Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 96 |
Tarih: | 12.06.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 212 sıra sayılı torba Kanun Teklifi'nin geneli hakkında konuşacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, öncelikle KRT çalışanlarından başlamak istiyorum. Bir televizyon var ve bu televizyonda çalışanlar var, üç aydır maaşlarını alamıyorlar. O nedenle, burada bununla ilgili olarak patrona sesleniyoruz veya sahiplerine sesleniyoruz: Bu mağduriyetin giderilmesi lazım; insanlar evlerine ekmek götürecekler, aş götürecekler ve üç aydır da bu kişiler çeşitli şekilde kendilerini göstermeye... "Maaşlarımızı alamıyoruz." diyorlar. Bununla ilgili olarak da Türkiye'deki bütün kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyorum.
Bir diğer taraftan, kamu işçileri var, biliyorsunuz, 660 bin kişi. Bunlar da dört aydır bir sözleşme bekliyorlar. Sendikalar kendi aralarında anlaşamıyorlar ve sonradan da sendikaları saraydan, Külliyeden birileri arayarak "Aman ha!" diyor. Burada kamu işçilerinin hakları, hukuku korunmuyor; bir noktada birilerinin hakkı ve hukuku korunuyor ve bunun sonucunda da mağduriyetler devam ediyor. Bir an önce bu mağduriyetlerin giderilmesi lazım diye sesleniyoruz.
Bir diğer televizyon Halk TV. Şimdi Türkiye'de televizyonlar var. Bugün Türkiye'deki medyanın, görüntülü medyanın yüzde 90'ı iktidarı destekliyormuş son yapılan istatistiklere göre, yazılı medyanın yüzde 94'ü de iktidarı destekliyor. Ne kalıyor? Yüzde 10 kalıyor. Yüzde 10'u objektif yayıncılık yapmaya çalışıyor veyahut da burada tarafsız yayıncılık yapmaya çalışıyor veyahut da daha doğrusu iktidarı desteklemiyor diyelim. Bunlarla ilgili olarak da çeşitli operasyonlar yapılıyor, siyasi mühendislikler yapılıyor. Şimdi, buranın sahibi var, Cafer Mahiroğlu. Kendisini çok eski, yıllardan beri tanırım. Bu işlere de tevessül edecek birisi değil. Bir şahıs, cezaevinden çıkmak için rüşvet veriyormuş birilerine ve bu şahıs da demiş ki: "İhaleye fesat karıştıranlardan birisi de bu şahıstır." Bununla ilgili olarak da tabii, yakalama kararı çıkarılmış. Yakalama kararıyla beraber de şahıs yurt dışında... Acaba burada, yine aynı şekilde, bir televizyonun, bir yayının susturulması mı amaçlanıyor diye düşünüyoruz ister istemez. Eğer iktidar, bunu düşünüyorsa bilsin ki bu siyasi mühendisliklerle uğraşmasın, siyasi mühendisliklerle uğraşacağına Türkiye'deki işsizlikle uğraşsın, işsizleri iş sahibi yapmak için yatırımları nasıl getirebiliriz Türkiye'ye, yabancı yatırımı nasıl getiririz, Türkiye'deki yatırımcıları da Türkiye'de nasıl muhafaza edebiliriz; özellikle tekstil işçilerini yurt dışına, Mısır'a nasıl göndermeyiz diye kafa yormaları gerekir çünkü üreten bir Türkiye olmamız gerekiyor ama maalesef bunu da yapmıyorlar. O nedenle, ben buradan diyorum ki: Bu operasyonlara karşı yargıyı da uyarıyoruz. Yargı, bazı konularda maalesef durumdan vazife çıkaran bir hâle gelmiş durumdadır.
Bir diğer konu, Türkiye'de özellikle son zamanlarda bir don felaketi yaşadık biliyorsunuz, 65 şehrimizde yaşandı. Manisa bundan en fazla etkilenen şehirlerden bir tanesi. Bademlerimiz yok ve burada aynı zamanda bizim kayısımız yok, kalmadı kayısımız, üzümümüz yok. Bunlarla ilgili olarak TARSİM'in devreye girmesi gerekiyordu. TARSİM Genel Müdürüyle görüştüğüm zaman demişti ki: "Birinci tespitleri yaptık, ikinci tespitleri yapacağız ve bunların mağduriyetlerini gidereceğiz." Bugün kayısıyla ve bademle ilgili ödemeler yapılırken bu da yarım bırakıldı arkadaşlar, yarısı verildi, yarısı verilmedi ve yeniden Tarım ve Orman Bakanına sesleniyorum, Hazine ve Maliye Bakanına sesleniyorum, TARSİM Genel Müdürüne sesleniyorum: Bu şahıslar sigortalarını yaptırmışlar, bunların tespitleri yapılmış. Niye bunların sigorta parasının yarısı ödendi de diğer yarısı ödenmedi diyerek de buradan sormadan edemiyorum.
Değerli milletvekilleri, bir diğer husus ise Türkiye'de yargının durumudur. Yargı belediyelerde operasyonlar yapıyor biliyorsunuz. Bu belediyelerde Türkiye'nin bir temiz eller operasyonuna ihtiyacı var mı? Var. Burada iki yıldır milletvekiliyiz, iki yıldır söylüyorum ben burada; Türkiye'nin bir Antonio Di Pietro'ya ihtiyacı var yani bir savcıya ihtiyacı var diye sesleniyorum ama o savcının arkasında da Hükûmetin olması gerekir diyorum ama bakıyoruz şimdi, burada bir çifte standartla karşı karşıyayız. Yargıçlar veya bazı yargı organları bazı yerlerde operasyonlar yapıyorlar, yapsınlar ama bunları şeffaf yapsınlar. Operasyon yaparken bunların hepsini Türkiye'de hukuk devletine yakışır tarzda yapsınlar ve dünyanın gözünün Türkiye'nin üzerinde olduğunu görsünler.
Bakın, burada daha önce de söyledim, kayyum atamaları vardı biliyorsunuz, 12 parti oturduk ve "Gelin, bu kayyum atamalarını ortadan kaldıralım, bu Türkiye'nin bir ayıbıdır." dedik ama kimse dinlemedi ve ardından da şimdi siz "Türkiye bir hukuk devletidir, Türkiye demokratik bir devlettir." diye de sesleniyorsunuz. Bakıyoruz, Türkiye'de bazı belediyelerde operasyonlar yapılmadı. Mesela, 8 belediye başkanına niye zamanında operasyon yapılmadı? 17-25 Aralıktaki bu 3 bakana niye operasyon yapılmadı? Bazı milletvekillerine, bazı danışmanlara hatta bazı bakanlara ve kendileri kocasının şirketinden dezenfektan alanlara niye operasyon yapılmadı? Sedat Peker konuşurken "Aman canım, bir suç örgütünün lideri ve onun söylediklerine itibar edilmez." diyordunuz. O da diyordu ki: "Beni yalanlamayın, yalanlarsanız gereğini yaparım." Birkaç kişi yalanladı, o da gereğini yapmıştı ama savcılar orada gereğini yapmadı. Eğer savcılar, eğer Hükûmet, eğer Adalet Bakanı o söylenenlere karşı "Hemen gereğini yapın." deseydiler yani "Resen soruşturmalar açın." deseydiler bugün Türkiye'deki yapılan operasyonlara da kimse sesini çıkarmazdı. O günkü yargıçlar herkese gözünü açtı ve gereğini yaptırmadı. Yani Türkiye'de yolsuzluk yapanlara, Türkiye'de hırsızlık yapanlara, Türkiye'de rüşvet alanlara, irtikapta bulunanlara, iltimas geçenlere gereğini yaptı, şimdi de gereğini yapıyor diyebilirdik ama ister istemez kafamızda istifhamlar oluşuyor. Bu istifhamlar sonucunda da "acaba" sorularını soruyoruz ve diyoruz ki bunlara bir işlem yapmayan yargı, bunlara karşı gözünü kapatan bir hükûmet, bunlara karşı gözünü kapatan bir Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı niye burada işlemler yapmaya başladı; Reza Zarrab'a niye işlem yapmadı, Sezgin Baran Korkmaz'a niye işlemler yapmadı, öbür tarafta Halk Bankası davasıyla ilgili olarak, ayakkabı kutularıyla ilgili olarak o paralarla ilgili niye işlemler yapılmadı? Niye? Çünkü aman efendim, benim partimden olur bunlar, bana zarar verir. Versinler efendim, partiye zarar versinler; ne olur partiye zarar verirse? Türkiye'ye zarar veriyorsunuz. Partimize zarar vermesin diyerek Türkiye'deki vatandaşları fakirleştiriyorsunuz, Türkiye'deki yargıyı çok rahat bir şekilde çifte standartlı davranmaya davet ediyorsunuz, bunun sonucunda da ağır bedeller ödüyoruz.
Bir diğer hususa gelince değerli milletvekillerim, Manisa'yla ilgili birkaç konuya temas edeceğim. Manisa'da 3 dönem iktidar partisinden milletvekilliği yaparken Manisa'da bazı projeler yarım kalmıştı; bir tanesi Akhisar-Gördes, Gördes-Demirci, Demirci-Selendi, Selendi-Simav yoluydu. Burası çok önemliydi; dünyanın en önemli halılarının yapıldığı, dünyanın en önemli kirazlarının yetiştirildiği, hünnaplarının yetiştirildiği, ayvalarının yetiştirildiği bir merkez orası, zeytin ve zeytinyağında da merkez olmaya başlamıştı. Yola ihtiyacımız var. Medeniyet nedir? Yoldur, sudur ve aynı zamanda elektriktir. Elektriğiniz var, suyunuz var; peki yolunuz yoksa? O zaman buraya medeniyet gelmemiş demektir, ürettiklerinizi satamazsınız. O yollar Manisa'ya çok uzak olan yollar. Peki, o gün ihale yaptırmıştık biz, ben orayı yatırıma aldırmıştım ama aradan tam altı yıl geçti, hâlâ o yollar yapılacak. Geçen seneki bütçe görüşmelerinde Bakana hatırlatmıştım; hemen oralara kepçeler gitti, araçlar gitti, arazözler gitti, çalışmaya başladılar ve ardından yine yarım bırakılmıştı. Yine gittim, oralarda videolar çektirdim ve "Sayın Bakan, yarım kaldı." demiştim. Yarım kalan işi tamamlayamadınız, bu işi, ta 2022 yılında tamamlayacaktınız. Bugün 2025; 2026'ya doğru gidiyoruz, yine tamamlayamadınız.
Diğer bir husus, hızlı tren meselesi. Ankara-İzmir hızlı treninin yapılması gerekiyordu. Yapabildiniz mi? Bu da 2021 yılında bitecekti, 2023'te bitecekti, 2025'te bitecekti. Sayın Bakan geçen sene konuşuyordu, dedi ki burada yine aynı şekilde... İki senedir biz burada bütçeyi görüşüyoruz, bu seneki bütçede de hatırlattım; şimdi de 2028'e çıkarmışlar. Herhâlde öyle tahmin ediyorum, 2030'da ancak tamamlayabilecekler; böyle bir ekonomik krizle, Türkiye'de enflasyonun çok yüksek rakamlarda olduğu bir yerde bunu yapamayacaksınız.
Bir de Veysel Eroğlu Bey vardı, burada Orman ve Su İşleri Bakanıydı ve kendisi bin günde bin gölet yapacaktı; bin günde bin gölet. Manisa'nın nasibine ne düşmüştü? 48 gölet düşmüştü. Bu 48 gölet tamamlandı mı? Bu 48 göletten 8 tanesi tamamlandı, hani bin gün? Ne bin günü kardeşim? Bu ne zaman söylendi? 2015'te söylendi. 2015- 2025, on sene geçmiş; 2'nci bin gün, hemen hemen 3'üncü bin gün ve bunun sonucunda hâlâ daha Manisa'nın suya ihtiyacı var. Manisa bir noktada İzmir'in de su ihtiyacının yüzde 40'ını karşılıyor; barajlarımız yetmiyor bizim, gerek Gördes Barajı'mız, gerekse de Ahmetli Kelebek Barajı'mız, Akhisar Gürdük Barajı'mız, bunlar ve Soma'daki barajımız yetmiyor; yetmediği gibi de göletlerle biz burayı sulamaya çalışıyoruz. Biz tarım ülkesiyiz, sanayi ülkesi olduğumuz kadar da tarım ülkesiyiz, turizm ülkesiyiz, inanç turizminin merkeziyiz biz. İncil'de geçen 7 kilisenin 3 tanesi Manisa'da; Thyateira, Tartaria Akhisar'da; Philadelphia Alaşehir'de -Amerika'daki Philadelphia ismini bizden almıştır- Sart Artemis Tapınağı'nın olduğu yer de Hristiyanlar için çok önemlidir ama bu kadar özellikleri olan bir şehirde, bakıyorsunuz, su ihtiyacımız var; bunu gidermeniz gerekiyordu, yapamadınız ve yarım bıraktınız. 2 tane barajı tamamlayacaksınız, Ahmetli Kelebek Barajı ile Akhisar'daki Gürdük Barajı'nı tamamlayacaksınız, bunu da tamamlayamadınız? Niye tamamlayamadınız? Çünkü ekonomik kriz var Türkiye'de çünkü Türkiye'nin ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir bütçeniz yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Bunun sonucunda da bakıyoruz... Yine, aynı şekilde, Manisa'ya bir proje geliştirmiştim; Manisa'da endüstri meslek liselerini dışarı alalım demiştim, imam hatip de dâhil olmak üzere bir lise kampüsü oluşturalım, bu liselerin olduğu yerlere de ilkokulları yapalım, otoparklar yapalım, Manisa'nın otopark ihtiyacını, araba sıkışıklığını bu şekilde giderelim dedik ve Hamalınkırı'nın olduğu yer, 300 dönüm arazi hâlâ daha bu yatırımı bekliyor.
İkinci yatırım da Gazi Mustafa Kemal Atatürk zamanında yapılmış olan ruh ve sinir hastalıkları hastanesi var. Bu hastane artık çok eskidi, 1925 yılında yapıldı, astarı yüzünü geçiyor tamir yapa yapa, restore ede ede; bunda da yine aynı şekilde, Manisa'nın dışında Kayapınar'a 360 dönümlük arazi tahsis etmiş, yüksek gerilim hatlarını dışarı aldırmıştık. Şimdi, niye burası yapılmadı diye baktığımız zaman da yine aynı şekilde, Manisa'nın trafik problemini halletmeyecek ve de burayla ilgili olarak da... Yine, aynı şekilde, Ege Bölgesi'nin tamamına, psikolojik hastalara veyahut da psikiyatri hastalarına hitap edebilecek modern bir yeri yapalım dedik, bunu da yapamadınız. Yani, Manisa...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Bu kanun teklifine torba yasa teklifi olduğu için de "hayır" oyu vereceğiz. Milletvekili olduğumuz günden beri torba yasa şeklinde getirdiğiniz bu tür 10-15 tane bakanlığı ilgilendiren, 7 tane bakanlığı ilgilendiren bir yasa teklifine biz de "ret" oyu vereceğiz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)