GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Birleşimi yöneten TBMM Başkan Vekili Tekin Bingöl'e, 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ölüm yıl dönümüne, vefat eden Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek'e, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'a, İsrail'in İran'a saldırısına ve Türkiye açısından taşıdığı risklere, üniter devletin önemine ve kamu işçilerine teklif edilen zam oranına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:97
Tarih:17.06.2025

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Size de yeni görevinizde başarılar diliyorum; hayırlı uğurlu olsun.

Bugün, demokrasi tarihimizin kıymetli bir değeri, devlet adamlığıyla tarihimizde güzel bir yer edinen Sayın Süleyman Demirel'in ölüm yıl dönümü. Kendisi, 6 defa gitti, 7 defa geldi; nezaketi, esprili dili ve gerçekten bilinçli bir devlet adamlığıyla Türk milletinin gönlünde yer edindi. Bugünlerde onun söylemiş olduğu, vermiş olduğu bir beyanatı tekrar etmekte fayda var, kendisinden bir alıntı yaparak değinmek istiyorum, diyor ki rahmetli: "Eğer bana 'Cumhuriyet nedir?' diye sorarsanız size cevabım şudur: Cumhuriyet benim işte, İslamköy'den çıkmış bir köylü çocuğunu Cumhurbaşkanı yapan cumhuriyettir. Cumhuriyet budur, bunu Büyük Atatürk'e borçluyuz." Milletin ona sevgisinin, saygısının bir ifadesi olarak kendisine yakıştırdığı "Çoban Sülü"yü, merhum devlet adamı Sayın Süleyman Demirel'i bir kez daha saygı ve rahmetle anıyorum.

Geçen hafta, Kurban Bayramı'nda vefat etmiş olan Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ferdi Zeyrek'i de buradan rahmetle bir kez daha anıyorum ve yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir, şahsi sıkıntılarımız, şahsi meselelerimiz olabilir ama hepimizin siyasetçi olarak bir sorumluluğu, bir görevi var; o da nedir? Hukuka, adalete sahip çıkmak. Herhangi bir yerde herhangi bir hukuksuzluk yapıldığında kimliğine, kim olduğuna bakmadan buna itiraz edip söz söylemeyi bir alışkanlık hâline getirmemiz lazım. Zira, hepimizin adalete ihtiyacı var. Ben muhalif bir partinin Genel Başkanı olan Sayın Ümit Özdağ'la ilgili verilmiş olan kararın memnuniyet verdiğini ifade etmek istiyorum. Yüz elli beş gündür de içeride tutuklu olmuş olmasının da ayrı bir garabet olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek isterim.

Yanı başımızda, sınırda ciddi sıkıntı, gerilim, hatta adına "savaş" diyebileceğimiz bir çatışma var. Gazze'de şiddete, kana doymayan artık bir terör devleti hâline gelmiş İsrail teokratik, otokratik, baskıcı bir başka ülkeye, İran'a saldırdı; İsrail'in yapmış olduğu bu saldırı kabul edilemez.

Tabii, biz Türkiye olarak bu işi detaylı bir şekilde düşünmek, detaylı bir şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz ve kendi ulusal menfaatlerimiz penceresinden bu duruma bakmak zorundayız, Ankara merkezli bakmak zorundayız. Zira, yanı başımızda gerçekleşen bu büyük çatışma, ileride büyük bir savaşa evrilme ihtimali olan bu çok riskli ortam Türkiye açısından da çok büyük riskler taşımaktadır; ekonomik risk taşımaktadır, zira, enerjide dışa bağımlı olan Türkiye, ülkemiz, enerji ithalatçısı olan ülkemiz kendi yapmış olduğu, Hükûmetin yapmış olduğu ekonomik orta vadeli programda 2025 yılı için petrolün varil fiyatını 83,4 dolar öngörmüş.

Bakın, çok ciddi sıkıntılarla boğuşuyoruz. Hürmüz Boğazı'nın kapanması... Bugün fiyatı 75 dolarlara vurmuş olan petrolün varil fiyatının 100 doları aşma riski taşıdığı uzmanlar, eksperler tarafından belirtiliyor. Bunun Türkiye'ye nasıl bir maliyet getireceği, Türkiye'yi nasıl bir sıkıntı içerisine sokacağı aşikâr.

Bir başka risk, yine, Türkiye şu anda resmî kayıtlara göre 4 milyon ama kayıt dışıyla beraber belki 10 milyona yaklaşan göçmen, sığınmacı riskini, ağırlığını taşımakta. İran'daki bir rejim değişikliği ve buradaki bir karışıklığın Gürbulak Sınır Kapısı'ndan ülkemize bir başka yoğun göç akınının olma ihtimalini beraberinde getiriyor.

Biliyorsunuz, tabii, bu kontrolsüz ve kayıtsız gelen göçmenlerin yarattığı başka bir sıkıntı da var. Tabii ki hiçbir grubun tamamını biz itham etmiyoruz ama bugün İran'da yaşanan hadiselere baktığımızda, mesela Mossad'a ajanlık yapanların birçoğunun göçmenler olduğu ve İran vatandaşı olmadığı gibi bir resimle karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Biz bugün bu riski taşıyoruz; Allah esirgesin, böyle bir durumda da bu riskimiz çok daha fazla olacak. Türkiye'nin "terör örgütü" olarak tanıdığı gurupların İran'daki merkezî yönetimin dağılması hâlinde de çok büyük bir güç elde edeceği ve Türkiye için başka bir risk taşıdığı da ayrı bir realitedir.

Bakın, bizim için burada başka bir, önemli, ders niteliği taşıyan yaklaşım var: Ayrılıkçı unsurların emperyalizmle nasıl iş birliği yaptığını da İsrail'in İran'a olan saldırısından sonra gördük. Bölgedeki etnik unsurların, ayrılıkçı unsurların yapmış olduğu beyanlar, kendi içinde bulundukları ülkelerle ilgili kullandığı ifadeler nasıl bir risk taşıyor, nasıl beraberinde bir büyük riski de barındırıyor, bunu da hep beraber görmüş olduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Dolayısıyla, bu tür riskleri bertaraf etmenin tek bir yolu vardır, o da şu: Üniter devlet yapımıza sahip çıkmak zorundayız, millî kimliğimize sahip çıkmak zorundayız. Bakın, sınırlarımızın ötesine gidin; bugün, İran şu anda bununla cebelleşiyor. Suriye, Irak, bunlar darmadağın oldular. Onun için bugün bizim üniter kimliğimize her zamankinden daha fazla sahip çıkma mecburiyetimiz var. Onun için şu andaki taşınan riskleri çok net olarak görmek ve bölünme tehdidi eğer bugün bu ülkede yoksa bunun tek sebebinin cumhuriyetin kurucu değerleri olduğunu ve üniter yapımız olduğunu da çok net olarak görmek durumundayız.

Son değinmek istediğim bir konu var, o da kendi ekonomik programını öncelikleyen iktidarın bugün kamu işçilerini hiçbir şekilde dikkate almadığı ve düşünmediğini biz çok net olarak gördük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Kamu işçilerine -ki yaklaşık 600 bin kişiden bahsediyoruz, milyonlarca insana tekabül ediyor- görüşmeler sonucunda Hükûmet uzun süre teklif sunmayıp sonra masaya yüzde 16 ve yüzde 8'le yani yüzde 24'le geldi. Bu, kamu işçilerinin sendikalarının beklentisinin çok uzağında. Kendi programını öncelikleyen, insanını unutan, emekçisini unutan, kamu işçisini unutan Hükûmetin âdeta sadaka verir gibi bu kadar değersiz ve kıymetsiz gördüğünü başka türlü gösteremeyeceği bir rakamla karşı karşıya kaldık. Gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 5,7'sine sabitlemek isterken bu giderleri, siz insanınızı ezmeye başlarsanız bunun da karşılığını sandıkta en ağır şekilde alırsınız diyorum.

Bir kez daha size yeni görevinizde başarılar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.