| Konu: | SPORDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN VE ANAYASANIN 89 UNCU VE 104 ÜNCÜ MADDELERİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK ÜZERE GERİ GÖNDERME TEZKERESİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 09.12.2011 |
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24.11.2011 Tarihli ve 6250 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamuoyunda "şike yasası" olarak bilinen 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı Meclis tarafından onaylandıktan sonra, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından, vicdanında ağır yaralar açacağı endişesiyle veto edilerek Meclise aynen gönderilmiştir. Bu veto Meclis Adalet Komisyonunda dikkate alınmamış, partimiz dışında Mecliste bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi ve diğer partiler tarafından onaylanan kanun tasarısı Meclise aynen gelmiş bulunmaktadır. Genel Kurulda kırk sekiz saat beklemesi gereken Kanun'un jet hızıyla Meclisin gündemine sokulması, üstelik ülkemiz açısından son derece önemli olan bütçe görüşmelerinin ortasına denk getirilmesi doğrusu şaşırtıcıdır.
Spor alanında faaliyet gösterenlerin ve taraftarların haklarının korunması, düzensizlik ve şiddet olaylarının önlenmesi amacıyla bu alana özgü suçların ve cezaların yeniden düzenlenmesi kapsamında Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'un 11'inci maddesinin birinci fıkrasında: "Beş yıldan on iki yıla kadar hapis" ibaresi, "bir yıldan üç yıla kadar hapis" şeklinde değiştirilmiştir. Maddenin diğer fıkralarında geçen cezalar da indirilerek değişikliğe gidilmiştir. Üzerinden sekiz ay kadar bir zaman geçen bir Yasa'nın kulüp patronları ve spor adamlarının tutuklanmasından sonra bu şekilde bir kanun değişikliğine gidilmesi en hafif tabirle vicdanları yaralamakta, yüce Meclisimizin samimiyetine gölge düşürmektedir.
Vatandaşların aklına gelen sorular şudur: Ne oldu da üzerinden daha bir yıl bile geçmemiş bir yasa değiştirilme ihtiyacı doğmuştur? Ne değişti de Meclis bu cezaların fazla olduğuna kanaat getirdi? Hükûmet mi değişti? Hangi dengeler değişti de Barış ve Demokrasi Partisi dışında Mecliste bulunan bütün partiler el birliğiyle Yasa'yı değiştirmek istiyorlar?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan önce yürürlükte olan 6222 sayılı Kanun'da istenen cezaların çok fazla olduğu, yapılan yeni değişikliklerle "suç ve ceza dengesinin sağlandığı" söylenmektedir. Sormak gerekiyor: O zaman bunları düşünemediniz mi? Unutmayın ki demokratik ülkeler, evrensel hukuk ilkeleri ve özgürlüklere saygı çerçevesinde siyasi akılla yönetilir. Bu siyasi akıl da kamu vicdanıyla yakından ilgilidir. Cezaların fazla olduğu ortada ise o gün bu kanunu çıkarmaktaki amacın ne olduğu ve şu anda yapılması istenen değişiklikle neyin amaçlandığı açıkçası merak konusudur.
Şu anda değişikliği planlanan Yasa, açıktır ki geçtiğimiz aylarda patlak veren şike skandalı olmasaydı gündeme gelmeyecekti. Yüce Meclisin futbol lobilerinin yoğun baskısı altında böyle bir kanun çıkarmak istediği artık herkes tarafından dile getirilmekte. Yüce Meclisin üstünde birtakım karar alıcıların var olduğu dillendirilmektedir. Burada ne tür ekonomik oyunların döndüğü, kimlerin bu işten nemalandığı ya da Meclisin kimlerin baskısıyla bu yasayı çıkartmak istediği, hangi cemaat ve futbol lobilerinin bu işin arkasında olduğu soruları açıkçası Meclisin ciddiyetine gölge düşürmektedir.
İddianamesi kısa zaman önce tamamlanmış, yürütülmekte olan bir soruşturmada yargıya müdahale anlamına gelebilecek bir uygulamaya gidilmemesi gerekmektedir. Ancak Sayın Cumhurbaşkanının vetosuna cevaben Adalet Bakanlığı Komisyon Raporu'nda geçen "Yapılan bazı kanun değişikliklerinin bazı hâllerde soruşturulan ve kovuşturulan kişilerin durumunu etkilemesi kaçınılmazdır. Ayrıca ceza kanunlarındaki lehe olan değişiklikler geriye yürüdüğünden, kişi hakkında hüküm vermiş hatta hükmün infazına başlanmış olsa bile, lehe olan değişiklikten yararlanılır." denilmektedir.
Sorulması gereken soru ise şudur: Madem bu kadar opsiyonel bakabiliyorsunuz, madem bu işin istisna hâlleri mevcut, neden aynı hassasiyeti tutuklu vekiller için öngörmüyorsunuz?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir önceki konuşmamda da ifade ettiğim gibi, Yüce Meclis, Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül tarafından veto edilmesine rağmen kişiye özel kanun çıkarmakta ısrar ederek tarihî bir ayıbı işlemeye devam etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı, veto gerekçesinde, yasanın toplumun adalete olan güven duygususun sarsılmasına neden olacağı, suç ve ceza arasında ölçülülük, caydırıcılık gibi ceza hukukunun temel prensiplerini etkisiz kılacağı, kamuoyunda genel ve gereklilikten doğan bir düzenlemeden ziyade hâlen yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında bulunan kişilere yönelik özel bir düzenleme olduğu intibaını uyandırdığı ve esas amacın dışında özel bir saik ile hazırlandığını düşünmektedir.
Kişiye özel yasa çıkarmanın tehlikelerine, bunun ne tür hukuki sorunlara yol açacağına geçen konuşmamda değinmiştim. Bu yasanın kamu vicdanında ağır yaralar açacağına, insanların kafasında Meclisin ciddiyetine ve samimiyetine dair bir takım soru işaretleri doğuracağına dair kuşkularımı sizlerle paylaşmıştım. Görünen o ki Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül de aynı kanaattedir. Tasarının yasalaşmaması için öne sürdüğümüz gerekçeler ile Sayın Cumhurbaşkanının gerekçeleri birbiriyle örtüşmektedir. Partiler üstü bir konumda olan Sayın Cumhurbaşkanının bizimle aynı hassasiyette olmasını da yasanın kamu vicdanını yaraladığını göstermesi açısından önemli görüyoruz.
Bu noktada şunu ifade etmekte yarar görüyorum: Kamuoyunda partimizin de bu yasaya destek olduğu ile ilgili haberler, destek vermediğimiz hâlde, bilinçli bir şekilde yapılmaya devam etmektedir. Bütün kamuoyu bilmeli ki bu yasa kesinlikle Barış ve Demokrasi Partisinin onayı dışında çıkarılmaktadır. Partimizin bu türden şaibeli yasaların çıkarılmasında rolü olmadı, olmayacaktır. Hukuk ilkelerinden taviz vermek partimizin politik ve etik prensipleriyle kesinlikle bağdaşmamaktadır.
Siyasi iradenin milletin iradesi olması gerekmektedir. Milletin iradesine ipotek koymak, aldığı oylarla halkın teveccühünü kazanmış vekillerin şu anda cezaevinde olmalarının nasıl bir açıklaması vardır? Üzülerek ifade etmek gerekir ki Türkiye'nin bu kadar ciddi meselesi varken ve en önemlisi 8 milletvekili arkadaşımız tutuklu iken, bütçe görüşmeleri devam ederken bu yasanın ivedilikle yeniden geçirilmek istenmesi Meclisin ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukukun genel prensipleriyle bağdaşmayan ve aynı zamanda örtülü af anlamına gelen bu yasa tasarısının bu Meclisten çıkmaması gerekmektedir. Ancak görünen o ki biz ne desek diyelim, bu ayıbın Meclis tarihine geçmemesi için ne kadar çabalarsak çabalayalım bu yasa Meclisten çıkacak gibi görünüyor. Bizim sözümüz de sizin sözünüz de bilinecek ve takdirini kamuoyu verecektir. Madem istendiğinde ivedilikle bir kanun çıkarılabiliyor, gelin, hep beraber yüce Meclisin içinde bulunduğu ayıplı duruma son verelim. İçeride tutuklu bulunan vekil arkadaşlarımızın burada, milletin Meclisinde görevlerini yapabilmeleri için gerekli yasal düzenlemeleri yapalım ve tutuklu vekillerin bu hâllerine bir son verelim.
Konuşmama son verirken tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dora.