| Konu: | SPORDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN VE ANAYASANIN 89 UNCU VE 104 ÜNCÜ MADDELERİ GEREĞİNCE CUMHURBAŞKANINCA BİR DAHA GÖRÜŞÜLMEK ÜZERE GERİ GÖNDERME TEZKERESİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 09.12.2011 |
MUHARREM İNCE (Yalova) - Teşekkür ederim.
Öncelikle, sendikacı kökenli arkadaşlarımız var, onların bu soruna el atması lazım. Bu çalışma koşulları ILO standartlarına uygun değil.
22'nci Dönemde böyle bir gece yaşamıştık YÖK'le ilgili bir yasada. Tabii, 15.00'te açılmıştı Meclis ve sabah 11.00'i geçmişti, 12.00'ye doğru, on dokuz saat çalışmıştık, bugün de on sekiz saat.
Sayın milletvekilleri, biz bir kamyon şoförü olsaydık, otobüs şoförü olsaydık bir günde sekiz saat araç kullanırdık ve bir kere de beş saatten fazla kullanamazdık. Yani on sekiz saat, bundan sağlıklı bir sonuç almak mümkün değil. Ben araç kullanacak arkadaşlarımı şimdiden uyarıyorum, aman yavaş gidin eve giderken, dikkatli gidin, bu konuda bir problem olmasın.
Şimdi, bakın, yarın ya da öbür gün gazetelerde şöyle fotoğraflar göreceğiz: Uyuklayan milletvekilleri, esneyen milletvekilleri? Sanki on sekiz saat bu kapalı mekânda durup da esnemeyen, uyuklamayan bir insan, bir yaratık olabilirmiş gibi. Böyle bir şey olabilir mi? Bundan daha doğal, uyuklamaktan, esnemekten, yaslanmaktan daha doğal başka ne olabilir? Ve bunu haber diye yutturacaklar bize ve biz bunları seyredeceğiz ve bu bir meslek olacak! "Aa bak uyukladı, bunu çektim!" Yani şöyle olacak: Günde 7-8 bin kişinin girdiği Meclis lokantasında tüketilen et miktarını, 8 bine değil de 550'ye bölecekler, sonra da "Ayda 320 kilo et yedi." deyip bizi bir ayıyla yarıştıracaklar. (Alkışlar)
Bunda bizim de payımız var. Bakın, inanın bizim payımız var bunda. Şöyle bunda bizim payımız var: Emekli olamayan arkadaşlarımız var. Ben emekli olanlardan birisiyim. Emekli olamayanlardan birisi var, toplumun bütün kesimlerinin sorunlarını çözmek üzere bir araya gelmiş Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi sorununu çözemeyen bir topluluk, bu milletin sorunlarını nasıl çözecek? Nasıl çözecek? (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kimden korkuyoruz? Neden korkuyoruz? Yani iki tane gazeteci yazacak diye ondan mı korkacağız? Niye korkuyoruz? Bakın, değerli arkadaşlarım, ben size? (Gürültüler) Bir dakika arkadaşlar, bir dakika? Bakın, ben bir samimiyetle anlatıyorum size bunları. Ben çok arkadaşlarımın sıkıntı içerisinde olduğunu biliyorum, bütün partilerde. İçimizde sıkıntıda olanların oranı, tuzu kuru olanların oranından daha fazladır. Burası holding patronlarının topluluğu değildir, burası halk Meclisidir. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Burada varlıklı insanlar da var, kıt kanaat geçinen insanlar da var.
Bakın değerli arkadaşlarım, bir şey daha söyleyeceğim, bir siyasi amaçla söylemiyorum bunu: Tutuklu milletvekillerinin tutukluluk süresiyle ilgili Sayın Cumhurbaşkanının kanaati var, "uzun" diyor, Sayın Başbakanın var, Sayın Arınç'ın var, Adalet Bakanının var, Meclis Başkanının var. Bunlar bizim arkadaşlarımız, niye çözmüyoruz bunların sorununu? Herkes bu ülkede yöneticilerin tümü; Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın Meclis Başkanı, Adalet Bakanı, bu konuda bir görüş belirtmiş. Bunlar bizim arkadaşımız, bunun da gereğini yapmalıyız. Bunda utanacak, sıkılacak, geri adım atacak, korkacak bir şey yok; yani toplum, milletvekilleri, Parlamento üzerinde çeşitli baskı grupları var; yalan yanlış haber bunların başında geliyor; "Kendine yontuyorlar." diye haberler yapılabiliyor. Halka anlatamamaktan kaynaklanan zorluklarımız var; bunlardan korkmayacağız biz, yürüyeceğiz, gideceğiz.
Hadi biz milletvekiliyiz, hadi biz siyasi partilerin temsilcileriyiz, hadi biz uğraşıyoruz, mücadele ediyoruz. Bu çocukların suçu ne? Bu personelin suçu ne burada şimdi? Onların suçu ne? Çoluk çocukları var evde. Bunlardan, siyasi hırslardan biz aslında bir an şöyle bir sıyrılsak, şöyle bir baksak, empati yapsak -az önce Sayın Canikli'nin canının yandığı gibi haklı gerekçelerle, haklı olarak; kendisine haksızlık yapıldığını da söyledim- desek ki: "Ya arkadaş, bu benim başıma geldi, başka kimlerin başına geldi acaba?" deyip onların başına da gelmemesi için?
Aklıma ne geldi biliyor musunuz? Dedemin babasının mezar taşındaki yazı geldi. Çocukluğumda anlayamıyordum onu bu nedir diye, tam cümleyi düzgün kuramıyordum. Aynen şöyle yazıyordu: "Ziyaretten murat bir duadır, bugün banaysa yarın sanadır." diyordu. Bu iktidar kimseye kalıcı değil, bu milletvekilliği kimseye kalıcı değil, otuz yıl sonra burada hiçbirimiz olmayacağız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Biz üç sene sonra yokuz. (Gülüşmeler)
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben kendimi kastetmiştim. Elitaş, ben "Otuz yıl sonra burada olmayacağız." derken kendimi kastetmiştim. Üç yıl sonra senin olmayacağın belli zaten?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Beraber ayrılırız.
MUHARREM İNCE (Devamla) - ?çünkü üç dönem arka arkaya seçildin, sizin Tüzük'te dördüncüye seçilemiyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Biz buraya çivi çakmadık, bizden sonra da gelecekler var. Sen niye çivi çakıyorsun oraya?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bir de şunu söylemek istiyorum: Üç dönem üst üste gelmiş bir arkadaşınız olarak şunu söyleyeyim: Bu Parlamentonun yüzde 65'i önümüzdeki dönem değişecek yani yarımızdan fazlası bir daha gelmeyecek buraya. O dört sene de böyle, gözünü açıp kapayıncaya kadar geçecek. Geriye bir tek ne kalacak biliyor musunuz? Dik durmak kalacak, dik. Geriye bir tek bu kalacak. Geriye başka hiçbir şey kalmayacak. Merak etmeyin, o emeklilikten sonra da milletvekilliği devam edecek, yine çağrılacaksınız, yine masraflar devam edecek. O arkadaşlarımı görüyorum ben. Bütün bunlar?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - İmzalayalım Muharrem İnce, imzalayalım.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Tek taraftan almayın, başka şeyler de söyledim, "Hepsini birlikte" dedim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Tamam.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Hepsini birlikte getirin, imzalayalım. Evet, doğru, tutuklu milletvekillerimiz ilgili de getirin, emekliler için de getirin, hepsini getirin, imzalayalım. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunları aslında çözebiliriz. Bunları çözmek kolay ama şunu bilin ki gerçekten, bunlar unutulup gidecek, kim dik durmuşsa o kalacak. Size ben bir şey söyleyeyim mi? Çok dürüstçe, dokuz yıllık milletvekilisin madem, çık şöyle, samimice söyle derseniz, size bir şey söyleyeyim: Geriye dönüp baktığımda, bir şeyden çok üzülüyorum biliyor musunuz, bunu niye öyle yaptım diye. Parti yönetimi bize "Bu 2/B oylamasında oy kullanmayacak milletvekilleri." dedi. Bizim oy kullanmamızı engellediler 2/B'de.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - 22'nci Dönemde.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Evet, 22'nci Dönemde. Ben de bu karara uydum ve anayasal hakkım olan oy kullanma hakkımı kullanmadım, kullanmadım. Oy kullanmama? Kullandırılmadı? Size bir şey söyleyeyim mi? Hâlâ içimde bir yaradır. Aslanlar gibi, gidip oyumu kullansaydım, bir daha da beni listeye koymasalardı, keşke bunu yapsaydım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bravo!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Şimdi, ben size bir şey söyleyeyim: Siz de yarın "ah, vah" etmemek için, çıkın deyin ki "Biz bu ülkenin milletvekiliyiz, sekiz milletvekilinin tutuklu olmasını içimize sindiremiyoruz." Gelin, içinizden bir yürekli arkadaşımız çıksın, benim düştüğüm bu hataya o düşmesin; o düşmesin, yarın "ah, vah" etmesin, bence benim yapamadığımı o arkadaşım yapsın. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Metiner, İnternette bir yazı varmış. Ben tutanaklara bakarım, tutanaklarda öyle bir şey yok. Her gazetede çıkanı esas alıp birbirimizle ilgili yorum yapacaksak bunun sonu gelmez. Ben baktım, tutanaklarda öyle bir şey yok.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)