| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 17.06.2025 |
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzde bulunan bu 212 sıra sayılı torba Kanun Teklifi'ni tam anlamıyla Anayasa Mahkemesi reddetti, biz de inadına yine getirdik kanunu, tam anlamı bu; Anayasa Mahkemesi reddeder ama biz de inadına tekrar getiririz.
32 tane madde var burada, 26'sını Anayasa Mahkemesinin reddettiği, iptal ettiği düzenlemelerin bire bir kopyasını getirmişiz. Yani millete diyorsunuz ki Sayın Bakanım: "Anayasa Mahkemesi kararlarını dinlemiyoruz, Anayasa'yı da takmıyoruz." Yani bu milletin Anayasa'yı tanımama şansı var mı, öyle bir şansı var mı? Anayasa, millet ile devlet arasında bir mutabakat metni. Millet anayasal bir kurum olan "Cumhurbaşkanlığı makamını tanımıyorum." dese olur mu, böyle bir şey mümkün mü? Ama siz rahatlıkla "Anayasa'yı da tanımıyorum, Anayasa Mahkemesi kararlarını da takmıyorum." diyorsunuz. Tek adam rejimini getirmek için Anayasa'yı değiştiriyorsunuz ama sistemi değiştiren, getiren bu Anayasa'yı bu sefer tanımıyorsunuz. Ne kadar ilginç bir gelişme değil mi? Kanun tanımayan, Anayasa'yı yok sayan böyle bir sistemde demokrasiyi, hukuku, adaleti aramak mümkün değildir.
Üniversitelerin özerkliği konusu Anayasa Mahkemesi tarafından savunulmuş, denilmiş ki: "Rektörlerin atanması tek adamın talebiyle olmaz." Ama siz hâlâ diyorsunuz ki: "Hayır, rektörleri de Cumhurbaşkanı seçecek." Niye? "Çünkü bizim sistemimiz böyle; bir adam bir şeyi isteyecek, herkes onu yapacak." Ya, üniversiteler nefes alamıyor arkadaşlar. 2018 yılından beri Türkiye'de üniversitelerdeki eğitim hayatı aşağı gitmiş durumda. En son, 500 üniversite arasında bir tek dahi üniversite kalmadı. Boğaziçi Üniversitesi dünyada çok saygın bir üniversiteydi, şimdi içeride bile, Türkiye'de bile 22'nci sırada. Mahvettiniz üniversiteyi, bütün öğretim görevlilerini, profesörlerini sadece size biat etmediler diye, sadece size muhalefet ediyorlar diye kapının önüne koydunuz, kapıya "Giremez." emri verdiniz.
Şimdi, önümüzdeki hafta üniversiteye girme sınavı var, gençler bu üniversitelere girecekler. Ne olacaklar? Hiçbir şey. Üniversiteyi bitirdikten sonra ilk gidecekleri yol konsoloslukların, büyükelçiliklerin yolu. Niye? Vize almaya. Kaçacaklar bu gençler. Kendi evlatlarınızı bile tutamayacaksınız bu ülkede, bu baskı ve zulüm devam ettiği sürece bu çocukları bu ülkede tutamayacaksınız, bu çocuklar vize kuyruğuna gidecek. Vize kuyruğuna gidemezse nereye gidecekler, biliyor musunuz? Şans oyunları oynamaya, toto, loto, dijital kumar, bunların peşine gidecekler. 2018 yılından beri Türkiye'de büyük bir rant dönüyor bu şans oyunlarında. Bir gece kararnamesiyle Spor Totonun bütün yetkilerini aldınız, özel şirkete devrettiniz. Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Olmaz bu kardeşim." İktidar: "Hayır, olur." Niye? "E, orada büyük bir rant var, büyük bir para var. Biz zaten rantın, paranın peşine kül olmuşuz, kul olmuşuz, peşinde koşuyoruz. O yüzden, o rantı bize çevirmek için, senin bu değiştirdiğin 'Yok.' dediğin, 'Anayasa'ya aykırı.' dediğin kanunu biz yine getireceğiz, bu parayı yine biz alacağız." demeye devam ediyorsunuz.
Bir de KİT'ler konusu var: KİT'leri sata sata bitiremediniz, şimdi de mevcut KİT'lerin tamamını Sayın Cumhurbaşkanına bağlıyorsunuz. Hangisi bunlar? Mesela Elektrik Üretim AŞ, mesela BOTAŞ. Bunların hepsi darphane gibi ihale yapıyor, satış yapıyor ama -denetim ve sis perdesi önünde- tamamını bir kişi -Varlık Fonunda olduğu gibi- yönetecek ve denetleyecek. Ya, böyle bir demokrasi olur mu ya? Allah aşkına ya! "Demokrasi" kelimesini sizlerin ağzından mutlaka almak lazım, hiç konuşmamanız lazım çünkü sizde olmayan tek şey demokrasi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Ben bir şey söyleyeyim mi? İktidarlar ülkeyi yönetirler, onun için iktidar olurlar ama siz ülkeyi yönetmek istemiyorsunuz, siz bu ülkenin sahibi olmak istiyorsunuz. Kim gibi mi? Katar Emiri gibi, Dubai Emiri gibi, Birleşik Arap Emirlikleri Emiri gibi. Ülkenin sahibi kim oralarda? Emir. "Burada da ülkenin sahibi biz olmak istiyoruz." Hayır, siz olmayın arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bu ülke şehitlerin kanıyla sulanmış koca bir vatan toprağı; bu vatan toprağının sahipleri bu millet. Niye siz sahip olmak istiyorsunuz?
Biraz evvel dışarıda Komisyonda bulunan sayın komutanlarımızla da sohbet etme imkânı buldum, bir şey öğrendim ilk defa, bu kadar yıllık milletvekiliyim; orduevlerine milletvekilleri giremiyormuş, biliyor musunuz? Böyle bir şey olur mu ya! Bütçesini burada bizim verdiğimiz, onayladığımız Millî Savunma Bakanlığına bağlı orduevlerine milletvekilleri giremiyor. Niye? Niye ya? Orduevlerinde milletvekillerinden kaçırılan bir şey mi var? Böyle garip bir şey olur mu? Bu konunun da bir an önce mutlaka ve mutlaka düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum.
İran'daki hadiseler sonrası da Sayın Dışişleri Bakanının, Sayın Millî Savunma Bakanının Meclise gelip milletvekillerine bu konuyu kapalı bir toplantıda izah etmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Komşularımızda neler oluyor, Türkiye'yi bekleyen tehlikeler nedir, bunu da öğrenmek istiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)