Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü birleşiminde kürsüye vekâlet etmesi nedeniyle konuşması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 100 |
Tarih: | 24.06.2025 |
BAŞKAN - Öncelikle sizleri ve değerli halklarımızı, bütün kadınları, emekçileri saygılarımla selamlıyorum.
Buradan, cezaevlerindeki bütün arkadaşlarımıza; Sevgili Figen Yüksekdağ'a, Sevgili Selahattin Demirtaş'a, Sevgili Leyla Güven'e, bu sıralarda olması gerekirken cezaevinde tutulan ve Hatay halkının iradesi olan Sevgili Can Atalay'a, Sevgili Selçuk Kozağaçlı'ya, tutuklu Belediye Başkanları Sayın Ekrem İmamoğlu'na, Sevgili Ahmet Özer'e, Sevgili Bekir Kaya'ya, Sevgili Ahmet Selçuk Mızraklı'ya ve isimlerini tek tek sayamadığım herkese; yoldaşlarımıza, dostlarımıza selamlarımı gönderiyorum. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Bildiğimiz üzere, yakın zaman önce Türkiye Büyük Millet Meclisi çok kıymetli bir üyesini, halkımız kıymetli bir evladını, bizler de çok kıymetli bir dostumuzu, yoldaşımızı kaybettik. Bugün öncelikle Sırrı Süreyya Önder'i huzurunuzda bir kez daha rahmetle, en içten duygularımla ve minnettarlığımla saygıyla anıyorum. Sırrı Başkan demokratik, adil, çoğulcu bir yönetim anlayışıyla, hakikati her zaman ince bir zekâyla ortaya koyan mizahi üslubuyla alışılagelmiş siyasetten farklı bir tarzı Meclis zemininde mümkün kıldı, siyasetin yasa yapmaktan daha fazlası olduğunu gösterdi bizlere; siyasetin esas olarak insanlara ulaşabilme, diyalog kurabilme sanatı olduğunu tüm hüneriyle hepimize gösterdi; herkesi ortak duyguda, hissiyatta birleştirmeyi başardı. Çatışma ve kavga için sarf edilen sözler onun lügatinde zarar ziyandı. Söz onun dilinde eşsiz bir muhabbetin mücevherleriydi. Onun hakikatle buluşan sözü yıkmak için değil, onarmak ve yapmak içindi. O, bu Meclise ötekileştirilenlerin, ezilenlerin sesini, mutlunun mutsuza olan borcunu; hakikati, hakkaniyeti taşıdı ve bu Meclise aslında halkı taşıdı. O bir şifacıydı, bu ülkenin en derin, en çok kanayan yaralarını çok iyi biliyordu ve bu yaralara bir çare olunması için çabalıyordu. Bu nedenle barışa çok inandı, barışın tarafında durdu, barış için yürüdü; çok kıymetli bir barış emekçisiydi. "Barış, soylu bir çabadır ama iyilik değildir. Bir hayat felsefesi olarak barışı savunmak gerekir." derdi. Barışı nasıl savunduğunun en yakın tanığıyım. Her zaman için çok cesur, çok samimi, çok emektar, çok fedakârdı. Kimsenin ölmeyeceği bir barış imkânı için yüreği elinde mücadele verdi. Barışı kendi yaşamından öncelikli tuttu.
Kıymetli dostum ve yol arkadaşımdan bu görevi bu şekilde devralmak benim için duygu yüklü, çok ağır bir durum fakat onun bıraktığı yerden devam etmek, onun bizlere bıraktığı birlikte yaşam ve barış iradesini sürdürmek için çaba içinde olmak benim için bir onurdur. Bu görev benim için bir makam değil, bir emanettir. Onun barış hayali benim yolumdur ve onun anısı yolumuza her daim ışık tutacaktır.
Ben dostluğuna, yol arkadaşlığına, demokrasi ve barış mücadelesine omuz verdiği her anına huzurlarınızda sonsuz teşekkürler ediyorum; ruhu şâd olsun, devri daim olsun.
Yine, bir süre önce kaybettiğimiz 23'üncü Dönem Hakkâri Milletvekilimiz, mücadele ve yol arkadaşımız Sevgili Hamit Geylani ve onun şahsında daha önce hayatını kaybetmiş Parlamento üyelerinin hepsini teker teker saygıyla, minnetle ve şükranla bir kez daha anıyorum.
Yakın zamanda kaybettiğimiz değerli bir insan, Manisa halkının evladı olan, hizmette herkese eşit yaklaşan, herkese dokunan Manisa Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek'i de buradan saygıyla anıyor, Manisa halkına bir kez daha başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Sayın milletvekilleri, değerli halkımız; ben de bu kürsüye vekâlet ederken demokratik ilkelere bağlılıkla, tarafsız ve eşitlikçi bir tutumla yol alacağım. Gayretim, halk iradesinin gerçek manada Parlamento zemininde tecelli etmesi üzerine olacaktır. Ülkenin dört bir yanından tüm farklılıkların, başta kadınların, ezilenlerin, yok sayılanların sesinin bu zeminde yükselmesi ve duyulması için çaba sarf edeceğim. Her siyasi düşüncenin, her fikrin kendisini özgürce ifade edebilmesi için çoğulculuğu ve katılımcılığı esas alan bir anlayış içerisinde olacağım.
İçinden geçtiğimiz bu zorlu süreçte ülke ve bölge barışının inşa edilmesi adına Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerine düşen tarihî sorumluluğu yerine getirmesi elbette ki elzemdir. Ortak vatanda 86 milyonun geleceğini yakından ilgilendiren onurlu bir barışı sağlamak istiyoruz. Bu temelde, hukukun üstünlüğünü, temel insan haklarını ve demokratik bir toplumu esas alan demokratik yasalarla ve toplumsal mutabakata dayalı yeni bir toplumsal sözleşmeyle eşit ve demokratik bir yaşamı inşa etmek Parlamentonun önünde duran en önemli gündem maddesidir. Bu tarihî sorumluluk için mesai yapmak en büyük temennimdir. Kalıcı bir barış, bugün ülkemizin ve yakın bölgemizin, tüm Orta Doğu'nun en acil ihtiyacıdır. Bundan hareketle, barış ikliminin kalıcılaşması ve demokratik çözüm sürecinin güvenli bir zeminde ilerleyebilmesi için hukuki ve siyasi zeminde atılması gereken temel adımların en önemli adresi tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Sayın milletvekilleri, inanın ki 28'inci Dönem Parlamentosunun üyeleri olarak bizler onurlu bir barışı ve demokratik bir cumhuriyeti 86 milyona hediye edebiliriz; bunun önünde hiçbir engel yoktur, bunu hep birlikte başaracağımıza yürekten inanıyorum. Özellikle bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin zimmetinde olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Sözlerimi sonlandırırken Sevgili Sırrı Süreyya Önder'in bıraktığı yerden sizlere, tüm Parlamentoya şu çağrıyı yapıyorum: Gelin hep birlikte barışın önderi olalım. Bu vesileyle, yürüteceğimiz yasama çalışmalarının barışa, huzura, eşitlik ve demokrasiye vesile olmasını diliyor, başarı dileklerimle birlikte bir kez daha sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP, DEM PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)