Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 100 |
Tarih: | 24.06.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN OLAN (Bitlis) - Sayın Başkanım, öncelikle yeni göreviniz hayırlı olsun, başarılar diliyorum yeni görevinizde.
Türkiye'de benzin ve motorin fiyatları son yılların en büyük rekorunu kırarak tarihî zirveleri gördü. On bir günde benzine yaklaşık 5 TL, motorine ise 8,5 TL zam geldi. Bu basit bir fiyat artışı değil; Türkiye halklarının yaşamını doğrudan etkileyen, yoksulluğu derinleştiren, ekonomik kırılganlığı büyüten yapısal bir sorunun sonucudur. İran-İsrail gerilimi, Orta Doğu'daki savaş atmosferi Türkiye ekonomisini her seferinde olduğu gibi yine derinden etkiledi. Ancak şunu unutmamak gerekiyor: Bölgedeki her gerilim Türkiye'ye anında zam olarak, kriz olarak dönüyorsa bu, Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığının, plansızlığının ve savaş politikalarının bir sonucudur. Bakınız, dünya genelinde son dönemde petrol fiyatlarında belirli dalgalanmalar yaşansa da Türkiye'deki akaryakıt fiyat artış oranları dünya ortalamasının çok üzerinde seyrediyor. Bunun nedeni Türkiye'de uygulanan yüksek vergi politikaları, döviz kurunun baskılanamaması ve savaş ortamının ekonomik dengeleri sarsmasıdır. 2023 yılına göre 2024'te uluslararası Brent petrol fiyatı yıllık bazda yüzde 7'ye yakın düşüş göstermiştir, dün itibarıyla da binde 77 daha düşüş göstererek 69,59 dolar olmuştur. Son bir ayda Brent petrol fiyatı yüzde 7,84 arttı ancak bir yıl öncesine göre hâlen yüzde 17,37 daha düşük seviyede bulunuyor. Dünyada ortalama olarak son bir ayda petrol fiyatları yüzde 7 civarında artarken Türkiye'de akaryakıt fiyatları yüzde 20'nin üzerinde artmıştır. Bunun adı "basit piyasa hareketi" değildir; bu, kriz yönetemeyen, savaş ekonomisiyle halkın sırtına bindirilen ağır bir yüktür. Dünyada petrol fiyatları istikrarlı ya da düşüş eğilimindeyken Türkiye'de sürekli artış olması döviz kurundaki istikrarsızlık, yüksek vergi politikaları ve ülkenin yapısal dışa bağımlılığıyla doğrudan ilişkilidir. İsrail-İran gerilimi, Gazze'de süren vahşet, Suriye'deki çözümsüzlük ve bölgesel kutuplaşma sadece sınır ötesinde kalmıyor; pazarda, mutfakta, ulaşımda akaryakıt istasyonunda kendisini gösteriyor. Türkiye halkları için bu sürecin faturası ağırdır. Bu nedenle, çiftçi mazot fiyatları yüzünden üretim yapamamaktadır, işçi ulaşım parasını düşünmeden işe gitmekte zorlanmaktadır, esnaf maliyet artışını ürünlere yansıtınca pazar yeri yangın yerine dönüyor, emekçi halk zam yağmuru altında eziliyor, enflasyon gerçek rakamların çok üzerinde kendisini hissettiriyor, asgari ücret açlık sınırının altında kalıyor, emekliler sefaletle baş başa bırakılıyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisinin savaş politikalarına değil barışa ve demokratik çözüme ihtiyacı vardır. Türkiye halkları ve Kürt halkı artık biliyor ki ülkeyi yönetenler barış eksenli, halktan ve üretimden yana bir ekonomi tercih etmezse akaryakıt fiyatlarındaki zam da mutfaktaki yangın da pazardaki fahiş artış da bitmeyecektir, halkın sofrasında huzur kalmayacaktır. Türkiye'deki akaryakıt fiyatlarındaki yükseliş üretimden dağıtıma kadar her aşamada maliyetleri artırmakta, bu da tarım sektöründeki girdi maliyetlerinin artmasından taşıma ve lojistik giderlerin yükselmesine kadar birçok sektörde olumsuz etkilere sebep olacaktır. Orta Doğu'da savaş bitmeden, Türkiye'de toplumsal demokrasi güçlenmeden, halkların ortak çıkarları temelinde barış ve çözüm tesis edilmeden ne mazot ucuzlar ne ekmek büyür ne de halk rahat bir nefes alır. O zaman en önemli şey olan barışa yatırım yapmak gerekiyor. Çözüm bellidir: Bölgedeki savaş politikalarından vazgeçilmelidir. Türkiye, Orta Doğu'da barış ve demokratik çözümden yana aktif rol almalıdır. İçeride demokratik çözüm yolu açılmalı, Kürt meselesinde kalıcı barış adımları atılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
HÜSEYİN OLAN (Devamla) - Üretim ekonomisi güçlendirilerek çiftçiye, işçiye, emekçiye nefes aldıracak politikalar devreye sokulmalıdır. Akaryakıt üzerindeki yüksek vergi yükü azaltılmalı, ulaşım ve temel üretim alanları halk lehine desteklenmelidir.
Değerli milletvekilleri, barış ve ekonomik kalkınma birbirinden ayrı düşünülemez. Halkların ortak geleceği savaşsız, sömürüsüz, demokratik ve toplumsal barışla mümkündür. Savaşa, yoksulluğa, zamlara mahkûm değiliz; barışla büyüyen, halkın emeğiyle güçlenen, adaletin ve özgürlüğün hâkim olduğu bir Türkiye ve Orta Doğu mümkündür.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)