GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:101
Tarih:25.06.2025

EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu önümüzdeki teklif var ya, hani yıllardır "Geldi, geliyor." denip bir türlü gelemeyen teklif, işte o teklif sonunda geldi. Yıllarca taslaklar hazırlandı, Mecliste araştırma komisyonları kuruldu, iklim şûrası düzenlendi, paydaşlarla toplantılar yapıldı, "katılımcı süreç" denildi. Peki, ne oldu? Önümüze bambaşka bir metin geldi, sonra Çevre Komisyonundan bir günde geçti, Genel Kurula geldi, iki gün bakıldı, hop rafa kaldırıldı; resmen süründü bu teklif. Bugün yeniden biz bu teklifi konuşmaya başladık ama açık konuşalım, eğer bugün bu gündem olmasaydı geçen hafta sunduğunuz Maden Kanunu'yla ilgili teklifi görüşüyor olacaktık bugün. Yani bir yandan karbon yutak alanlarımız ormanları, meraları, korunan alanları madenciliğe açmayla ilgili bir düzenleme, öte yandan iklimle mücadele iddiası taşıyan bir kanun teklifi. Ben burada nasıl bir çelişki var anlatamıyorum galiba.

Şimdi bu konuda şöyle bir konuya değinmek istiyorum, çok önemli bir konu: Daha önce geldi teklif ve geri gitti fakat burada anlayamadığımız; eksiklerle yüzleşmek varken, kamuoyunu bilgilendirmek varken, toplumsal desteği güçlendirerek bu kanunu getirmek varken neden yine aynı şekilde önümüze geliyor? Bu teklifi maalesef kimseye anlatamadınız, katkı sunmak isteyen kimseden destek almadınız. Akademisyenler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, genç iklim aktivistleri; hepsi aşırı derecede gönüllüydü ama ne oldu? Hepsi katkı vermeye hazırken onların katkılarını istemediniz, sonunda kamuoyu neyin geldiğini bile anlayamadı. Madem bu kanunun doğru olduğuna inanıyordunuz, niçin bunun arkasında durup bunu yeteri kadar savunamadınız?

Bakın, eksiklere rağmen bu kanunun Meclise gelmiş olması çok kötü bir şey değil; aksine, Avrupa'yla ticarette rekabet gücümüzü korumak için, iklim değişikliğiyle gerçekten samimi mücadele edebilmek için böyle bir kanuna ihtiyaç var, bu şüphesiz ama sadece "Kanun geldi." demekle de olmuyor; o kanunu doğru anlatmak, savunmak ve topluma da güven vermek gerekiyor. İlgisizlik, sahipsizlik ve kötü iletişim yüzünden halk bu kanundan tamamen koptu. Bugün insanlar çok endişeli, şöyle soruyorlar: "Ben bahçeme artık marul ekemeyecek miyim? Arabaya binmem yasaklanacak mı? Seyahat özgürlüğüm mü kısıtlanacak?" Ve bu korkular boşuna değil çünkü siz vatandaşlarımızı bu boşlukta yalan yanlış söylentilerle, dezenformasyonla baş başa bıraktınız.

Bakın, dünya ne yapıyor bu konuda: Japonya Çevre Bakanlığı, Birleşmiş Milletler iklim verilerine dayalı bir bilgi platformu kurdu, AP-PLAT; bunu faaliyete geçirdi. İngiltere Meteorolojisi "Güvenilir Bilgi Araç Kiti" adı altında, yanlış iklim iddialarına bilimsel ve anlaşılabilir yanıtlar için kamuoyunu bilgilendirmeye devam ediyor. UNDP, iklim iletişimini güçlendirmek için "Una" isimli bir yapay zekâ sohbet robotuyla halkın yenilenebilir enerjiler ve iklim politikaları konusunda bilgilenmesini sağlıyor. Yani dünya artık şunun farkında: İklim mücadelesi sadece çevreyle ilgili değil, bir bilgi savaşı bu; gerçek ile yalanın, bilim ile dezenformasyonun savaşı artık bu.

Bakın, İngiliz kuruluş Tortoise'e göre son dört yılda iklim şüpheciliği besleyen içerikler X'te yüzde 82, YouTube'da yüzde 43 oranında artmış yani bilim ilerliyor ama yalanlar da onunla yarışıyor ve bu yalanlar arttıkça halkın neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırt etmesi de zorlaşıyor ve bu teklif özelinde de aynen böyle bir durum yaşandı. Siz, maalesef, bu teklifi kamuoyuna yeteri kadar anlatamadınız ve bilgilendiremediniz. İşte, bu iletişim eksikliğinin yarattığı boşluğu da kim doldurdu biliyor musunuz? İklim inkârcıları. Siz sustunuz, onlar konuştu; siz geri çekildiniz, onlar gündemi belirledi. İktidarın her konuda çalışan harika bir propaganda makinesi var ama iş Türkiye'nin iklim politikalarına gelince ortalık tamamen sessizliğe bürünüyor. Bakın, biz burada sadece bir yasa teklifini konuşmuyoruz çünkü bu sadece teknik bir düzenleme de değil. Bu, aynı zamanda bir kriz yönetimi meselesi ama siz ne iletişimini kurabildiniz ne de yönetişimini kurabildiniz. Evet, Türkiye'de hâlen bir iklim yönetişimi yok maalesef.

Değerli milletvekilleri, "iklim yönetişimi" dediğimiz şey, bu konuda kriz anlarında kim ne karar alıyor, nasıl alıyor ve kimin denetiminde alıyor sorusunun cevabıdır. İklim krizi, artık sadece doğayı değil hepimizin hayatını etkiliyor; artan sıcaklıklar, kuraklık, seller, artan gıda fiyatları yani bu artık bir çevre meselesi değil bir geçim derdi, bir sağlık sorunu, bir yaşam kalitesi meselesi. Ve bu kadar büyük bir kriz, sadece teknik kadrolarla değil toplumla birlikte, bilimsel zeminde ve şeffaf ve demokratik bir yönetişimle ancak organize edilebilir ama bu teklif maalesef bu yapıyı kurmuyor. Daha baştan dışlayıcı; akademi yok, sivil toplum yok, meslek odaları yok, halk zaten hiç yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EVRİM RIZVANOĞLU (Devamla) - Hemen bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

EVRİM RIZVANOĞLU (Devamla) - Bir de çıkar çatışmaları var. Mesela, Emisyon Ticaret Sistemi'ni EPİAŞ'a veriyorsunuz ve Türkiye'deki emisyonların neredeyse yüzde 74'ü enerji sektöründen geliyor yani hem kirleten hem düzenleyen aynı yapının içinde; böyle bir şey olamaz. Kamuoyuna yansıyan ilk taslakta burada Borsa İstanbula veriliyordu, o da değişti. Hangi gerekçeyle? Asla bilmiyoruz. Yani mesela Karbon Piyasası Kurulu kuruyorsunuz, içine doğa korumayı bile koymuyorsunuz. Krizde en çok söz hakkı olması gereken kurullar asla yeteri kadar içine alınamıyor. Danışma Kurulu kuruyorsunuz, adına "danışma" deyip geçiyorsunuz; gerçekten katılım yok maalesef.

Bizler gerçek, etkin bir iklim mücadelesi istiyorsak bu sistemi gözden geçirmeliyiz ve ciddi bir biçimde revize etmeliyiz. Toplumu dışlayan, bilimi yok sayan, kapalı kapılar ardında yürütülen bir süreçte ne güven kurabiliriz ne de ilerleyebiliriz. Bu hâliyle ne iklimi koruyabiliriz ne de toplumu ikna edebiliriz. Yani bu bir yasa değil, bu bir yaklaşım meselesidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP, DEM PARTİ, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)