Konu: | Dün akşam Genel Kurulda talepleri üzerine yapılan yoklamaya, Adalet Bakanına verdikleri soru önergelerine gelen cevaba, yoksulluğa, hayvancılığın sorunlarına ve gıda enflasyonuna ilişkin açıklaması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 102 |
Tarih: | 26.06.2025 |
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Parlamentonun saygınlığını korumak hepimizin temel sorumluluğu. Millet iradesini burada temsil ediyoruz ve millet adına kararlar veriyoruz. Şüphesiz, burayı etkin ve verimli bir şekilde çalıştırmak hepimizin omuzlarında birer yük fakat geçtiğimiz dönemde bunun böyle olmadığını hepimiz gördük. Temel olarak komisyonlarda yeterince görüşmeler yapılmadan yasalar Parlamentoya intikal ediyor, yanı sıra pek çok milletvekilinin -en azından bunu kendi adıma söyleyebilirim- vermiş olduğu soru önergelerinin pek çoğuna cevap verilmiyor, verilenler de yetersiz ve tabiatıyla İç Tüzük'ün bize vermiş olduğu hakları da kullanarak zaman zaman iktidar milletvekillerinin Parlamentoda olması için yoklama taleplerimiz oluyor. Bundan dört ay önce Parlamentoda bir yoklama talebi yapıldı, 203 sonucu ortaya çıkınca itiraz ettik ve gelen pusulalara baktığımızda 3 tane pusulada orada olmayan milletvekillerinin imzasının atılmış olduğunu gördük ve tekrar sayım yapıldığında 200'ün altında bir rakam çıktığı için o akşam Parlamento kapandı. Tabii, bunun üzerine gidemedik. "Sahte oy" demek istemiyorum, Meclisin saygınlığına halel getirecek bir cümle kullanmak istemiyorum ama burada olmayan bir sayın vekil adına nasıl imza atılır ve o pusulalar buraya gelir, birilerinin mutlaka ve mutlaka bunun hesabını vermesi lazım. İki gün önce Sayın Meclis Başkanına gittiğimizde, Grup Başkan Vekilleriyle yaptığımız toplantıda bu konuyu gündeme getirdim "Bakın, Parlamentonun saygınlığını korumak sadece bizim değil aynı zamanda sizin de temel sorumluluğunuz. Lütfen, bu duruma, bu soruna vaziyet edin." dedim. "İlgileneceğim, bir daha olmaması için gerekeni yapacağım." dedi ve dün, dün akşam "Mutlaka bu yasayı geçirmemiz gerekiyor; lütfen, yardımcı olun." diyen iktidar cephesi ne yazık ki Parlamentoda yoktu ve Parlamentoda olmadıkları için biz de çok haklı olarak bir yoklama talebinde bulunduk ve nihayetinde dün akşam 200 pusula veya 200 oy çıktı. Araştırdığımızda baktık ki bunlardan 1'i Mecliste yok. Ben yine "Sahte oy kullanmışsınız." demek istemiyorum çünkü bu, hakikaten, Meclisin saygınlığına gelecek bir lekedir ama lütfen, bunlara dikkat edin. Milletin gözü üzerimizde, millet, hakikaten, zor bir dönem geçirirken Parlamentoda temsilcilerinin bu şekilde davranışlarına tahammül etmez, edemez.
Tabii, verdiğimiz soru önergelerinin birçoğu cevapsız kalıyor fakat bazılarının cevabı geliyor. Bugün gelen bir cevap var, Adalet Bakanına teşekkür ediyorum bu cevap için. Niye? Şimdi söyleyeceğim size. Geçtiğimiz haftalarda veya aylarda Tayfun Kahraman -ki kendisi MS hastasıdır, ben de doktor ve siyasetçi olduğum için hassasiyetle durdum meselenin üzerinde- cezaevinden nakledilirken bilekleri kelepçeli bir şekilde tam yirmi altı dakika, son derece sıcak bir ortamda, minibüsün içerisinde kapalı vaziyette tutulmuş. Nöroloji uzmanlarıyla görüştüm, dediler ki: "Bu, taammüden cinayete teşebbüstür; MS hastasının bu vaziyette naklinin gerçekleştirilmesi insan haklarına aykırıdır ve birçok soruna yol açabilir." Detaylarını anlatmayacağım ve bunun üzerine gittim, Silivri'de kendisini ziyaret ettim. Olanların doğru olduğunu, çok büyük eziyet çektiğini aynen ifade etti ve bunun üzerine Adalet Bakanına bir soru önergesi verdim, "Bununla ilgili soruşturma yaptınız mı gerekeni yaptınız mı? Bu insan hakları ihlalidir." dedim. Gelen cevap burada: "Biz gerekeni yaptık, soruşturma yapılması için kaymakamlıktan izin istedik, kaymakamlık bize izin vermedi." Allah aşkına, bu ülkede insan haklarının tesisi için kaymakamlığının iznine mi ihtiyaç var! Orada bu zulme maruz kalan insan acı çekerken bu zulmün muhatabı olan insanların iznini kaymakam mı verecek bu ülkede? Tabiatıyla buradan bir taraftan Adalet Bakanına teşekkür ederken bir taraftan da İçişleri Bakanına bir çağrı yapıyorum: Allah aşkına, buna müsaade etmeyin; kimin ihmali varsa, haksızlık, yanlışlık, suistimal ve insan hakları ihlali nereden gelirse ve kime yapılmışsa mutlaka ve mutlaka üzerine gidilmeli, Türkiye böyle bir ayıpla muhatap olmamalı.
Son olarak, yoksulluktan bahsedeceğim. Dün burada yine aynı kürsüde konuşurken çocuk ölümlerinin arttığından bahsetmiştim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birkaç gün önce Adana'da yoğun bakım uzmanı bir profesör hocamız çok önemli bir değerlendirme yaptı ve dedi ki: "Yoğun bakıma gelen özellikle yaşlı hastaların protein seviyelerine baktığımızda, birçoğunun albümin düzeyinin çok düşük olduğunu görüyoruz, eskiden bu böyle olmazdı." Aradım, konuştum kendisiyle. "Neden böyle olduğunu düşünüyorsunuz Hocam?" Dedi ki: "Bu hastaların birçoğunu kaybediyoruz, çoğu yaşlı ve beslenemiyorlar; et yiyemiyorlar, protein alamıyorlar." Dünyanın en mümbit topraklarında, en zengin coğrafyasında, en bereketli topraklarında maalesef bizim insanlarımız varlık içerisinde yoklukta yaşıyorlar; çocuklarımız açlık sebebiyle ölüyor, 14 bin lira emekli maaşına mahkûm edilmiş yaşlılarımız ne yazık ki akşam beşten, altıdan sonra pazardan toplamak zorunda oldukları ezik ve çürümüş ürünlerle hayatlarını idame ettirmek zorunda kalıyorlar. Bu da Türkiye için büyük bir ayıptır, büyük bir yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ederim.
Bir örnek vereceğim size: Bakın, 71 yaşında bir vatandaşımız -ailesini de aradım, konuştum, bilgi aldım- karnını doyuramadığı için AKP'li bir belediyenin olduğu ifade edilen bir şirkette, bir inşaatta çalışmak üzere müracaat ediyor ve ilk iş günü, çalışmaya başladığı ilk iş günü 6'ncı kattan düşerek hayata veda ediyor. Birileri bunun hesabını sormalı; bizim insanlarımız karnını doyuramıyorsa, her 4 çocuktan 1'i akşam yatağa aç giriyorsa, emekliler 14 bin lirayla açlık sınırının altında yaşıyorsa ve bu mümbit topraklarda biz bu insanları buna mahkûm ettiysek birileri bunun hesabını sormak zorunda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitireceğim, istirham ediyorum, bitireceğim efendim.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ederim.
Rakamları çıkardım, bakın; 2014 yılında Hükûmet hayvancılığa 1,1 milyar dolar destek verirken ithalata 120 milyon dolar para harcamış. Gelelim geçtiğimiz yıla; hayvancıya 490 milyon dolar destek vermişiz, yarıdan çok daha az ama şimdi ithalatta harcanan para, çetelerin cebine harcanan para, yabancı hayvan yetiştiricilerinin cebine boca edilen para 1,5 milyar dolara yakın. Son on yıl içerisinde hayvan ithalatına 11,5 milyar dolar para verdik ve bu hayvanların birçoğu eskiden Bandırma'ya geliyordu, ben gidip oralarda görüntülerini alıp paylaştığım için artık oraya gelmiyor, Mersin'e geliyor. Tam yirmi bir gün yolculuk yapıyorlar, Uruguay'dan Brezilya'dan bu ülkeye getiriliyorlar ve yerli üretici çökerken, Türk üretici çökerken biz birtakım et çetelerini zengin ediyoruz ve maalesef, Latin Amerika çiftçisini zengin ediyoruz ve bu milleti, emekliyi, çocuğu aç bırakarak ölümüne vesile oluyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Süre verirseniz bir cümle, lütfen...
BAŞKAN - Son sözleriniz için buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Tabiatıyla hepimize düşen tarihî sorumluluk... Bakın, dünyanın en yüksek gıda enflasyonundan birine sahibiz biz. Savaştaki Ukrayna ve Rusya'nın gıda enflasyonu yüzde 10'lar civarında. Eğer "sorumlu coğrafya" diyeceksek sınır komşumuz Bulgaristan'da ve Yunanistan'da gıda enflasyonu yüzde 3'ler civarında, bizim ülkemizde yüzde 40'ı geçmiş durumda ve giderek artan girdi maliyetleri münasebetiyle bu şartlar altında gıda enflasyonunu düşürmek mümkün değil. Tarım bu ülkenin en önemli, en stratejik sektörlerinden bir tanesidir; bu milleti varlık içerisinde yokluğa mahkûm etmeye hiç kimsenin hakkı ve salahiyeti yok. Buna dair tedbirleri bir an önce almanızı istirham ediyorum, grubum adına talep ediyorum. Bu insanların ölümü bir vebaldir, çocukların ölümü vebaldir, yaşlıların, emeklilerin ölümü bir vebaldir. Avrupa Birliği açıklama yaptı, dedi ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitirdim, teşekkür ediyorum.
Uzatmayacağım, söz verdiğim için uzatmayacağım.
Avrupa ülkeleri arasında Türkiye'de insanlarımızı artık böyle yaşamaya mahkûm etmeyelim diyorum.
Teşekkür ediyorum.