Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 102 |
Tarih: | 26.06.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımızı bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisinden saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gıda güvenliğine dair acil bir gündem olarak ele almamız ve mutlaka bir eylem planı oluşturmamız gereken pestisit kullanımına dair söz aldım. Meclisimiz derhâl ciddi bir halk sağlığı ve ekolojik tehdide dönüşen bu konuda sorunların tespit edilmesi, önleyici tedbirlerin alınması için Meclis araştırması komisyonu kurmalı ve hep birlikte sorumluluk almalıdır çünkü değerli arkadaşlar, Türkiye'deki sermaye diktatörlüğünün yol açmış olduğu çok ciddi bir sorunla, yaşamsal bir sorun alanıyla karşı karşıyayız. Başta çocukların yaşamı olmak üzere yaşamsal bir kriz alanıyla ne yazık ki karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, bakın, nisan ayı sonunda Greenpeace Türkiye bir rapor yayınladı, kamuoyuna sunuldu, çokça da yazıldı, çizildi, hepiniz görmüşsünüzdür. Bu raporda pestisit kullanımına yönelik çok çarpıcı veriler vardı gerçekten. Bu analiz raporu hazırlanırken 14 tür sebze ve meyve seçmişler, bu sebze meyvelere dair 155 tane örneği almışlar marketlerden ve analize göndermişler. Analiz edilen her 3 örnekten 1'inde mevzuata aykırı pestisit kullanımı tespit edilmiş. Örneklerin yüzde 61'inde birden fazla pestisit kalıntısı belirlenmiş, yüzde 43'ünde ise en az bir PFAS'li pestisit kalıntısı bulunmuş. Nedir bu PFAS? 4.700'den fazla kimyasalı içeren, insan vücudunda ve çevrede zamanla biriken, insan yapımı kimyasallardan oluşan zehirli bir grup madde. Bunlar çevremizde ve vücudumuzda son derece kalıcı oldukları için "sonsuz kimyasallar" olarak anılıyorlar, isimlendiriyorlar değerli arkadaşlar ve bu maddeler karaciğer hastalığından obeziteye, tiroit hastalığından doğurganlık sorununa kadar kansere ve birçok hastalığa neden oluyorlar. Bu bilgiler ışığında gerçekten raporu bir kez daha düşündüğümüzde ne kadar kritik bir durumla, vahim bir durumla, endişe verici bir durumla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz ama hâl böyleyken, ne yazık ki ülkemizde halk sağlığı çalışan bilim insanlarının gönüllü çalışmalarının elde ettiği veriler haricinde bugün pestisitlerin kullanımına dair herhangi detaylı, şeffaf bir raporu bilemiyoruz, göremiyoruz. Bu kimyasalların ne oranda kullanıldığını yine bilemiyoruz. En çok hangi gıdalarda kullanıldıklarını bilemiyoruz. Esasında pestisitlerin miktarını, oranını, halk sağlığına etkilerini, çocuk sağlığına etkilerini araştırmak gerekiyor, özel araştırmalar yapmak gerekiyor, yaptırmak gerekiyor. Halk sağlığı için gerçekten bir seferberlik yaratmak gerekiyor Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ama böylesine önemli araştırmalara, hayati araştırmalara bu kadar acil bir şekilde ihtiyaç duyarken bunu yapan halkçı bilim insanları birçok davanın hedefi hâline geliyorlar ne yazık ki, gıda mühendisi Bülent Şık Hocamız bunlardan birisi. Halkın ve çocukların sağlığıyla ilgili yaptığı araştırmalar, analizler, raporlamalar aslında ödüllendirilmesi gerekirken ne yazık ki cezalandırılır vaziyette. Aslında, bu araştırmaları denetlemek, denetlemeleri yapmakla yükümlü bir kurumumuz var, Tarım ve Orman Bakanlığı kurumu ama işler ne yazık ki tersine işliyor bu kurumda. Bakın, bu Bakanlığın bütçesi bir önceki yıla göre yüzde 55 artışla 438 milyar liraya yükselmiş durumda yani halk sağlığı için, çevre sağlığı için gerekli çalışmaları yapabilecek, önleyici tedbirleri alabilecek bir bütçeye sahip bir kurumdan bahsediyoruz ama gelin görün ki Bakanlık, halk sağlığını korumakla yükümlü bir kamu kurumu olarak hizmet vermek yerine tarım şirketlerine hizmet eder gibi çalışıyor, çoğu zaman "gibi"si fazla şekilde. Örneğin Greenpeace'in pestisit analiz sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılması için Bakanlığa açtığı davaya Bakanlık "Pestisit analiz sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılmasının kamuya bir faydası yoktur." demiş. Gerçekten inanılmaz bir açıklama, akıl tutulması olan, akıllara zarar bir açıklama. Buradan özellikle halkın endişelerini de baz alarak İbrahim Yumaklı'ya sormak istiyorum: Sayın Yumaklı, siz kimin Bakanısınız? Pestisit kullanımını niçin denetlemiyorsunuz? Denetim sonuçlarını niçin halktan, kamuoyundan saklıyorsunuz? Başta çocuklar olmak üzere halk sağlığı sizin kurumunuzun gündeminde mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
PERİHAN KOCA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu soruların çok daha fazlasını rapor yayımlandığı gün soru önergesi olarak Bakanlığa verdik ama her defasında olduğu gibi bir cevap verme tenezzülünde bile bulunmadı Bakanlık. Bugün de gündem olmuştu, bakın, son kırk beş gün içerisinde Türkiye'den Avrupa'ya gönderilen tam 54 ürün zehir ve kansorejen madde tespiti gerekçesiyle iade edilmiş durumda, Türkiye'ye geri gönderilmiş durumda ve Türkiye'de iç piyasada satılmış durumda; bu ürünleri bizim halkımız tüketiyor. Almanya'dan, işte, Polonya'dan, Hollanda'dan, her yerden retler var, zaman olmadığı için hepsini aktaramayacağım. Halk, doğal olarak bunun karşısında, iade edilen bu ürünleri bize mi yediriyorlar diye endişeyle soruyor. Bizler de buradan soruyoruz: Avrupalının canı can da bizim insanımızın canı can değil mi?
Buradan, bitirirken halkımıza seslenmek istiyorum: Halka, çocuklara zehir yedirmenin hesabını vermek zorundalar. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)