| Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 26.06.2025 |
TALİH ÖZCAN (Düzce) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz İklim Kanunu Teklifi kulağa hoş gelebilir ancak bu Kanun Teklifi halkın değil sermayenin, büyük şirketlerin ve maden lobilerinin hazırladığı bir tekliftir. Bu teklifte iklim krizine çözüm yoktur.
Değerli arkadaşlar, ben Düzce Milletvekiliyim, Düzce halkı yıllardır hava kirliliğiyle mücadele ediyor. Düzce, Avrupa'nın havası en kirli şehirlerinden biridir. Düzce halkı 2023 yılında üç yüz gün zehir soludu ancak bu teklifin içinde Düzce yok, Zonguldak yok, Dilovası yok, İkizköy yok, insan yok, toprak yok, nefes yok; peki ne var? Karbon ticareti var, emisyon sertifikası var, büyük şirketlere yeni gelir kapıları var.
Değerli milletvekilleri, şimdi size soruyorum: Hangi çocuk karbon kredisiyle büyür? Hangi çiftçi tarlasındaki kuraklığı emisyon azaltma hedefiyle çözebilir? 2023 yılında hava kirliliğine bağlı nedenlerden 50 bine yakın insanımızı kaybettik. Bu sayı trafik kazalarından, doğal afetlerden daha yüksek ama Hükûmetin gündeminde ne kömürden çıkış var ne de temiz enerjiye geçiş var.
Değerli arkadaşlar, çiftçimiz perişan, Türkiye'de tarımsal kuraklık her geçen yıl artıyor. 2023 yılında buğdayın verim kaybı yüzde 20'ye ulaştı. Konya Ovası'nda yer altı suları tükeniyor ancak bu yasa köylüyü, çiftçiyi korumak yerine şirketlere karbon kotası dağıtmayı teklif ediyor. İktidar, çevre ve iklimle ilgili projelere yeterli kaynak ayırmıyor.
Değerli milletvekilleri, halkımız geçinemiyor. İnsanlar pazarda limonu taneyle satın alıyor ama siz iklim krizini rant kapısına çevirdiniz. Gerçek bir iklim yasası geçimle olur, gıda güvencesiyle olur, sağlıklı yaşamla, temiz havayla olur.
Değerli arkadaşlar, iklim krizi diyoruz ama bu ülkenin krizi adalet krizidir, karbondioksit gibi bu ülkenin damarlarına sızan bir hukuksuzluk, bir keyfîlik, bir yargı darbesiyle karşı karşıyayız. Türkiye'de sadece doğa değil, demokrasimiz de tahrip ediliyor ama şunu bilmeliyiz ki adalet yoksa yeşil ekonomi olmaz, özgürlük yoksa sürdürülebilir kalkınma olmaz. Yargı bağımsız değilse karbon piyasası olmaz. Siz "sanayi" diyorsunuz, biz "yaşam" diyoruz, siz "büyüme" diyorsunuz, biz "doğa katliamı" diyoruz. Sadece son bir yılda Muğla Akbelen'de binlerce ağaç kesildi, Erzincan İliç'te işçilerin bedeni aylarca toprak altında kaldı, Amasra maden faciasında 43 canımızı yitirdik.
Değerli milletvekilleri, ülkenin her yerinde aynı tablo var. Bu iktidar artık sadece demokrasi ve hukuk değil, aynı zamanda ekoloji karşıtıdır. Yirmi üç yılda "yatırım" adı altında ormanları, dereleri, tarım alanlarını yağmalayan bir sistem inşa ettiniz. Mahalle yaptınız köylerin doğal yapısını bozdunuz, hayvancılığı bitirdiniz, tarım alanlarını ranta açtınız, köy kültürünü yok ettiniz, halkı ölüme terk ettiniz ancak sermayeyi korudunuz. Buradan iktidara sesleniyorum: Halkın iklim kanunu çağrılarına kulak verin; kömürden çıkış tarihi verin; iklim politikalarını demokratik hâle getirin; bilim insanlarını, yerel halkı, kadınları, gençleri sürece dâhil edin; madenleri değil, zeytinlikleri, ormanları, dereleri koruyun. Bu çağrı Düzcelilerin feryadıdır; bu çağrı çoraklaşan toprakların, yanan ormanların, kesilen ağaçların, kuruyan derelerin feryadıdır. Biz bu feryada kulak vereceğiz; halkın, emeğin ve ekolojinin tarafında olacağız. İlk seçimlerde Türkiye'nin hem iklimini hem de yargısını düzelteceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)