Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 102 |
Tarih: | 26.06.2025 |
PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu tekrardan saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ne yazık ki iklim krizini piyasalaşma için bir fırsat kapısı olarak gören bir bakış açısıyla bir karbon piyasası kanunu felaket kanunu olarak tekrardan önümüze getirilmiş durumda. Küresel ısınmanın 1,5 santigrat dereceyle sınırlandırılması için, karbon salınımının düşürülmesi için ekolojistler, bilim insanları her gün, her an acil eylem çağrıları yaparken önümüze getirilen yasa ne yazık ki bu maddenin de dayanmış olduğu emisyon ticareti. Bir yanda sermayenin kârı için "iklim kanunu" adı altında karbon Emisyon Ticaret Sistemi bu Meclisten iktidar oy çokluğuyla geçirilmeye çalışılıyor. Bir yanda ise komplocu, bilim dışı, iklim inkârcısı bir bakış açısıyla karşı karşıya olduğumuz bir vahameti yaşıyoruz ne yazık ki. O yüzden bu akıl dışı, bilim dışı, komplocu "İklim krizi yoktur." bakış açısına dair bilimsel verilerle birkaç noktayı özel olarak işaret etmek istiyorum. Şu anda, tam anlamıyla bir kıyametin içerisinde konumlanıyoruz aslında değerli milletvekilleri. Olaylar yavaş yavaş yaşandığı için kıyametin boyutları ne yazık ki idrak edilebilir durumda değil, yeterince bu anlamıyla fark edilmiyor ama bakın, atmosferdeki karbondioksit seviyelerinin bugünkü kadar yüksek olduğu son zaman dilimi tamı tamına dört milyon yıl önceydi. Tekrar aynı seviyeye gelmek için sadece ve sadece iki yüz yıllık bir birikim yeterli oldu ve bunun baş sorumlusu üretim ölçeğini sürekli genişleten, giderek artan miktarda fosil yakıt tüketimi teşvik eden kapitalist piyasanın ta kendisi. Yıldan yıla petrole ve kömüre dayalı endüstriyel büyümenin ağır ve acı sonuçlarını yaşar vaziyetteyiz. Dünyanın yüzey sıcaklığı 1800-1900 yıllarının ortalamasını baz alacak olursak yaklaşık 1,2 santigrat derece artmış durumda ve şimdi kritik eşik olan 1,5 derecelik artış artık ne yazık ki kaçınılmaz vaziyette çünkü kapitalistlerin iki dudağının arasından çıkacak talimatları bekleyen hükûmetler bu konuya dair köklü adımlar atmaktan imtina ediyorlar, somut adımlar atmaktan imtina ediyorlar. Bu kanunda da aslında bunu görüyoruz. İklim kriziyle mücadeleye dair herhangi bir somut adımın, herhangi bir köklü adımın olmadığı bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Ama bakın, değerli arkadaşlar, bu işin artık geldiğimiz aşamada ertelenecek, zamana yayılacak bir boyutu kalmamış durumda, göz ardı edilecek bir yanı kalmamış durumda çünkü geldiğimiz aşamada buzullar eriyor -hepimiz yakından takip ediyoruz- deniz seviyeleri yükseliyor, okyanuslar asitleniyor, iklim düzensizlikleri derinleşiyor. Bizlerin kendi tanıklıkları üzerinden gidecek olursak bile aşırı iklim olaylarını yaşadığımız; kuraklıkları, selleri, yangınları, fırtınaları aynı anda yaşadığımız bir felaket gerçekliğinin içerisindeyiz ve bu anlamıyla aslında bir felaket bağıra bağıra kendisini ifade etmeye çalışıyor ama bu iklim krizi tehdidine karşı önümüze getirilen kanun teklifinin giriş cümlesi neyle karşı karşıya olduğumuzu bize başından ifade ediyor. Deniyor ki bu kanun teklifinin giriş cümlesinde: "İklim değişikliğinin de etkisiyle değişen ve dönüşen dünyada bu dönüşümün aynı zamanda fırsatlar sunduğu, bazı sektörlerde olumlu etkiler yaratabileceği gerçeği de göz ardı edilmemelidir." gibi vahim bir cümleyle başlıyor kanun teklifi, gerçekten "İnsanın fikri neyse zikri de odur." dedikleri cinsten bir ifadeyle kanun teklifini başlatmışsınız ve bir kez daha görüyoruz ki tüm gezegen elden gidiyor, yüz binlerce yılda oluşan ekosistemler çöküyor ama AKP felaketten kâr ve rant devşirme derdine devam ediyor, fırsat devşirme derdine devam ediyor. Tam da bu yüzden memleketi açık hava maden sahasına çeviren, doğal ekosistemleri maden ve inşaat yağmasına açan, termikle, nükleerlerle, hidroelektrik santralle yağmalayan, doğayı bir avuç tekele peşkeş çeken bir zihniyetin İklim Kanunu da ancak ve ancak kendisine benzer. Bu yüzden bu İklim Kanunu her bir cümlesiyle, her bir maddesiyle tam anlamıyla fena hâlde AKP'ye benziyor değerli arkadaşlar. Çünkü değil doğayı korumak, doğal varlıkları korumak onları savunan yaşam hakkı savunucularının düşmanı olan bir iktidar pratiğiyle karşı karşıyayız. Daha geçtiğimiz günlerde Maden Yasası'na karşı zeytinini, köyünü, yurdunu savunan halka reva gördüğünüz şiddet, reva gördüğünüz zorbalık da bunu bir kez daha açık etti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
PERİHAN KOCA (Devamla) - Adım adım yirmi üç yıllık iktidarınızda Reşit Kibar'ın, Büyüknohutçuların şirketlerce katledildiği bir düzen kurdunuz, ülkenin derelerine Azrail gibi çöktünüz, akan her dereye HES yaptınız, ölüm ve kanser saçan termik santral cehennemine çevirdiniz memleketin dört bir yanını, memleketin her bir tarafını çöle çevirdiniz, nükleeri başımıza bela ettiniz. Mersin'den geliyorum ben, Çukurova'mız bugün Avrupa'dan ithal edilen çöplerin işlendiği bir atık tesisine dönüştürülmüş durumda, tarım çökmüş durumda, devasa kent projeleriyle büyük kent suçları işlenmiş durumda, şimdi de iklim felaketini bir fırsat olarak gören bir ticaret kanununu "İklim Kanunu" diye pazarlamaya çalışıyorsunuz. Biz de buradan bir kez daha size bu her yerinden yağma akan, her yerinden talan akan bu felaket kanunu geri çekilsin diyoruz, iklim kriziyle gerçek anlamda mücadele edecek bir kanun teklifi de derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmelidir diyoruz. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)