Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 103 |
Tarih: | 01.07.2025 |
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de bu kanun teklifinin 15'inci maddesi üzerinde konuşacaktım ama az önce de ifade ettim, bu Kobani kumpas davasıyla ilgili bugünkü önergemiz üzerinde hatibin konuşması... Kendisi Meclis sıralarında değildi, bir kez daha hatırlatmakta fayda var, Büyük Daire Demirtaş kararının sonuç kısmı aynen şöyle, oy birliğiyle ihlal kararı verilmiş bir karar: 16'ya karşı 1 oyla 10'uncu maddenin ihlali, 5'inci maddenin (1)'inci fıkrasının ihlali, 5'inci maddenin (3)'üncü fıkrasının ihlali ve 5'inci maddenin (4)'üncü fıkrasının ihlaliyle birlikte 18'inci madde 16'ya 1 oyla kabul edilmiş. AİHM tarihine baktığımızda 18'inci maddeden hüküm giyen belki sayılı devletlerden, iki devletten biriyiz; biri Rusya, diğeri Türkiye. Dolayısıyla Türkiye'nin hukuk sisteminin getirildiği nokta bu iken Kobani kumpas davasında... Bugün, 36 canın katledildiğine ilişkin, orada iddialar geçtiğine ilişkin söylemlerin Anayasa Komisyonu Başkanından ve anayasa profesörü tarafından bu kürsüde ifade edilmesi talihsiz bir açıklama olmakla birlikte, 16'ya karşı 1 oyla o şerhi koyan kişinin de kendi kardeşi olması ayrıca bir garabet, hukuk garabeti açısından.
Şimdi Kobani kumpas davası gerçekten "hukuk" dediğimiz bütün temel normların ve kadim kazanımların bir mahkeme kararıyla geçersiz ilan edildiği ve yok hükmünde sayıldığı önemli dönüm noktalarından bir tanesidir. Verilen karar 1930'larda Nazi Almanyasında ya da Stalin rejimi altında muhaliflere uygulanan yargı kararlarından farklı değildir çünkü bütün bu ve benzer yargılama süreçlerinin ortak paydası somut suç ve kanıt unsurlarının yalıtılmış bir yargısal mekanizmaya dayanıyor olmasındandır. Suç ve ona delil teşkil edebilecek veriler, ideolojik olarak üretilen yargı sisteminin tamamen siyasi bir kıyım aracı olarak kullanılmaktadır. Başka bir deyişle, adı geçen yargılama süreçleri yargının siyasetin kılıcı olarak telakki edildiği ve bir zulüm silahına çevrilerek kullanıldığı bir anlayışı temsil etmektedir.
Davayı yakından takip eden değerli hukukçuların çok yerinde işaret ettiği gibi, isnat edilen suç üzerine hukuki bir yargı inşa edilemeyeceği anlaşılınca Kürtlere yönelik yargılamaların temelini teşkil eden ideolojik hükümlere başvurularak karar verildi. Bu yüzden Kobani kumpas davası boyunca "hukuk" adını hak edecek yargı kavramı ve yargılama usullerinden azade edilmiş bir süreç yaşandı. Bütün süreç devletin cari siyasi rejiminin tahammül sınırlarını zorlayan karalama kampanyalarına ve sembolik şiddet gösterilerine de tanıklık etti. Yargısal boyutuyla ikili devlet yani Kürtlere ayrı bir hukuk uygulayan ve hukuk normlarının hiçe sayıldığı özel bir yargı mekaniğinin varlığına ve geçerliliğine işaret eder. Burada Kürtler Türk yargı sisteminin norm evreninin tamamen dışına itilmekte, değişik düzeyde ve dozajda uygulamaya konulan tedbirlerin hedefi olmakta, egemenliğin hiçbir şekilde sahibi ya da taşıyıcıları olmamakla birlikte mutlak nesnesi olarak görülmektedir. Bu yargı anlayışı 1925 istiklal mahkemeleri adı altında ihdas edilen yargılamalardan Dersim'e, devrimci doğu Kürt ocakları davalarından kayyum atamaları yoluyla kendini yönetme hakkı gasbedilen, cezaevine atılan seçilmiş siyaset toplum önderlerinin yargılama süreçlerine aittir. Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere yönelik bütün kritik davaların verilen kararlarının temel parametrelerini bu husus belirlemektedir. Cumhuriyet rejimi istiklal mahkemeleriyle başlamak üzere kolonyal bir yargı arşivi ve sözlüğü oluşturarak Kürtlere yönelik siyasi yargılama süreçlerinin paradigmasını teşkil etti. Başka bir ifadeyle, Kobani davasında karar veren yargıçlar 1925'lerde istiklal mahkemeleri adı altında ihdas edilen aynı hukuk ve siyaset mektebinin ruh ikizleridir. İkili devlet bize bütün bunların hikâyesini yerli yerine oturtarak daha anlaşılır bir şekilde anlatmamızı mümkün kılan değerli bir kavramsal çerçeve sunmaktadır.
Sonuç olarak Kobani davasının yargı kararlarının da bir kez daha somut olarak ortaya koyduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürt meselesi bağlamında işleyen yargı mekanizması, doğrudan yönetimin ihtiyaç ve gereklerine endekslenmiş bir yargıdır. Bu yüzdendir ki her türlü normatif ve normal içerikten yoksundur, meşruluğunu ideolojik hükümlerde aramakta ve dolayısıyla şiddete dayanarak varlığını kanıtlamaktadır. Bu hükümlerin başında da devletin birliği ve ülkenin bütünlüğü ya da ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü gibi devlet aklını ve politikalarını belirleyen sert kurallar gelmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Bu hükümler devletin temel ideolojisini oluştururken Kürtlere karşı yargısal cephede kullanılan bir silaha dönüştürülmüştür. Hâlbuki çok uzağa gitmeye gerek yoktur, mesela Habur Sınır Kapısı'na, Nusaybin'e, Suruç'a, Ceylânpınar'a yolu düşen herkesin çıplak gözle görebileceği gibi gerçekte ülkesi ve milletiyle aile aile, aşiret aşiret, köy köy, kasaba kasaba bölünen Kürtlerden başkası değildir. Kobani davası sürecinin hem ilgili bütün Kürt aktörleri hem de bütün siyasi ve toplumsal hareketler için bünyesinde geleceği belirleyecek hayati dersler taşıdığı şüphe götürmez. Bu derslerin en başında ise yeni ve kapsayıcı bir kurucu akla ve kendini en geniş katılımla demokratik mekanizmalarla yönetme kültürüne duyuran acil ihtiyaç gelmektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)