Konu: | Madımak'ta ve Başbağlar'da yaşanan katliamlara, bir karikatür dergisinin yayınlamış olduğu karikatüre, TÜİK’in açıkladığı rakamlara, memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamma, parayı değerli hâle getirmenin yoluna ilişkin açıklaması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 104 |
Tarih: | 02.07.2025 |
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllar önce, otuz iki yıl önce, önce Madımak'ta, sonra da Başbağlar'da bir katliam yaşandı. Önce Madımak'la ilgili başlayalım. Madımak'ta, çok değerli sanatçılar, çok değerli üstatlar vardı, yazarlar, çizerler vardı ve bu insanları kaybettik, yanarak öldüler ve yanarak öldürüldüler, yandılar bu insanlar.
Madımak'taki olayların öncelikle idari boyutuna bakmak lazım. Burada, yine, aynı şekilde, idarenin bir zafiyetini, zayıflığını gözlemliyoruz. Ardından da bu olaylar olduktan sonra -dün de dile getirmiştim- buradaki diğer 36 kişinin de kurtarılmasında Muhsin Yazıcıoğlu'nun, rahmetlinin çok ciddi rolü olmuştu; bunun içerisinde Arif Sağ da vardı ve ünlü sanatçılar ve aynı zamanda yazarlar da vardı. Muhsin Yazıcıoğlu'nun göstermiş olduğu tavrı kitleler gösteremedi. Neden gösteremedi? Çünkü kitlelerin ayaklanması bir noktada sürü psikoloji şeklindedir ve bunlarla ilgili olarak da çok ciddi provokasyonların olduğu söylenmektedir.
Türkiye maalesef yol üstünde bir bağ ve burada çok ciddi provokasyonlarla uzun zaman karşılaştık; sanatçıların öldürülmesi, Uğur Mumcu gibi insanların arabasına bombaların konularak öldürülmesi, yine, aynı şekilde çeşitli yazarların, siyasetçilerin, generallerin öldürülmesi, ardından da Başbağlar'da, yine, aynı şekilde, bir köyün basılarak buradaki insanların öldürülmesi...
Bunların çoğunluğunun arkasında ben egemen güçlerin olduğuna inanıyorum ama aynı zamanda da Türkiye'yi yönetenlerin zafiyetlerini, Türkiye'nin sosyolojisini, Türkiye'nin siyaset iklimini, Türkiye'nin ekonomisini ve Türkiye'nin yönetim tarzını doğru okuyamadıklarını gözlemlediğimi itiraf etmeliyim. Şimdi, geriye dönüp baktığımız zaman, bir daha bu olaylar olmasın diyerek çok ciddi çabaların sarf edildiğini gözlemliyoruz ama işte Leman dergisinin yapmış olduğu bir karikatür sonrasında olayların geldiği nokta... Karikatür dergisinin yapmış olduğu yanlıştı, doğru değildi, kutsallara bir saldırıydı; hangi gerekçeyle olursa olsun, hangi şekilde tevil ederse etsin orada bunu görmeliydi ve düşünmeliydi çünkü bunları yaşadı, dünya da yaşadı, bunu aynı zamanda Türkiye de yaşadı. O nedenle, Leman dergisindeki bu kişilerin, bunu yapan çizerlerin bunu görmeleri gerekiyordu; görmediler, göremediler ve de Türkiye'yi doğru okuyamadılar. Ardından, protestoları da doğru bulmuyorum, bu protestolar da naif bir şekilde yapılabilirdi ve buradan zekâyla yapılabilirdi çünkü yaşadıklarımız ortadaydı.
Yine, aynı şekilde provokatörlerin olduğunu gözlemledik biz burada. Bu provokatörlerin olduğu her yerde belli zaten çünkü bunlar çıkıyorlar hemen bir anda, hiç olmadık cümlelerle kitleleri tahrik ederek ve Demirel'in ifadesiyle, dünü bugüne getirmek, dünün güneşiyle bugünün çamaşırını kurutmak gibi bir sakil mantıkla hareket ettiklerini gözlemliyoruz.
Türkiye'de, bütün siyasetçilerin öncelikle söylediklerine dikkat etmesi gerekiyor, sivil toplum kuruluşlarının ve de Türkiye'deki kanaat önderlerinin konuşmalarına dikkat etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde, egemen güçlerin ellerinin burada olduğunu hiç kimse unutmasın ve buradaki provokatörlerin yapmış oldukları ajitasyonlar sonucunda da ağır bedeller ödeyeceğimizi herkesin bilmesi gerekmektedir.
Diğer bir konuya gelince, değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, yaklaşık 6 milyon 250 bin memurumuz var, temmuz ayında bu memurların maaşlarına zam yapılacak ve bizim 16 milyon da emeklimiz var, 16 milyon emekliye de zam yapılmış olacak. Peki, neye göre yapılıyor bu? TÜİK rakamlarına göre yapılıyor. Peki, bu TÜİK kim, nedir bu TÜİK? "Tayyip'i üzmeme istatistik kurumu" diyorlardı. Kim diyordu bunu? Sabık bakan Süleyman Soylu söylüyordu; vallahi ben söylemiyorum, tallahi ben söylemiyorum, tillahi ben söylemiyorum.
Evet, bu TÜİK'in rakamlarına baktığımız zaman, TÜİK, bile bile, bile isteye bizim cebimizdeki paralarımızı çalıyor; modern bir hırsız burası, modern bir gaspçı burası ve bu gaspçı maalesef bilimle hareket etmiyor, talimatla hareket ediyor; talimatla hareket ettiği için de uzun zamandır burada TÜİK Başkanı olarak görevini yapmaya devam ediyor. Rakamlar vereceğim ben burada. Bakın, söyleyeyim sizlere; TÜİK Kasım 2024 rakamı şu: 2,24; ENAG 4,06; Aralık 2024 yani maaşlara zam yapılmadan, 2025 Ocaktan bir ay önceki TÜİK rakamı 1,03 -dikkatinizi çekiyorum, kamuoyunun dikkatini çekiyorum; memurların, emeklilerin dikkatini çekiyorum- ENAG 2,34. Bunun üzerine, 1,03'e göre bir zam yapılıyor. Peki, ocak ayına geldiğimiz zaman TÜİK'in enflasyonu ne? 5,03. Ya, ne oldu Türkiye'de, çok büyük bir olay mı oldu? Türkiye çok ciddi şekilde ihracatını mı kaybetti? Avrupa kapıları kapandı bize, "İhraç edemezsiniz." mi dediler, "Üretemezsiniz." mi dediler; üretemedik mi biz? Ve burada 1,03 ile 5,03 arasında dağlar kadar fark var. Şubat ayında yüzde 2,27; mart ayında yüzde 2,46; nisan ayında yüzde 3, mayıs ayında yüzde 1,53; haziran ayını yarın açıklayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Yine aynı şekilde allem edecek, kallem edecek ve çok düşük bir rakamla beraber bizim karşımıza çıkacak. Sonuç ne olacak biliyor musunuz? Hani Sayın Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanı, "Kandırıldım." diyordu bazı olaylarda. Ben Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum: TÜİK de bizi kandırıyor. Kandırmasın milletini, memurları kandırmasın. Hatırlayın, ben buradan bütün kamuoyuna da sesleniyorum: Peygamber'imizin ölümünden sonra sözleri toplanıyordu yani hadisler toplanıyordu, bir şahısta çok önemli hadislerin olduğunu öğrendiler, ona gittiler, baktılar ki atının arpasını verirken arpa koymadan saman verdiğini görünce "Senden sözler alamam." dedi, çekti ve gitti yani bir atın yiyeceğini verirken orada arpa koymadığını görünce "Senin sözlerine inanmıyorum." dedi. Şimdi TÜİK, ya, devlet adına hareket ediyorsunuz, Hükûmet adına hareket ediyorsunuz, çok düşük rakamlarla enflasyonu yanlış söylüyorsunuz. Niye? Memurların maaşını düşük göstermek ve onlara düşük zam yapabilmek için. Doğru değil ki bu ve zam yapsanız ne olur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayacağım efendim.
Şimdi söylüyorlar, AK PARTİ'nin Grup Başkanı şöyle söylüyor; efendim, aynı zamanda Hazine ve Maliye Bakanı diyor, Cumhurbaşkanı Yardımcısı da diyor: "Bunları Meclisin takdirine sunacağız." Hangi Meclisin takdiri, Allah aşkına, söyler misiniz bana? Söylüyorlar zaten "En düşük emekli maaşı 14.450 lira olacak." diyor ve 14.450 lira oluyor. Hani Meclisin bir tasarrufu oluyor mu burada? Olmuyor ki. O nedenle, burada "Meclisin tasarrufu olan" demeyi bırakın, bu tasarruf tamamen size ait. Emeklilere sesleniyorum ve de memurlara sesleniyorum: Bu tasarrufun tamamı iktidar partisine aittir ve bunlar yine aynı şekilde en düşük 17 bin liraya çıkaracaklarmış, 16 bin liraya. Çıkarsanız ne olur; enflasyonun yüzde 40'larda, yüzde 50'lerde, yüzde 60'larda, yüzde 70'lerde olduğu bir ülkede Allah aşkına ne olur? Paramız pul olmuş, pazara gittiğimiz zaman paramızın değeri yok, yurt dışına çıkarken pasaportumuzun değeri yok, sonra da kalkıyorlar bize diyorlar ki: "En düşük emekli maaşını şöyle yaptık, asgari ücreti böyle yaptık." Hadi, asgari ücreti güncelleyin; ya, güncelleseniz de bir şey ifade etmez ama yine de insanlar bir şeyler bekliyorlar sizden. Öncelikle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Başkanım, sekizinci dakika, son dakika.
Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Son cümlem efendim.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ve gelin, burada paramızın değerini artırın. Bunun yolu nedir biliyor musunuz? Hukuk devletidir. Eğer Türkiye, demokratik hukuk devleti olursa sosyal devlet de olur, başkaları buralarda yatırımlar yapar, üretiriz; turizmle üretiriz, tarımla üretiriz, madenlerimizle, sanayimizle üretiriz, teknolojimizle üretiriz. Bunun sonucunda da paramızın değeri artar, alım gücü yükselir, enflasyon aşağı çekilir, cari açık düzelmiş olur. İnsanların maaşları çok düşük olsa da... Yani milletvekili olduğum zaman 9 bin lira maaş alıyordum, şimdi alıyoruz 200 bin lira maaş. Bu 200 bin lira yetmiyor ama o 9 bin lira çok kıymetliydi 2011 yılında. İşte, parayı değerli hâle getirmenin yolu budur; hukukla yapacaksınız. O nedenle ben, maaşlara yapılacak olan zamların bugün enflasyon oranında yapılmasını -Demirel, vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmedik diyordu ve ezdirmemeye çalışıyordu- iktidarın da enflasyona bizi ezdirmemesini temenni ediyorum. 16 milyon kişi sizden maaşlarına doğru bir zam bekliyor. Enflasyon oranında veya enflasyonun biraz üstünde zam bekliyor, memurlar da böyle bekliyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.