GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:104
Tarih:02.07.2025

DEM PARTİ GRUBU ADINA ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, saygıdeğer halkımızı ve zindanlarda bulunan tüm tüm siyasi tutsak yoldaşlarımızı buradan saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Karşınızda yalnızca bir önergeyi savunmak için bulunmuyorum. Bugün burada, bu Meclisin tarihsel sorumluluğuna yakışır bir karar alması için konuşuyorum. Bugün, bu ülkenin yakın tarihindeki en karanlık sayfalarından biri olan Sivas katliamının hakikatiyle yüzleşmek, adaletin yolunu açmak, vicdanlarımızın yükünü biraz olsun hafifletmek ve Meclisin adım atmasını talep etmek için konuşuyorum.

2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta yaşananlar bir anlık öfkenin, rastlantısal bir kışkırtmanın, sokakta taşkınlık yapan kalabalıkların eseri olmadı. Bu katliam, örgütlü, planlı, göz göre göre gelen bir vahşetin adıdır. O gün Madımak Oteli'nin çevresi saatler boyunca bir nefret çemberiyle kuşatıldı. Binanın içindeki insanlar yakılarak katledildi. İçeriden çıkmak isteyenler engellendi, alevlerin yükselişi alkışlarla, tekbirlerle karşılandı. Bu görüntüler canlı yayınlarda herkesin gözü önünde yaşandı. Bu bir toplu infazdır. Bu, devlet gözetiminde gerçekleştirilen bir kıyımdır. Bizler bu önergeyle sadece geçmişin karanlık bir gününü aydınlatmaya çalışmıyoruz, aynı zamanda bugünümüzü onarmaya ve geleceğimizi kurmaya çalışıyoruz. Sivas katliamını araştırmak, hakikati ortaya çıkarmak, adaletin gereğini yerine getirmek bu Meclisin en asli görevlerinden biridir. 33 canı aramızdan alan bu katliam toplumsal barışı yaraladı, devletin güvenilirliğini sorgulattı, hukuka olan inancı sarstı.

Değerli milletvekilleri, Sivas'ta yaşananlar münferit değildir, bu olayın öncesi vardır, hazırlığı vardır, göz yumulmuş bir süreci vardır. Etkinlik öncesi dağıtılan bildiriler, yerel gazetelerde yayınlanan hedef gösterici manşetler, belediye tarafından otele istiflenen taşlar, olay günü otelin önündeki güvenlik güçlerinin seyirci kalışı, bütün bunlar bir araya geldiğinde karşımızda bir organizasyon, bir yönlendirme, bir himaye ilişkisi bulunduğunu açıkça göstermektedir. Saldırganlar yalnız bırakılmadı, aksine cesaretlendirildi. Katliamdan sonra dönemin Başbakanı Tansu Çiller "Çok şükür dışarıda vatandaşlarımıza bir şey olmadı." diyerek içeride hayatını kaybeden canları yok saydı. O sözler bir zihniyetin beyanıdır, o zihniyet yıllar boyunca bu ülkede farklı olana hayat hakkı tanımadı, Alevi olduğu için, Kürt, solcu, sanatçı, yazar, düşünür olduğu için canına kıyılan insanların varlığı hep tarih parantezinde değerlendirildi.

Katliamın yargı süreci başlı başına bir skandal zinciridir. 15 bin kişilik kalabalıktan yalnızca 124 kişi hakkında dava açıldı. 124 kişiden bir kısmı beraat etti, bir kısmı hakkında verilen cezalar indirimlerle hafifletildi. Mahkemeler saldırganları koruyan kararlar verdi. Aziz Nesin'in ifadeleri bahane edilerek haksız tahrik indirimleri uygulandı. Firari sanıkların neredeyse hiçbiri yargı önüne çıkarılmadı, bazıları yurt dışına kaçtı, bazıları yıllarca Sivas'ta serbestçe yaşadı. Cezaevine girmeden hayatını sürdüren, evlenen, kamuda çalışan insanlar oldu. Hakkında yakalama kararı bulunan Cafer Erçakmak tam on sekiz yıl boyunca bulunamadı. Meğerse Sivas'ta çocuklarıyla yaşamış, torunlarını sevmiş. Oysa olay günü Aziz Nesin'e saldıran kişi olarak görüntülere geçmiştir.

Yargı makamları "insanlığa karşı suç" tanımını bu katliam için uygulamadı. Oysa Türk Ceza Kanunu açık, insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz ancak Sivas davasında bu madde görmezden gelindi. Otuz yıllık zaman aşımı süreleri doldu, avukatlara tebligat yapılmadan dosyalar kapatıldı, duruşmalar gizlice yürütüldü, failin izini sürenler değil hakikat için direnenler cezalandırıldı. Ne kadar da benzer yargılamalar, değil mi?

Yine, sayın milletvekilleri, bu ülkenin hukuk sistemi Sivas katliamı karşısında sınıfta kalmıştır ama biz bu Mecliste sınıfta kalmamalıyız. Biz Meclis olarak adaletin yeniden tesisine katkı sunmalıyız. Sivas katliamına dair tüm süreci, idari ihmalleri, yargıdaki eksiklikleri, firari sanıkların akıbetini, kamu görevlilerinin sorumluluğunu araştırmalıyız.

Madımak Oteli'nin bugün bir utanç müzesine dönüştürülmemiş olması bile başlı başına bir yüzleşme eksiğidir. O bina 33 canın çığlıklarının yankılandığı bir mekândır. Orası yalnızca taş duvarlardan ibaret değil bu ülkenin hafızasıdır. Biz oraya bakarken ya vicdanımızı göreceğiz ya da suskunluğumuzu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Devamla) - Maraş'ta, Çorum'da, Malatya'da, Gazi'de, Sivas'ta farklı inançlara mensup yurttaşlara yönelik onlarca katliam ve linç girişimi yaşandı bu ülkede. Her defasında örgütlü nefret cezasızlıkla ödüllendirildi, her defasında hedef gösterilen bir kesim oldu; bir evin kapısına işaret konuldu, bir sokakta taşlar toplandı ama ne yazık ki bir şehir sustu. Bugün de bu linç zihniyetinin hâlâ dipdiri olduğunu görmekteyiz.

Sonuç olarak, bu komisyonun kurulması, Sivas katliamını toplumsal hafızamızda ait olduğu yere koymak için atılacak tarihî bir adımdır. Bu Meclis bir ülkenin kendi karanlığıyla yüzleşmesine öncülük edebilir. Bunu yapmak geçmişe borcumuz, geleceğe karşı sorumluluğumuzdur.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)