GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:107
Tarih:09.07.2025

CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında bir anketi sizinle paylaşmak istiyorum, haziran ayı anketi, diyor ki: "Sizce bugün Türkiye'nin en güvenilir kurumu hangisidir?" Değerli arkadaşlarım, çok ciddi bir anket. Yüzde 24'ü diyor ki: "Hiçbirine güvenmiyorum." Türk Silahlı Kuvvetlerine yüzde 18, Millî İstihbarat Teşkilatına yüzde 13, Emniyet Genel Müdürlüğüne yüzde 10,8, Cumhurbaşkanlığına yüzde 8,3, Türkiye Büyük Millet Meclisine yüzde 8,1 -çok ilginç olan- yargıya yüzde 1,6, Türkiye'de yargıya güven oranı. En son Haziran 2025 tarihinde yapılmış değerli arkadaşlarım.

Şimdi bizden şunu bekliyorsunuz, diyorsunuz ki: "Yargıya güvenin." Bu bir operasyon; 2023'ün sonunda başlayan, 2024'te başlayıp 19 Mart 2025'te pik yapan, hemen dün de Zeydan Başkanla devam eden bir operasyon ve bize şunları söylüyorsunuz: "Mevcut şeye yargılama yapıyorlar, cumhuriyet savcılarının yapmış olduğu yargılama vardır, bu yargılamalara güvenin, soruşturmalara güvenin, yargıya intikal etmiş bir konudur."

Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde, bundan iki üç gün evvel, kırk sekiz saat, yetmiş iki saat geçmeden, sizin bu sıralarda daha önce milletvekili olarak oturmuş olan "Yeliz" diye tabir edilen Ahmet Hamdi Çamlı -şu lafı etti- 29 Ekim 1923'ün, cumhuriyetin yani hepimizin doğum tarihinin kanlı bir darbe olduğunu söyledi. Yahu, şu ülkede bir Allah'ın kulu, bir cumhuriyet savcısı, bakın, adının başında "cumhuriyet savcısı" olan bir Allah'ın kulu kalkıp da bir işlem yapmadı, soruşturma açmadı. Bakın, bu ülkenin yetiştirmiş olduğu -en önemli, bazılarınızın hoşuna gitmez- Mahmut Esat Bozkurt cumhuriyet savcılarına diyor ki: "Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafaka bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz." Kime diyor bunu? Cumhuriyetin savcılarına diyor; cumhuriyetin avcılarına demiyor, cumhuriyetin savcılarına diyor değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Bu savcılar ne yapıyorlar? Hiç bunlar olmamış gibi, hiçbir şey yapmamış gibi geliyorlar, operasyon yapıyorlar.

"Akın Gürlek" diye birisi var. Ne yapıyor Akın Gürlek? O yapmıyor o işlemi, aslında ona haksızlık ediyoruz; bütün bunlar için o sarayın arka dehlizlerinde, koridorlarında talimat veriyorlar, talimat üzerine yapıyor ama ona bir önerim var: Ona o talimatı veren yarın bir gün başı sıkıştığı zaman "Allah beni affetsin." diyebilir, "Tanrı beni affetsin." diyebilir, "Hata yaptık, milletim beni affetsin." diyebilir ama sen diyemezsin, bu siyasi iklim değiştiği zaman sen diyemezsin. (CHP sıralarından alkışlar) Ben 17-25 Aralığı gayet iyi hatırlıyorum değerli arkadaşlarım, 17-25 Aralıkta nasıl operasyonların olduğunu gayet iyi hatırlıyorum; Silivri duruşmalarında, Ergenekon'da neler yapıldığını hatırlıyorum. 17-25 Aralığın simge isimlerinden biri kimdir, biliyor musunuz? Aradan zaman geçti, unuttuk: Zafer Çağlayan; o dönemin 700 bin liralık kol saatini unuttuk değerli arkadaşlarım. O dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Genelkurmay kavşağına kol saati dikti ya! İyi ki bu ülkede Mansur Yavaş var ya! Kalktık, onu attık da Mustafa Kemal Atatürk'ün heykelini diktik o şeye. Şimdi, bize diyorsunuz ki bunlar olmadı diye: "Bütün bu operasyonların bir amacı var." PKK üzerinden götürmüş olduğunuz bizi kötüleme ve şeytanlaştırma, Mansur Yavaş'ın kalkıp da su faturaları üzerinden, Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul'da PKK'lıları, bölücü terör örgütü elemanlarını belediyeye alma üzerindeki bütün oyunlar tutmadı. Ne yapmak lazım? "CHP'yi şeytanlaştırmak lazım." Ne olduğunu biliyoruz değerli arkadaşlarım, kötü bir oyun oynuyorsunuz. Bakın, bu oyunun nereye gittiğinin farkındayız; milletimiz de farkında, halkımız da farkında, bu tehlikenin farkındayız. Neden farkındayız? Çünkü bilinen olayın ne olduğunu biliyoruz.

Tutuklamanın bir tedbir olduğunu hukuk fakültelerinin 1'inci sınıfındaki öğrencilere öğretiyorlar. Siz tutuklamayı ne yaptınız? Cezalandırma gayesi olan, kan gütme gayesi olan bir işlem yaptınız.

Bakın, Murat Çalık'la alakalı gelişme var. Ben konuşmaya çıkmadan evvel baktık ki Murat Çalık'la ilişkili olarak cezaevinden hastaneye götürüldü, tekrar cezaevine götürdüler. Değerli arkadaşlarım, Murat Çalık'la alakalı olay adi bir ihmal değildir, kan gütme saikiyle adam öldürme suçu işliyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, açık açık ifade ediyorum: Kan gütme saikiyle adam öldürmedir Murat Çalık'la... Bu nasıl bir kindir ya, bu nasıl bir nefrettir ya? Nasıl bir kin ve nefret üzerinden yola çıkıyorsunuz? Kalkıp da bize diyorsunuz: "Hukuka saygı." Ben yirmi beş yıl ceza avukatlığı yaptım. Bu ülkede hukukun bağımsız olduğunu, yargının bağımsız olduğunu kime yutturacaksınız arkadaşlar? Talimat üzerine yapılıyor bütün bunlar. Bakıyor, saray ne diyorsa onu yapıyor. Yapamazsa Hâkimler ve Savcılar Kurulu aparatı üzerinden ne gerekiyorsa onu yapıyorlar ama şunu unutmayın: Ne olursa olsun, ne yaparsanız yapın, Nazım'ın şiiriyle diyorum:

"Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak.

Unutma, aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak."

Direnmeye devam edeceğiz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)