GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:107
Tarih:09.07.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 217 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

(Uğultular)

ERHAN USTA (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda gerçekten büyük bir uğultu var. Yokluğunuz bir dert, varlığınız ayrı bir dert oluşturuyor. Lütfen sayın hatibi saygıyla dinleyelim. Kulisler müsaittir; sohbet için, sohbet yapmak isteyenler için söylüyorum. Burada hatibi dinleyelim, uğultuya meydan vermeyelim.

(Uğultular)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, ben kime söylüyorum? Genel Kurula söylüyorum, hepinize söylüyorum, ayrım yapmaksızın söylüyorum ama görüyorum ki kimse duymuyor. Ne yapacağız; Genel Kurulu mu kapatalım, ara mı vereyim?

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Gelmeleri bir dert, gitmeleri bir dert.

BAŞKAN - Lütfen, değerli milletvekilleri, ikinci bir uyarıya mahal vermeyelim.

Sayın Usta'ya tekrar söz veriyorum.

Sayın Usta, buyurun.

ERHAN USTA (Devamla) - Evet, teşekkür ederim.

Öncelikle, kanun teklifinin içeriğine geçmeden önce, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan, hayatını kaybeden 12 Mehmetçik'imize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum; ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Yetkililerin yaptıkları ve hatta yapmadıkları açıklamalardan anlaşılıyor ki sanki bizim kahramanlarımız bir doğa yürüyüşüne çıkmışlar, orada başlarına bir sıkıntı gelmiş ve hayatlarını kaybetmişler gibi bir algı yaratılıyor. Böyle bir vurdumduymazlık, böyle bir umursamazlık maalesef hâkim. Terörden, teröristten bahseden yok. Bu insanlar niye hayatını kaybetti, onunla ilgili bir açıklama yok. Çok şüpheli, çok şaibeli meseleler konuşuluyor; onlarla ilgili hiçbir açıklama yok. Yani, mesela -bugün Sayın Genel Başkanımız da söyledi- bir hırdavatçıdan 500 liraya alınacak bir gaz maskesi olmadığı için mi bu kahramanlarımız hayatını kaybetti? Bununla ilgili bize ne iktidar tarafı ne de Türk Silahlı Kuvvetleri doğru düzgün bir açıklama yapmıyor, maalesef böyle bir ortamı yaşıyoruz.

Şimdi, birazdan Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili maddelere de geldiğimizde, değerli arkadaşlar, aynı anlayışın, aynı vurdumduymazlığın oradaki maddelerde de olduğunu net bir şekilde göreceğiz.

Şimdi, bu kanun teklifinde 20 madde var -2 tanesini, yürütme, yürürlük maddesini saymıyorum- 5 tanesi AYM iptalleriyle ilgili madde, kalanlar da diğer konulara ilişkin. Bunlardan önce, içeriğine geçmeden önce hem AK PARTİ'nin yönettiği kurumların hem de AK PARTİ'nin yönettiği Komisyonun iş bilmezliğinin, beceriksizliğinin ne kadar yüksek olduğunu, kendilerine de Meclise de saygılarını artık tamamen kaybetmiş olduklarını gösteren iki tane örnek vereceğim değerli arkadaşlar size.

1 Temmuzda bir tane kanun çıktı; Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen, Genel Kurulda da kabul edilen bir kanun çıktı. Bu kanunda -konunun içeriğine girmeyeceğim- Gençlik ve Spor Bakanlığıyla ilgili koordinasyon ofisleri kuran bir madde vardı. Daha sonra, bugün, şu anda görüştüğümüz kanun teklifinde bu maddeyi ortadan kaldıran, onu tamamen hükümsüz hâle getiren bir maddenin olduğunu gördük. Ben bunu çok eleştirmiştim hem Komisyonda hem burada, biz şunu düşündük: Aklıselim galip geldi herhâlde, evet, kanun geçti ama AK PARTİ Grubu sonradan bu maddeyi kaldırıyor. Bunun için de bir teşekkür "tweet"i attım, geç de olsa bunu yapmanızdan dolayı size teşekkür ediyorum dedim. Meğer o değilmiş arkadaşlar, maddeyi kaldırma gibi bir niyetleri yokmuş, yanlışlıkla kaldırmışlar. Yanlışlıkla kaldırıyorlar, böyle bir rezalet olabilir mi ya? Bugün, işte bu zihniyet Türkiye'yi yönetiyor biliyor musunuz; bu zihniyet Türkiye'yi yönetiyor. İki gün önce, 1 Temmuzda Resmî Gazete'de yayımlanan madde, 3 Temmuzda Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilen kanun teklifiyle kaldırılıyor arkadaşlar. Ha, sonradan, tabii, biz bunu söyleyince arkadaşlar işte şöyle böyle dediler, hemen bir önerge verdiler, madde numarasını değiştirdiler; ayrı bir şey, onlar değil. Maalesef böyle, bu arkadaşlar bu ülkeyi yönetiyor.

Yine bir tane daha bir şey var, daha önce bekleyen bir kanun teklifi var biliyorsunuz, 216 sıra sayılı; o bekliyor, şimdi bunu, 217'yi gündeme aldılar. Bu kanun teklifinde de -onun detayına girmeyeceğim, vakit çok kıymetli- olmayan bir fıkraya atıf yapılıyor; şu anda kanun teklifi aynen o şekilde, olmayan bir fıkraya atıf yapılıyor. Bu hem kamu yönetiminin hem bakanlıkların ne kadar kötü olduğunun hem de meseleye nasıl bakıldığının en bariz iki tane göstergesidir diye dikkatlerinize arz etmek istedim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetlerine ardı ardına operasyon yapılıyor Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle. Hatırlayın, daha önce askerlerimizin, daha doğrusu subaylarımızın bekleme süreleriyle ilgili olarak Cumhurbaşkanına sınırsız yetki veren bir kanun bu Meclisten geçti. Ayrıca, Cumhurbaşkanına ihraç yetkisi veren maddeler de vardı. O maddeler kamuoyunda çok tepki çekmesi üzerine geri çekildi. Şimdi, burada gelen maddelerde de yine Türk Silahlı Kuvvetlerine operasyon mahiyeti taşıyan 3 tane madde var. Kısaca maddeleri özetleyeceğim, ondan sonra değerlendirmeme geçeceğim.

Bir tanesinde, 1'inci maddede ne yapılıyor? Korgeneral ve koramiralliğe yükselmek için eskiden Kara Kuvvetlerinde, Deniz Kuvvetlerinde ve Hava Kuvvetlerinde kurmay olmanın yanı sıra, Harp Enstitüsünü bitirmenin yanı sıra mesela pilot olma zorunluluğu vardı, güverte subayı olma zorunluluğu vardı denizde, diğerinde pilot olma zorunluluğu vardı; şimdi o zorunluluklar kaldırılıyor. Biz, buna, işin doğrusu, Komisyonda çok fazla -biraz alan büyüsün diye- çok aşırı itiraz etmedik fakat bu 1'inci madde -birazdan söyleyeceğim- 3'üncü maddeyle birlikte değerlendirildiğinde bunun da son derece yanlış bir madde olduğu ortaya çıkıyor; 1'inci maddede yapılan bu.

2'nci maddede, görev süresi uzatılacak general sayısıyla ilgili değişiklik yapılıyor. Yani, normal zamanlarda 36 generalin görev süresi uzatılabiliyormuş, şimdi bu 60'a çıkarılıyor; diğer zaruri durumlarda da 47'den 75'e çıkarılıyor. Bu da çok, son derece tehlikeli bir madde; daha tehlikelileri arkasında. Kuvvet komutanlığına atanan generallerin, orgeneral ve oramirallerin yaş haddi 65'ten 67'ye çıkarılıyor. Ayrıca, Cumhurbaşkanına her yıl bunu bir yıl daha uzata, uzata 72'ye kadar çıkarma yetkisi veriliyor ve orgenerallere de aynı şekilde 72'ye kadar çıkarma yetkisi veriliyor.

Son olarak da değerli arkadaşlar, hiç olmayacak bir şey yapılıyor. Eski ismiyle "Harp Akademisi" şimdiki ismiyle "Harp Enstitüsü" mezunu olmayan, kurmay öğrenimini tamamlamamış olan generallerin korgeneralliğe yükseltilmesine ilişkin bir geçici madde var; 182 kişiyi kapsıyor, bu kanun çıktığı durumda diyor... İşte, ne oluyor? Tüm tümgeneral, tümamiral; tuğgeneral, tuğamiral olanların hiçbir harp eğitimi almamış olmaları durumunda -Harp Akademisi mezunu değil, kurmay sınıfı değil- bunların korgeneralliğe yükseltilmesine ilişkin geçici bir madde var.

Şimdi, tabii, aslında, bu yapılanlara esas itibarıyla bakıldığında, bir defa, bu yani yıllardan beri gelen Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütün geleneklerini altüst edecek bir durum. Özellikle 2'nci maddede yapılan yani görev süresi uzatılacak general sayısındaki kontenjanın artırılması meselesi, aşağıdan gelecek olan daha ast rütbedeki kurmayların ve general olacakların önünü tıkayacak, onların haklarının yenmesine, mağduriyetine, görev motivasyonlarının azalmasına sebebiyet verecek bir maddedir. Bunun niye yapıldığını, işin doğrusu, biz bugün şu ana kadar yapılan bütün açıklamalara rağmen anlayabilmiş değiliz. Bunun yapılması için bir gereklilik yok. Bu, aşağıdaki alttan daha ast rütbede olan subayların, kurmayların, motivasyonunu bozacak; onların haklarının yenmesine, mağdur olunmasına neden olacak bir maddedir.

Şimdi, diğer bir husus, bu yaş uzatılması. Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlarının emeklilik yaşı 65'ten 67'ye çıkıyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu Plan Bütçeden çıkan bir tane kanun teklifi daha var, onda da vergiyle ilgili önemli maddeler var; bu kanun teklifi onun önüne alındı. Bu kanun teklifinde emeklilikle ilgili, emekli aylığıyla ilgili bir madde var. Biz zannettik ki o emekli aylığı maddesinden dolayı bu kanun teklifi öne alındı, meğer o değilmiş. Bu, kişiye özel düzenleme yapmak içinmiş. Deniz Kuvvetleri Komutanı yanlış hatırlamıyorsam 2 Haziran 1960 doğumlu, 65 yaşını doldurdu, emekli olması gerekiyor; onu emekli etmemek için şimdi, hemen kişiye özel bir kanuni düzenleme yapılıyor. Yani Türkiye'nin geldiği nokta bu. Tabii, diğerleri de aynı şekilde bundan istifade edecek ve bunu yaparken de kuvvet komutanlarının yaşlarının uzatılmasına ilişkin bu düzenlemeyi getirirken de söyledikleri şu, diyorlar ki: "Efendim, bu, Genelkurmay Başkanıyla senkronize olması için, onunla uyum sağlamak için..." Arkadaşlar, bizim bilmediğimiz bir şey mi var? Hükümler ortada, Cumhurbaşkanı kararnameleri ortada; Hava, Deniz Kuvvetleri Kuvvet Komutanlarının aslında şu anda Genelkurmay Başkanıyla bir alakası yok. Bunların doğrudan Millî Savunma Bakanlığına bağlı oldukları, oradan emir aldıkları, talimat aldıklarına ilişkin dünya kadar madde varken Genelkurmay Başkanıyla uyumu sadece yaşta mı arıyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi! Gerekçe başlı başına zaten sakat bir gerekçedir.

Dolayısıyla bu yaş uzatılması meselesi eğer yapılırsa -yani orgeneral, oramiral olacak; korgeneral, koramiral olacak- alt rütbedeki subayların, kurmayların önlerinin kapanmasına, yine görev motivasyonlarının kaybolmasına, haklarının yenmesine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin liyakat ve disipline dayalı köklü teamüllerinin bozulmasına, biat kültürünün yerleşmesine, kuvvet komutanlarının siyasetin güdümüne girmesine neden olacaktır. Düşünebiliyor musunuz, siz kuvvet komutanısınız ve sadece Cumhurbaşkanında bir yıl, bir yıl sizi uzatma yetkisi var. O zaman olabilecekleri siz düşünebiliyor musunuz? Şu anda zaten olanlara baktığımızda, biz neyin nasıl olabileceğini çok kolay bir şekilde tahmin ediyoruz.

12 kahramanımız şehit oluyor. Niye şehit oldukları belli değil, nasıl şehit oldukları belli değil. Bunun sorumlularının, Ankara'daki sorumlularının, Ankara'daki kurmayların, kuvvet komutanlarının istifa etmesi gerektiği yerde, onlar şu anda yaşlarının uzatılmasıyla ilgili "O koltukta nasıl bir sene daha fazla otururum?"un telaşına düşmüşler; bu kadar nettir bu, onun telaşına düşmüşler, başka düşündükleri bir şey yok.

Şimdi 72'ye kadar yaşı uzatıyorsunuz. Yani bakıyorsunuz böyle bir yaş var mı diye; biz 32 NATO ülkesinde genelkurmay başkanlarının yaşlarına baktık arkadaşlar, sadece 10 tanesinde şu anda yaşı 60 ve 60'ın üzerinde, kalan 22 tanesinin yaşı 60'ın dahi altında. Bizde 67'ye yükseltildi, bir de 72'ye kadar yükseltilmesine müsaade ediliyor. 32 NATO ülkesinin 31'inci sırasında Türkiye en yaşlı Genelkurmay Başkanı açısından. Bütün NATO gençleşmeye çalışırken bizim Genelkurmay Başkanının, kuvvet komutanlarının ve orgenerallerin yaşlarının uzatılmasının mantıklı hiçbir izahının olmayacağı çok açık ve net bir şekilde ortada değerli arkadaşlar.

Şimdi, 3'üncü maddeyle yapılmaya çalışılan şey bunlardan da daha vahim; az önce ifade ettim. Kurmay eğitimi almamış, Harp Akademisi, Harp Enstitüsü mezunu değil, kurmay olmayan, bu kanun yürürlüğe girdiğinde "tuğ" ve "tüm" rütbesinde olan general ve amirallerin kurmay eğitimi alma şartı aranmaksızın korgeneral olmasının önünü açan bir maddedir bu madde. Bu da yine kişiye özel bir maddedir; burada kişi deminki gibi 1 değil, 1'den biraz fazla kişi ama yine kişiye özel bir maddedir. Elli sekiz yıldır Türk Silahlı Kuvvetleri Kanunu'nun uygulamasında hiç böyle bir şey olmamıştır, maalesef şimdi bunu yapıyorlar.

Peki "Bunu niye yapıyorsunuz?" diye sorduklarında -aslında özürleri kabahatlerinden büyük- gerekçe olarak söylenen şeyler, bugün Türk Silahlı Kuvvetlerini -değerli arkadaşlar, bakın, siyasi bir konu değil; içimiz yanarak konuşuyoruz bunları- aciz içerisinde gösteren açıklamalar yapılıyor. İşte "Çok subay ihtiyacımız var, şöyleydi böyleydi..." Ya, FETÖ meselesi olmuş -15 Temmuz- kardeşim, üzerinden dokuz on yıl geçmiş, hâlâ bu planlamalar yapılamadı mı? O zaman size şu soruyu sorarlar -arkadaşlara sorduk, hiçbiri cevap veremediler- ben burada sizlerin huzurunda yine hem iktidara hem de milletimize, bir anlamda milletimizin huzurunda sormak istiyorum: Madem bizim bu kadar subay ihtiyacımız yok, harp eğitimi almamış -çünkü değerli arkadaşlar, harbin sonucunu kurmaylar belirler, harbin sonucunu kurmay belirler- Harp Akademisi, Harp Enstitüsü eğitimi almamış, kurmay olmamış birisini getireceksin, korgeneral, ardından orgeneral yapacaksın... O zaman sorarlar: 2017'den sonra, YAŞ kararlarıyla haklarında hiçbir sicil bozukluğu olmayan, terörle hiçbir iltisakı olmayan -bakın, FETÖ'cüleri kastetmiyorum, onlar ihraç edildi zaten- bunların hiçbirisinin olmadığı, sadece subjektif değerlendirmelerle 49 kurmay, general bu ülkede emekliye sevk edildi; subjektif değerlendirmelerle. Ya, siz bu kadar mı öngörüsüzdünüz? Türk Silahlı Kuvvetleri bu kadar öngörüsüz olabilir mi? Yani 2017'den bu yana, son altı yedi yılda siz 49 kurmayı emekli etmişsiniz subjektif değerlendirmelere dayalı olarak. Herhangi bir şey yok, sicilinde bir bozukluk yok, bir terör iltisakı yok; asla öyle bir şey yok. Şimdi, önerge verdik biz, çok net bir şekilde bir önerge verdik; bunlardan, kendileri istemeleri hâlinde, hiçbir siyasi partiye üyeliği olmadıysa -yani siyasete bulaşmış olanları yine katmayın- siyasi partiye üyeliği olmayanlardan kendilerinin arzu etmesi hâlinde Türk Silahlı Kuvvetlerine geri dönmesine ilişkin bir madde önerisinde bulunduk fakat önergemiz kabul edilmedi. Dolayısıyla, yapılan şey Türk Silahlı Kuvvetlerinin general ihtiyacından falan değil; şu andaki mevcut komuta kademesi kendisine daha fazla -bu kadar net söylüyorum- hak elde etmek için burada bize getiriyor, kanuni düzenleme yaptırıyor.

Tabii, bir de şeyi sormak lazım. Yani Ergenekon operasyonu, Balyoz operasyonu, işte bilmem ne operasyonlarıyla, kumpas davaları sonucunda bu ülkede yüzlerce vatanperver kurmay subay, general görevinden atıldı, ihraç oldu. Onların da şimdi o zaman suçlu olmadıkları ortaya çıktı madem mahkeme sonuçlarına göre; onlardan getirelim, onlardan yaşı müsait olanları getirelim -madem öyle- Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmet etsinler; yok, öyle bir şey yok. Dolayısıyla, buradaki mesele tamamen farklı bir meseledir. Yani ihtiyaç varsa, samimiyet varsa dediğimiz gibi, iki tane kaynak gösteriyoruz: Bir, kumpas davalarıyla atılanlardan durumu uygun olanlar ve istekli olanlar geri getirilebilir. Bir de 2017 sonrasında, YAŞ kararlarıyla sicilinde hiçbir bozukluk olmadığı hâlde, hiçbir terör iltisakı olmadığı hâlde emekliye sevk edilenler geri getirilebilir. Bunlarla ilgili bir düzenleme yapılacak olursa biz bu düzenlemeleri de mutlak surette olumlu olarak karşılayacağız.

Şimdi, bu faslı burada bitirmek istiyorum ama şu kadarını söyleyeceğim: Tabii, biz bu komuta kademesine niye güvenemiyoruz? Çünkü AK PARTİ'li trollerin etkisinde, siyasetin baskısında zaten yani "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." diyen teğmenleri ihraç eden bir komuta kademesine nasıl güvenebiliriz biz? Dolayısıyla, buna güvenme imkânımız yok. 15 Temmuz olalı dokuz yıl olmuş, hâlâ Türk Silahlı Kuvvetlerinin işleri düzene sokulamamış, Türk Silahlı Kuvvetleri aciz içerisinde gösteriliyor ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan bu operasyonu hiçbir şekilde kabul etmiyoruz.

Bakın, geçmişte FETÖ'nün Türk Silahlı Kuvvetlerine yaptırdığı operasyonlar esnasında da bu laflar bize söylendi, bunlar söyledi. Böyle meşru birtakım savunmalar yapıldı "Şöyle yapılması lazım, böyle yapılması lazım." diye ama ne oldu? Bunun bir ihanet olduğu ortaya çıktı. Ya, hiç mi ders almadınız FETÖ'den? FETÖ'yle ilgili yapılan yanlışlardan hiç mi ders almadınız diye soracakken aklıma geliyor -ders almadıkları belli ama- belli ki FETÖ'den kurs almışlar; aynı taktiklerle bugün askere, Türk Silahlı Kuvvetlerine operasyon yapılıyor.

Diğer önemli bir konu emekli maaşları meselesidir değerli arkadaşlar. Yani burada zaten çok fazla söylenecek bir şey yok, emeklinin ne kadar sıkıntıda olduğunu çok net bir şekilde görüyoruz. Artırılmış hâliyle bile şu anda 10 bin lira açlık sınırının altında; BİRLEŞİK KAMU-İŞ'e göre, 10.534 lira açlık sınırının altında emekli maaşı alan 4 milyon emekli var bu ülkede; bunu kabul etmek mümkün değil.

Şimdi, geçmişte, eski milletvekili olanlar hatırlayacak -o kadar eski değil ama yine de biz de on yıllık olduk- benim mesela 2016'da Naci Ağbal'la bir tartışmamı burada arkadaşlar tutanaklardan bulmuşlar. Naci Ağbal en düşük emekli maaşı üzerinden bir örnek vermiş, ben de "En düşük emekli maaşıyla niye mukayese yapıyorsunuz? Ortalama emekli maaşıyla mukayese edilir." demişim. Bakın, o kadar garip geliyordu 2016 yılında en düşük emekli maaşı üzerinden karşılaştırma yapmak. Bugün en düşük emekli maaşı dışında başka bir şeyi biz konuşmaz olduk çünkü zaten emeklilerin yüzde 25'i en düşük emekli maaşını alıyor; Türkiye'nin geldiği o vasatı, o asgari anlayışını siz görün. Yani yoksulluk sınırıyla mukayese ederdik şimdi onu geçtik, açlık sınırıyla mukayese ediyorduk ama açlık sınırının 10 bin lira altını çok iyi bir para veriyormuş gibi ortaya koyan bir Hükûmet olunca biz de ya, utanmazsanız eğer bir ölüm sınırı koyun da hiç olmazsa onunla mukayese edelim de ölüm sınırının altında olmasın bari bu insanların maaşları dedik. Maalesef böyle bir noktaya gelindi.

Emekli sadaka istemiyor değerli arkadaşlar. Emekli, ödediği primin, ödediği verginin hakkını istiyor. Onlar zamanında prim ödemiş, siz bu ülkeyi kötü yönetmişsiniz; Emekli Sandığını, SSK'yı, bilmem nereyi veya ülkenin genelini kötü yönetmişsiniz; bunlardan dolayı şimdi faiz baskısı artmış. Az önce gelirken rakamlara baktım, geçen yılın ilk altı ayında 530 milyar lira -ki çok yüksek bir rakamdı, çok eleştiriyorduk o zaman bu kadar yüksek rakam diye- faiz ödenmiş, bu yılın ilk altı ayında arkadaşlar 1 trilyon 37 milyar liraya çıkmış, faiz ödemeleri altı ayda 2 katına çıkmış. Tabii, şimdi "Faiz ödüyorum." diye getiriyorsunuz emekliden kesiyorsunuz. Emekli, asgari ücretli veya memur sizin kötü politikalarınızın bedelini ödeyecek kişiler değildir. Emekliler üzerinden daha fazla ekonomik program uygulama işini bırakın.

Trendyol'un cebine -o kadar itiraz etmemize rağmen- Çinli Trendyol'un cebine bir kanunla 46 milyar lira bıraktılar ama AK PARTİ Grup Başkanı "4 milyon emeklinin altı aylık maliyeti 40 milyar lira yük getirdi." diye açıklıyor, böyle çok büyük bir rakammış gibi söylüyor. Siz 1 tane firmanın cebine özel kanun çıkartarak 46 milyar lira bırakıyorsunuz utanmadan, sıkılmadan; 4,5 milyon emekli 40 milyar lira bir maliyet getirmiş, onu da çok büyük bir maliyetmiş gibi kamuoyuna sunuyorsunuz. Defalarca önerge verdik en az emekli maaşının asgari ücret kadar olması yönünde, bizim bütün önergelerimiz reddedildi.

Bakın, Hakan Kara çıkarmış bu hesabı: Mart 2024'ten bu yana doğal gaz fiyatları yüzde 149 artmış arkadaşlar. Yani ne oluyor? Bir yıl üç ay, yüzde 149. Emekli maaşları ne kadar artmış, asgari ücret ne kadar artmış? Aynı dönemde asgari ücretteki artış yüzde 30. Asgari ücreti yüzde 30 artıracaksınız ama aynı dönemde doğal gazı yüzde 149 artıracaksınız. Böyle bir şey olmaz, bunun kabul edilmesi mümkün değil.

Şimdi Türkiye'de -geçen Komisyonda da söyledim- her şeyin en düştüğünden, asgarisinden konuşulan bir vasatı yarattınız. Asgari ücreti konuşuyoruz değil mi, ortalama ücreti konuşan yok. İşte, en düşük emekli maaşını konuşuyoruz; en düşük memur maaşı hiç konuşulmazdı, onu da çok şükür konuşturtmaya başladınız, en düşük memur maaşını konuşuyoruz; kredi kartının asgari ödemesini konuşuyoruz. Türkiye'yi asgariye bağlamış, en düşüğe bağlamış bir iktidarın Türkiye'nin meselelerini zaten çözme imkânı olmadığını da net bir şekilde görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın -vaktim çok azaldı- böyle "Emeklilere çok para ödüyoruz, bilmem ne..." falan hikâyesini kimse bize okumasın. Bakın, EUROSTAT'ın en son verisini -2022 verisi var- söyleyeceğim. Tamam, Avrupa nüfusu elbette bizden yaşlı, orada emekli aylık ödemelerinin biraz yüksek olması normal görülebilir ama aramızda çok fark var. Türkiye'de en son veri itibarıyla emeklilere yapılan ödemelerin millî gelire oranı yüzde 4,8; Avrupa Birliği ortalaması yüzde 12. Dolayısıyla öyle çok fevkalade para ödüyor falan da değiliz. O yüzden emekliler hakkını istiyor, emekliler kimseden sadaka istemiyor.

Son olarak da emeklilere ilişkin çözüm önerilerimiz şunlar:

Bir, şu kök aylık işinden vazgeçin. Bu kök aylığı Demokles'in kılıcı gibi emeklilerin tepesinde tutmaktan vazgeçin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Usta, lütfen tamamlayın.

ERHAN USTA (Devamla) - En düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine bir an evvel çıkarılması lazım. Bununla ilgili diğer muhalefet partilerin de bizlerin de defalarca verdiği önergelerimiz var, bunların işleme konulmasını bekliyoruz.

Aynı zamanda, hep en düşüğü konuşuyoruz ama diğer emeklilere de haksızlık ediyoruz. Onlar da yüksek prim ödemişler, diğer emeklilerin maaşlarının da en düşükteki artışa paralel bir şekilde, aynı oranda artırılması lazım.

Erdoğan'ın verdiği, Sayın Cumhurbaşkanının memur emeklilerine verdiği seyyanen zam sözü vardır, bu sözün tutulması lazım. Cumhurbaşkanı öyle kurusıkı konuşmaz, Cumhurbaşkanı söz verdiyse o sözünü tutması lazım; bunun mutlak suretle yapılmasını bekliyoruz.

Bir yaşam maliyeti endeksi çıkartılmalı, bu TÜFE'ye endeksleme işinden de vazgeçilmelidir. Enflasyon farkı uygulaması da teknik olarak zaten kayıp getiren bir husustur diyorum.

Bu çerçevede, biz, bu kanun teklifine elbette ki "hayır" oyu kullanacağımızı çok net bir şekilde ifade ediyoruz.

Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)