GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:107
Tarih:09.07.2025

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 217 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri ve aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.

Öncelikle, şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmetler niyaz ediyorum. Başımız sağ olsun, vatan sağ olsun.

Kanun teklifinin 11 maddesi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 3 maddesi Millî Savunma Bakanlığı, ikişer maddesi de Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı faaliyet alanıyla ilgili konulara dair düzenlemelerden oluşmaktadır.

Teklifin ilk 3 maddesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurumsal işleyişinde etkinlik ve verimliliğin, komuta kademesinde sürekliliğin sağlanabilmesi amacıyla Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda bazı düzenlemelere gidilmektedir. Kuvvet Harp Akademileri yerine Kuvvet Harp Enstitüleri oluşturulduğundan Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlığında Kuvvet Harp Enstitüleri komuta ve kurmay öğrenimini başarıyla tamamlamış generallerin korgeneral, koramiral ve orgeneral, oramiral rütbelerine terfi edebilmeleri öngörülmektedir.

Yüksek Askeri Şûra kararıyla hizmet süresi uzatılabilecek general ve amirallerin yıllık sayısı 36'dan 60'a, toplam sayısı 47'den 75'e çıkarılmakta ve kuvvet komutanlıklarına atanan orgeneral, oramiraller ile diğer orgeneral ve oramirallerin yaş haddi 67'ye yükseltilmekte ve Cumhurbaşkanına yaş haddinin birer yıllık sürelerle 72 yaşına kadar uzatılabilmesi yetkisi verilmektedir.

Albay, tuğgeneral, tuğamiral, tümgeneral ve tümamiral rütbelerinde bulunan hâlihazırdaki muharip sınıf personelin korgeneral, koramiral ve orgeneral, oramiralliğe yükselebilmeleri için Kuvvet Harp Enstitüleri komuta ve kurmay öğrenimini başarıyla tamamlamış bulunmak şartının aranmaması ve Harp Akademileri eğitimini başarıyla tamamlayan personelin Kuvvet Harp Enstitüleri komuta ve kurmay öğrenimini başarıyla tamamlamış sayılmaları yönünde geçici düzenleme yapılmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve şerefli komutanlarımızın liyakat ve terfi konularında bazı itham ve iddialarla siyasi tartışmaların içine çekilmesi haksızlıktır, son derece yanlıştır. Bu teklifle belirlenen yaş haddinin ihtiyaç hâlinde uzatılma yetkisi Cumhurbaşkanına değil de kime verilecektir? Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve TBMM adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmektedir.

Komisyonda da açıkça ifade edildiği üzere, yapılan düzenlemeler Türk Silahlı Kuvvetleri ve Millî Savunma Bakanlığının görüşlerini içermektedir. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç ve planlamaları dikkate alınmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri millet ordusudur, kanun ordusudur, kahramanlık onurudur; ülkesine ve vatanına bedeli ne olursa olsun aşkla hizmet etmekte, fedakârlıkta sınır tanımamaktadır. Terörle mücadelede destanlar yazan, iç ve dış savunmamızı fedakârca yapan, şehit ve gazileriyle milattan önce 209'dan bu yana geçen iki bin iki yüz otuz dört yıldır düşmanları titretip milletimizi gururlandıran Türk Silahlı Kuvvetleri ilelebet övünç madalyamızdır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde emekli aylığı asgari ödeme tutarı 16.881 liraya yükseltilmektedir. SGK nisan ayı verilerine göre 16 milyon 879 bin emekli, dul ve yetim bulunmaktadır. Emekli, dul ve yetimlerin 11 milyon 420 bini SSK, 2 milyon 919 bini BAĞ-KUR, 2 milyon 540 bini de memur emeklileridir. 5510 sayılı Kanun'un SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarının her yıl ocak ve temmuz aylarında bir önceki altı aylık TÜFE değişim oranı kadar artırılmasını öngörmektedir. Memur emekli aylıklarındaki artışlar ise memurlarla yapılan toplu sözleşmeye göre belirlenmektedir. Buna göre, SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıkları yüzde 16,67 oranında, kamu çalışanlarının ve emeklilerin aylığı ise yüzde 15,57 oranında artırılmıştır. Emekli aylığı asgari ödeme tutarı da bu kanun teklifiyle yüzde 16,67 oranında artırılmaktadır. Böylelikle dosya maaşı 16.881 liranın altında olan 4 milyon 11 bin emeklimizin bu aylığı alması sağlanmaktadır. Emeklilerimiz geçmişin gücü, geleceğin aydınlığıdır. Emekli, dul ve yetim aylıklarını artıracak her kararın destekçisiyiz. Bununla birlikte, bugünkü hayat pahalılığı şartlarında çalışanların ve özellikle emeklilerin maaş artışının yeterli olmadığı aşikârdır. Emeklilerimizin beklentilerinin önümüzdeki süreçte karşılanacağına inanıyoruz.

Her maaş artışı döneminde memur emekli aylıkları ile SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıkları arasında fark ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan, emekli bazı vatandaşlarımızın "Ben daha çok prim ödedim ama daha az prim ödeyenle yaklaşık aynı emekli aylığını alıyorum." diye haklı şikâyetleri bulunmaktadır. Aslında sosyal sigorta sisteminde ödenen primler ile bağlanan emekli aylıkları arasında bir denge olması gerekmektedir. Bugün bu dengede bozulma olduğu, emekli aylıkları arasında ciddi eşitsizlikler oluştuğu görülmektedir. Sigortalılar arasında her bakımdan norm ve standart birliğinin sağlanması, mevcut emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikleri giderecek düzenlemelerin yapılması, emekli aylıklarında yapılan artışların genel enflasyon endeksi yerine bu kesimin tüketim kalıplarını ve hayat standardını dikkate alan özel bir endekse göre yapılması görüşündeyiz. Ayrıca, emekli aylığı bağlanmasında güncelleme katsayısı ve aylık bağlama oranlarının gözden geçirilmesini ve seyyanen ödemenin emeklilere de yapılmasını gerekli görüyoruz.

Cumhur İttifakı sözlerini de unutmamıştır. BAĞ-KUR'luların prim gün sayısı 7200'e düşürecek, 1'inci dereceye gelen memurlara 3600 ek gösterge verecek, ev kadınlarına prim desteğiyle birlikte emeklilik hakkı tanıyacak düzenlemeler de mutlaka yapılacaktır.

Yapılan değerlendirmelerde en düşük emekli aylığının ve net asgari ücretin TÜRK-İŞ tarafından açıklanan açlık sınırının altında olduğu sürekli olarak ifade edilmekte, emeklilerimizin ve çalışanlarımızın beklentileri istismar edilmektedir. Soruyorum: En düşük emekli aylığı hatta net asgari ücret acaba ne zaman açlık sınırının üzerine çıkmıştır? Son yirmi beş yıllık verilere bakıldığında net asgari ücretin ilk defa 2019 yılı Ocak ayında açlık sınırının üzerine yükseltildiği ve müteakip beş yılın dördünde de ocak ayları itibarıyla bu durumun sürdürüldüğü görülecektir. Haziran ayları itibarıyla ise net asgari ücret açlık sınırının 2002 yılında yüzde 55'i, 2010 yılında yüzde 67'si, 2015 yılında yüzde 71'i iken şimdi ise yüzde 85'idir.

Asgari ücret ve emekli aylıklarında yapılan artışlara rağmen yaşanan enflasyon nedeniyle bu artışlar yetersiz hâle gelmektedir. En çok dar ve sabit gelirlileri olumsuz etkileyen enflasyonla kararlı mücadele sürdürülmektedir. Yıllık enflasyon haziran ayı itibarıyla yüzde 35,05 düzeyine kadar inmiştir. Bilindiği üzere, enflasyonun düşmesi fiyatların düşmesi değildir. Nitekim, enflasyon düşmekle birlikte fiyatlar genel seviyesindeki artış yıllık yüzde 35,05 düzeyindedir. Hayat pahalılığı kaderimiz değildir ve de bitecektir. Fiyat istikrarıyla refahın kalıcı hâle geleceğine, toplumun her kesiminin hak ettiği payı mutlaka alacağına inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye bir yandan enflasyonla mücadeleyi sürdürürken bir yandan da üretimi, yatırımı, istihdamı, ihracatı artırmaya ve cari fazla vermeye dönük politikalar uygulamaktadır. Türkiye ekonomisinin son on yılda OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olduğu ve yıllık ortalama yüzde 4,9 büyüdüğü OECD raporunda vurgulanmıştır. 2024 yılında yüzde 3, 2025 yılı ilk çeyrekte yıllık yüzde 2 büyüyen Türkiye ekonomisi, ılımlı bir büyüme dönemindedir. Dezenflasyon başarısı, devamında yüksek büyümeyi getirecektir. Dünya Bankası, küresel ekonomideki büyümenin 2025 yılında yüzde 2,7'den yüzde 2,3'e gerilemesini beklerken Türkiye için 2025 yılı büyüme beklentisini yüzde 2,6'dan yüzde 3,1'e yükseltmiş, 2026 yılında yüzde 3,6'ya ve 2027 yılında yüzde 4,2'ye yükseleceğini öngörmüştür.

Millî gelirimiz 2024 yılında 1 trilyon 322 milyar dolara ve kişi başına millî gelirimiz de 15.463 dolar düzeyine ulaşmıştır. Küresel düzeyde zayıf dış talep koşullarına rağmen ihracatımız haziran ayı itibarıyla yıllık yüzde 3,2 oranında artarak 267 milyar dolarla yeni bir rekor düzeye yükselmiştir. Aynı dönemde ithalat yüzde 2,9; dış ticaret açığı ise yıllık yüzde 1,9 oranında artmıştır. Cari açık nisan ayı itibarıyla yıllık yüzde 40,3 oranında azalışla 15,8 milyar dolar düzeyindedir. Cari açığın millî gelire oranı sürdürülebilir seviyededir.

2024 yılında en çok ziyaretçi ağırlayan ülkeler sıralamasında Türkiye dünya 4'üncülüğüne yükselmiş; 61,1 milyar dolar turizm geliri elde etmiştir.

Yirmi beş aydır tek haneli gerçekleşen işsizlik oranı yirmi yılın yılın en düşük seviyesindedir. Gerek iş gücüne katılım oranı gerekse istihdam oranı tarihî en yüksek seviyelere çıkmıştır.

Makrofinansal göstergeler belirgin bir şekilde iyileşmektedir. Ülkemizin brüt dış borç stokunun millî gelire oranı 2020 yılında yüzde 59,6'ya çıkmış iken 2024 yılı sonu itibarıyla yüzde 39'a kadar gerilemiştir. Uluslararası Finans Enstitüsü raporlarına göre Türkiye, kamu borçluluğu, reel sektör borçluluğu ve hane halkı borçluluğunda en az borçlu ülkeler arasındadır. Türkiye'nin AB tanımlı genel yönetim borçluluk oranı 2024 yılında yüzde 24,7 iken bu oran AB üyesi ülkelerde ortalama yüzde 81; gelişen ülkelerde yüzde 69,5 düzeyindedir.

Değerli milletvekilleri, 2025 yılı ilk çeyreğinde tarım sektörü yüzde 2, sanayi sektörü ise yüzde 1,8 daralmıştır. İmalat sanayisinde ve tarım sektöründe sıkıntı olduğunu biliyoruz. Tarımda kuraklık ve zirai don afeti nedeniyle önemli boyutta üretim kayıpları bulunmaktadır. Afetten zarar gören çiftçilerimizin zararlarının karşılanacağı açıklanmıştır. Bununla birlikte ülkemizin en büyük tarım havzalarından biri olan ve kuraklıktan en çok etkilenen bereketli Konya Ovası'na yeni kaynaklardan acilen su getirmek zorundayız. Su sorunu dayanılmaz safhaya ulaşmıştır. Ayrıca, çiftçimizin kredi borçlarına ve tarımda kullanılan elektrik faturalarına yeni kolaylıklar getirilmesi gerektiği görüşündeyiz.

Sanayi üretimini artırmak ve yatırımların önünü açmak için tedbirler alınmaktadır. 30 Mayıs 2025 tarihli Yeni Yatırım Teşvik Sistemi bir reform niteliğindedir. Bununla birlikte finansmana erişim konusunda daha fazla çaba gösterilmesi ve ihracatı destekleyici politikalara daha fazla öncelik verilmesi gerekmektedir.

Kuşkusuz reel sektöre en büyük destek, enflasyonun kalıcı bir şekilde aşağı çekilmesi olacaktır. Reel sektöre ilişkin bazı veriler sürekli pompalanan bazı iddiaların doğru olmadığını ortaya koymaktadır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği istatistiklerine göre 2025 yılı ilk beş aylık döneminde kurulan şirket sayısı yüzde 2,5 azalmış, kapanan şirket sayısı yüzde 12 artmıştır. Bu dönemde 11.108 şirket kapanırken 44.896 şirket kurulmuştur. Yine 2025 yılı ilk beş aylık döneminde kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 16 artmış, kapanan işletme sayısı ise yüzde 9,5 azalmıştır. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu verilerine göre, 2025 yılı ilk altı aylık döneminde sicilden terkin sayısı sadece yüzde 0,2; toplam terkin sayısı yüzde 3,5 artarken tescil sayısı ise yüzde 25,2 artmıştır. Altı ayda sicilden terkin edilen esnaf sayısı 43.729 iken yeni tescil edilen esnaf sayısı 157.100 düzeyindedir.

Adalet Bakanlığı verilerine göre, yıl içinde gelen icra ve iflas dosya sayısı 2024 yılında yüzde 30,2 azalmıştır; 2025 yılında ise bugüne kadar gelen dosya sayısında yüzde 10,5 artış vardır; derdest dosya sayısı 2021 ve 2022 yıllarından daha azdır. İflas dosya sayısı 2024 yılında 387 olup önceki yıla göre yüzde 37,7 azalmıştır. Ocak 2024-Mayıs 2025 döneminde konkordato talep eden firma sayısı 2.779 olup bunların ciro bakımından toplam içindeki payı yüzde 0,6'dır.

Karşılıksız çekler 2025 yılı ilk dört ayında adet olarak yüzde 18,3; tutar olarak yüzde 50,8 oranında artmakla birlikte toplam çekler içindeki oranı geçmiş yıllara göre daha düşüktür. Nitekim, adet olarak yüzde 1,7 olan karşılıksız çeklerin toplam çeklere oranı 2019 yılında yüzde 3,2; 2016 yılında yüzde 3,7; 2009 yılında ise yüzde 6,7'dir. Tutar olarak yüzde 2,2 olan oran ise 2019 yılında yüzde 3; 2016 yılında yüzde 3,9; 2009 yılında ise yüzde 8'dir.

Bankacılık sektörünün sermaye yeterliliği oranı yüzde 17,5 düzeyinde olup sağlam bir bünyeye sahiptir. Bankacılık sektörünün takipteki alacaklar oranı 2025 Mayıs ayı itibarıyla yüzde 2,09'a yükselmekle birlikte geçmiş yıllara göre daha düşüktür. Zira, bu oran 2022 yılında yüzde 2,10; 2021 yılında yüzde 3,15; 2020 yılında yüzde 4,08; 2019 yılında ise yüzde 5,36 düzeyindedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi öngörülen hedefler doğrultusunda ve belirlenen program dâhilinde kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Türkiye'nin gelişmesi parlak bir geleceğe doğrudur. Türkiye bölgesinde huzur ve istikrar adası gibi sivrilmiş, yeni yönetim sistemiyle ekonomiden diplomasiye, savunma sanayisinden enerjiye, sağlıktan kültüre, terörle mücadele eden egemenlik çıkarlarımızı müdafaaya kadar her alanda göz doldurmuş, göğüs kabartmıştır.

"Tam bağımsız güçlü Türkiye" ülküsüyle yerli ve millî üretimi artırmak, stratejik alanlarda dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla başlatılan Millî Teknoloji Hamlesi'yle artık ihtiyacımız olan birçok teknoloji Türk mühendisleri tarafından tasarlanmakta, yerli ve millî üretilmekte, birçok ülkeye de ihraç edilmektedir. Türk savunma sanayisinin ihracatı 2024 yılında 7,2 milyar dolar gerçekleşmiş, 2025 yılının ilk beş ayında da yüzde 29 artış kaydetmiştir. Artık dünyanın dört bir yanına ihracat yapabilen Türkiye savunma sanayisinin toplam ihracat içindeki payı yüzde 3'ü aşmıştır. Millî Teknoloji Hamlesi ve millî enerji atılımıyla gerçekleştirdiğimiz yerli ve millî üretimlerden ve keşfettiğimiz doğal gaz, petrol ve kıymetli madenlerden sağlanan kaynaklar ekonomik güvenliğimizi sağlam esaslara bağlarken stratejik gücümüze güç katacak, elbette vatandaşlarımızın refahına da yansıyacaktır.

Cumhur İttifakı olarak tek yüreğiz, aynı hedeflere kilitlenmiş vaziyetteyiz. Türk ve Türkiye Yüzyılı sosyal, ekonomik, hukuki ve siyasi reformlarla pekişecektir. Bu yüzyılda özlemini duyduğumuz Türk mucizesi gerçekleşecek, Türk İslam medeniyetinin timsali Türkiye Cumhuriyeti devleti olacaktır. Gelen Türk asrı, geleceğin gücü Türkiye'dir.

Bu görüş ve düşüncelerle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak "kabul" oyu vereceğimiz kanun teklifinin hayırlı olmasını diliyor, sizlere ve aziz Türk milletine saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)