Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 107 |
Tarih: | 09.07.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Sayın Başkan, sayın vekiller, ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımız ve cezaevlerindeki mahpus arkadaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine, bir torba yasa teklifi ve içinde yine Anayasa Mahkemesinin bozduğu kanun hükmünde kararnameler ve Cumhurbaşkanı kararnameleriyle düzenlenmiş olan maddeler; aynı durum defalarca konuşmamıza rağmen devam ediyor, bir daha bunun kayıtlara geçmesini sağlayalım.
Öte yandan, bir nokta daha var: Anayasa Mahkemesinin iptal kararları incelendiğinde alınan kararların salt teknik olarak ele alınamayacağı da ortada. Anayasa Mahkemesi aldığı iptal kararlarının çoğunda yürütmeye sınır çizmektedir; bir bakıma, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin normlar hiyerarşisinde ortaya çıkardığı fiilî durumu eleştirmektedir ama bunu da sizler görmüyorsunuz, görmek istemiyorsunuz, bunu da bir kez daha kayıtlara geçirmiş olalım.
Sayın vekiller, bu torba yasa teklifinin kamuoyunda en çok ilgi çeken düzenlemesi ise 18'inci maddede yer alan ve milyonlarca emekliyi ilgilendiren en düşük emekli aylıklarına ilişkin düzenlemedir; buna dair konuşmak istiyorum bugün. Buna göre TÜİK'in açıklamış olduğu yüzde 1,37'lik haziran enflasyonu ve yüzde 16,67'lik altı aylık enflasyon rakamları doğrultusunda en düşük emekli maaşı 14.469 liradan 16.881 liraya yükseltilecektir. Yani en düşük emekli maaşında sadece ve sadece 2.412 liralık bir artış gerçekleştirilecektir. Yani hangi kelimelerle bunu ifade edelim bilmiyorum ama hani "ayıp" diyelim, geçelim.
Şimdi, sayın vekiller, TÜRK-İŞ'in haziran açlık ve yoksulluk sınırı açıklamasına göre 4 kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 26.115 liraya çıkmış vaziyette. Gıdayla birlikte diğer tüm temel harcamalar için haneye girmesi gereken toplam gelir tutarı yani yoksulluk sınırı ise 85.066 liraya yükselmiş yani 26 bin ve 85 bin lira sonuçta. Sadece bu araştırma bile iktidarın 16.881 lirayı reva gördüğü emeklileri sefalet maaşına mahkûm ettiğinin açık bir göstergesidir. Ömürlerinin verimli zamanlarını çalışarak geçirmiş olan yurttaşlarımızın emekliliklerini huzur ve refah içinde geçirmelerini sağlamak kamunun asli, temel yükümlülüklerindendir. Peki, siz yapıyor musunuz bunu iktidar olarak? Hayır, yapmıyorsunuz. Emeklilerin çok büyük bir kısmı açlık sınırının altında, zorlu yaşam koşulları altında yaşamaya mahkûm edilmiş oluyorlar. Emeklilik aylığının miktarı, emeklilik sisteminin güvenirliği ve sürdürülebilirliği kriterlerinde Türkiye uluslararası alanda da son sıralarda yer almaya devam ediyor. Bütün baktığımız uluslararası raporlarda da bunu görüyoruz yani dünya âlem bu konuyu konuşuyor.
Sayın vekiller, bir diğer belirtmek istediğim konu yine sık sık konuştuğumuz TÜİK ve açıkladığı rakamlar meselesi. TÜİK aylık enflasyonu en son 1,37; yıllığı da yüzde 35 olarak açıkladı. Biz, neden temmuzda özellikle düşük rakamlar açıklandığını gayet iyi biliyoruz, sizler de gayet iyi biliyorsunuz; çünkü ücretlere, emekli maaşlarına yapılacak artışlar konuşuluyor temmuz ve ocak aylarında ve TÜİK temmuz ve ocak ayı rakamlarında -yılda 2 kere- bilerek, isteyerek açıkça hile yapıyor. Hile yapıyor diyoruz çünkü başka bir şey değil bu. TÜİK milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin ücretlerine, maaşlarına yapılacak artışı manipüle ediyor. Bu işin bir vicdanı olmalı ya, bu işin bir ahlâkı olmalı. İnsanlar inim inim inlerken TÜİK gerçek olmayan verilerle oynamaya devam ediyor. Daha doğal gaz zammı yeni yapıldı biliyorsunuz, o da TÜİK rakamları belirledikten sonra yapıldı ki onu etkilemesin diye.
Şimdi, işçinin, emekçinin, emeklinin ücretlerine ve maaşlarına yapılacak düşük artışlardan sonra zamların yeniden gazına basılacak, bunu da biliyoruz; olanlar yaz aylarında olacak, bunu da biliyoruz ve bunu her seferinde yaşıyoruz, bir kez daha söyleyelim. TÜİK'in sırtında milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin vebali var; bu, kayıtlara geçsin ve TÜİK'te çalışanlar, TÜİK'i yönetenler de bir kez daha duysun.
Sayın vekiller, altı ayda maaşlara yüzde 15,57 ile 16,67 arasında artış yapıyorsunuz. Peki, bu altı ay içinde ne olmuş? Bakın, kiralar yüzde 30 civarında artmış, ekmek yüzde 22 civarında zamlanmış, elektrik yüzde 34 zamlanmış, meyve yüzde 64 oranında zamlanmış, dana eti yüzde 26 oranında zamlanmış. Bunların hepsi TÜİK'in rakamları üstelik. Siz emekliye yüzde 15-16'yı reva görüyorsunuz. Patates, yumurta, sebze, meyve haziran ayında ucuzladı mı bu ülkede? Hayır, ucuzlamadı ama TÜİK'e göre sanki öyle bir hava var.
Şimdi, sayın vekiller, çalışan emekli sayısı da her gün artıyor, bu da size tuhaf gelmiyor mu? Çünkü emekli maaşlarıyla mümkün değil geçinmek, ne yapıyor emekliler? Çalışmak zorunda hissediyorlar kendilerini ve yaşı ilerlemiş olan insanlar çalışıyorlar ve bu da aslında büyük bir sıkıntı yaratıyor; hem etik değil hem de yaşları ilerlemiş insanların bu yaşlarında, ilerlemiş yaşlarında çalışmak zorunda kalmaları doğru değil.
OECD verilerine göre... Bu enflasyonla mücadeleyi sürdürüyorsunuz ya, OECD verilerine göre Mayıs 2025'te yıllık enflasyonda Türkiye yüzde 35,4'le örgüt üyelerinin en üstünde yer aldı, 1'inciliği elde etti Türkiye. OECD ortalaması yıllık yüzde 4'e düşmüş; bu, son dört yılın en düşük seviyesi, Türkiye'deki enflasyon bunun 9 katı; 1'inci sıraya yerleşmiş. OECD raporu diyor ki: "Aralık 2019'dan beri fiyatlar Türkiye'de yüzde 601,4 oranında arttı." Söz konusu dönemde OECD ortalaması sadece fiyat artışlarında yüzde 33,7 olmuş yani Türkiye bunun 18 katı daha fazla pahalanmış.
Euro bölgesine baktığımızda, hani hep sizin geçen yıllarda konuştuğunuz "Almanya'da da enflasyon var, İngiltere'de de var, İtalya'da da var, Fransa'da var." dediğiniz şeylere baktığımızda rakamlar ortada; hepsinde gerilemiş enflasyon, Türkiye'de enflasyon hâlâ ilerlemeye devam ediyor.
Şimdi, iki tane veriden söz etmek istiyorum sayın vekiller, nedir bu iki veri? Bir tanesi UBS yani Union Bank of Switzerland'ın açıkladığı Küresel Servet Raporu 2025. O Küresel Servet Raporu'nda dikkat çeken ne var, biliyor musunuz? O Küresel Servet Raporu'nda dikkat çeken şu: 2024'te Türkiye'deki dolar milyonerlerinin sayısının artış oranı dünyada 1'inci sırada yani Türkiye'de dolar milyonerlerinin artış hızından bahsediyor; 1'inci sırada. Bakın, Birleşik Arap Emirlikleri geride, Amerika Birleşik Devletleri'nin kendisi geride, Türkiye 1'inci sırada. Bu neyi gösteriyor? Bu ülkenin çok hızlı bir şekilde zenginleştiğini, toplumun zenginleştiğini mi gösteriyor yoksa tam tersine, servet eşitsizliğinin, gelir adaletsizliğinin büyük oranda arttığını mı gösteriyor? Elbette ki ikincisini gösteriyor. Türk parasının kıymetinde de çok büyük bir düşüş var. Yine aynı raporda bunu da görüyoruz. Peki, diyeceksiniz ki: "Onlar uluslararası alanda, ne iş çevirdikleri belli değil." Olur, BDDK verilerine bakalım. BDDK verilerinde de acayip rakamlar ortaya çıkıyor. Bakın, Türkiye'deki toplam banka mevduatlarının yüzde 78'i yalnızca 2,1 milyon kişiye ait, yüzde 78'i. 86 milyon kişiyiz biz, biliyorsunuz; 2 milyonu çıkardığınızda 84 milyon kalıyor. Onların hesaplarındaki yani 10 bin liranın altındaki banka hesabı sayısı ne kadar biliyor musunuz? 163 milyon. Toplumun durumu bu. Servet eşitsizliği çok artmış, gelir adaleti hiçbir şekilde kalmamış; böyle bir ülkeyle karşı karşıya kalmış vaziyetteyiz.
Sayın vekiller, bunların temel nedeni, bu iktidarın yanlış ekonomik, politik tercihleridir, yanlış ekonomik, politik tercihler. Bunu her seferinde konuşuyoruz, konuşmaya devam edeceğiz çünkü siz, bu ülkede ücretiyle geçinenleri, dar gelirlileri, işçiyi, emekçiyi, emekliyi meselenin birinci sırasına yazmıyorsunuz, yanlış ve aslında kasıtlı bir politik, ekonomik tercihle onları hep sıranın arkasına itiyorsunuz.
Peki, bütün bunlar olurken bir şey daha oldu, onu da söyleyeyim; önümüzdeki yıllarda bizi ne bekliyor, onu da konuşalım. Bütün bunlar olurken NATO zirvesi gerçekleşti biliyorsunuz. NATO zirvesinde bir karar alındı, NATO mutabakatı çerçevesinde Türkiye'nin de savunma harcamalarını gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 5'ine çıkarma konusunda bir karar ortaya çıktı ve bu kabul edildi yani hiç itiraz edildiğini duymadık, herhangi bir yerde okumadık. Yani İspanya Başbakanı "Ben bunu yapamam, ben ülkemin emekçilerine, emeklilerine, işçilerine bu kadar büyük haksızlık yapamam." diye itiraz etti. Bizde herhangi bir itiraz duymadık, kabul edildi. Şimdi, ne anlama geliyor biliyor musunuz bunun kabul edilmesi? 2035 yılına kadar ilave, yılda 30 milyar dolarlık harcama anlamına geliyor; askerî harcama, silah harcaması vesaire anlamına geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oluç, lütfen tamamlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Yani bugün NATO'nun -Türkiye açısından- raporlarında, gayrisafi yurt içi hasılasında yüzde 2'lik bir harcama olduğu ifade ediliyor; 45-50 milyar dolar civarına geliyor bu. Şimdi, bu ne olacak? Yılda 30 milyar dolar 2035 yılına kadar ilave edilecek.
2025 OVP hedeflerine baktığımızda 1,6 trilyon Türk lirası savunma bütçesi; gayrisafi yurt içi hasılasının oranına baktığımızda yüzde 2,6'ydı. Şimdi ne olacak? Bunların hepsinde çok ciddi bir artış olacak; ek 30 milyar dolarlık maliyet, silahlanma ve askerî harcamalar için. Peki, bunun faturası kime çıkacak? Bu para nereden bulunacak? Bunun faturası işçiye, emekçiye, emekliye çıkacak yani onlar zor koşullarda yaşamaya devam edecekler, bu yanlış politik kararlar ve ekonomi politik tercihler nedeniyle.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)