Konu: | Farklı yıllardaki 17 Temmuzlarda şehit olanlara, bir “YouTuber”ın Türkiye’yi ziyaretine, hafta sonu Edirne’de ve Kırklareli’de gerçekleştirdikleri ziyaretlere, Yargıtayın emekli maaşlarıyla ilgili kararına, en büyük banknota ve Suriye’deki gelişmelere ilişkin açıklaması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 110 |
Tarih: | 17.07.2025 |
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Divan, Genel Kurul, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 17 Temmuz 2025. 17 Temmuz tarihinde 17 vatan evladımızı toprağa vermişiz, şehit olmuşlar, farklı yıllarda, farklı tarihlerde. Ahmet Gültekin, Yılmaz Özgül, Murat Şengül, Fatih Kostik, Ahmet Yaman ve daha niceleri; Allah rahmet eylesin diyoruz. Sizleri unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Geçtiğimiz günlerde dünyaca meşhur bir “YouTuber” Türkiye'yi ziyaret etti, tam 42 milyon takipçisi var. Arkadaşlar, dünya değişiyor; tanıtım, pazarlama, algı, bütün bunların yönetimiyle ilgili araçlar da değişiyor, metotlar da değişiyor. Bakın, bu 42 milyon takipçisi olan “YouTuber” Türkiye'ye geldiğinde nelerle karşılaştı? Ben bunları niye anlatıyorum? Bir kompleks ya da işte "Elin yabancısına rezil olduk." falan duygusuyla değil; elimizde bu kadar kıymetli değer varken, elimizde bu kadar zengin bir kültür hazinesi varken bunu çağın imkânlarıyla harmanlayamayan iktidara "Yazıklar olsun!" demek için anlatıyorum. Bu vatandaş geldi, Türkiye'yi gezdi ve İletişim Başkanlığının, Kültür ve Turizm Bakanlığının son derece dikkat etmesi, planlı programlı bir şekilde takip etmesi gereken bir süreçti bu. Bugüne kadar da 11 milyon kişi takip etmiş sadece Türkiye'de yapmış olduğu bu seyahati ki bu rakam her geçen gün biraz daha artıyor.
Geldiğinde neyle karşılaştı? Önce internet kesintileri yaşadı; dış dünyaya verdiği ilk görüntü, ilk manzara bu. Daha sonra Galata Kulesi'ne gitti; hani, dünyaca meşhur, bütün turistlerin gelip gezmek isteyeceği Galata Kulesi'ne; kendisine Galata Kulesi'ni İngilizce anlatacak bir rehber bulamadı. Sonra dondurma yemek için dondurmacıya gitti, ağzına peçete soktular; o görüntüler de öyle çıktı dışarıya. Bütün bunları yaşadı, ülkesine dönerken de 2 tane valizi kayboldu. Ya, bir ülkenin turizmine, bir ülkenin algısına ancak bu kadar zarar... Kötü niyetle de yapmıyor bütün bunları biliyor musunuz? Bir iş bilmezlikten. Tekrar söylüyorum bunu "Vay, yabancıya rezil olduk!" kompleksiyle değil; bu kadar büyük kültür hazinesi olan, bir turizm cenneti olan ülkemizin bu imkânlarını çağın gerekleriyle harmanlayamayan, teknesiyle Yunan adalarına giden Turizm Bakanının acemiliğini ve İletişim Başkanlığının gerçekten odaklanması gereken konuların öneminin altını çizmek için değerlendirmek istedim; kamuoyunun iradesine, bilgisine bunu da sunuyorum. Bu, Türkiye açısından bir kayıptır, bir ayıptır.
Hafta sonu Genel Başkanımızla beraber Edirne'de, Kırklareli'de birtakım ziyaretlerde bulunduk. Orada özellikle çiftçilerimizin bizden ısrarla rica ettiği ve muhakkak gündeme getirmemizi istediği çok önemli bir konu var. Meriç ve Ergene havzasındaki özellikle çeltik üreticileri çok ama çok zor durumda. Eğer önlem alınmazsa, Meriç'e su verilmezse 100 bin dönüm çeltik yanacak, çok net ve çok uzun bir süre de maalesef önümüzde yok. Bunun sebebi de 2007'de başlayıp bağlantı kanallarını bitiremediğiniz Çakmak Barajı'dır. Şimdi yapılması gereken, Bulgar Hükûmetiyle gerekli girişimleri yapıp Bulgaristan'daki barajlardan suyu Meriç'e bırakmalarını sağlamaktır. Bakın, 100 bin dönüm çeltiğin yanma riskinden ve binlerce çiftçinin mağdur olma riskinden bahsediyoruz. Bulgar Hükûmetiyle acilen görüşülüp Meriç Nehri'ne bu suyun bırakılmasının sağlanması lazım, aksi takdirde bu bölgedeki çiftçimiz perişan olacak. Ha, nasıl yapılacağını bilmiyorsanız da gelin, biz anlatalım; 2007'den beri bekliyor bu proje ve çiftçi mağdur.
Bir başka mağduriyet, dehşet verici başka bir mağduriyet de emeklilerimizle alakalı. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun almış olduğu bir karar var, emekli maaşına bloke konulması kararı. Tabii, bu karar oy birliğiyle de değil oy çokluğuyla alınmış Yargıtay üyeleri arasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bu vicdansız karara şerh koyan, buna muhalif olan Yargıtay üyeleri de çıkmış; gerekçelerinde hukuki güvence, kanuni düzenlemedeki eksiklikler ve uygulamadaki risklerden bahsederek şerhlerini de çok net olarak koymuşlar.
Bakın, emeklilerin durumu Türkiye'de ne? 16,8 milyon emeklimiz var bizim bugün itibarıyla. Bunların ortalama almış olduğu maaş 17.252 lira ama en düşük emekli maaşı hepinizin de bildiği gibi 14.469 lira. Emeklilerin yüzde 85'i açlık sınırının altında maaş alıyor. Çalışan emeklilerimiz var, 2 milyon 100 bin emekli hem maaş alıp hem de çalışıyor. Uygulamadaki muhtemel durumlarda bankaların maaşları bloke etme yetkisi var yani emeklilerimiz maaşlarında beklenmedik kesintisiz bloke riskiyle karşı karşıya. 14 bin lira en düşük emekli maaşı, 17 bin lira ortalama emekli maaşı, yüzde 85'i açlık sınırının altında ve böyle bir karar çıkıyor, maaşları bloke edilebilecek. Emekliler açısından son derece zor ve riskli bir durum, bankalar açısından da alacaklarını hızla tahsil edebilme imkânı var. İktidar bir kez daha işçinin, emekçinin, emeklinin yanında değil sermayenin yanında olacak bu kararı görmelidir, bu kararla ilgili de gerekli adımlar acilen atılmalıdır. Zira, milyonlarca emeklimiz bununla, bu kararla beraber ciddi bir mağduriyet yaşayacaktır. Buradan, sadece Maliye Bakanına değil Adalet Bakanına da seslenmek istiyoruz. Turizm Bakanına seslendik, İletişim Başkanlığına seslendik, Adalet Bakanına ve Maliye Bakanına yani bütün bakanlara seslenecek çok ciddi, kronik problemlerimizle karşı karşıyayız.
200 TL bugün 5 dolar. Bakın, en kötü dönemi ne zamanmış biliyor musunuz? En büyük banknotumuzun olduğu dönemde -2001- 6,6 dolara denk geliyormuş, bugün 200 lira 5 dolara denk geliyor. Hani diyoruz ya, aldığınız yerden daha kötü duruma getirmek; işte, tam anlamıyla budur. O gün, 2015'te yani bundan on-on iki yıl önce bir büyük banknotla hemen hemen bütün ihtiyaçlarınızı karşılarken şimdi 12 tane büyük banknotla yani 2.400 lirayla ancak azami standart ihtiyaçlarınızı karşılayabilecek hâle geliyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Son olarak Suriye'deki gelişmelere değinmek istiyorum. Dün burada İsrail'i hep beraber kınadık ve İsrail'in saldırılarının kabul edilemez olduğunu söyledik. Biz daha önce bu konuyla ilgili de burada birtakım varsayımlarda bulunmuştuk, bazı öngörülerde bulunmuştuk ve maalesef, bu öngörülerin günden güne gerçekleşme ihtimalinin olduğunu görüyoruz. Bundan sonrası ne olacak, bundan sonra ne tür gelişmeler olacak? Suriye'de ciddi bir istikrarsızlık ortamı gözüküyor, böyle bir ortamın oluşacağı çok aşikâr; yeni hükûmetin bir mesuliyet sınavı. Amerika, biliyorsunuz, bu Dürzilerin yaşadığı Süveyda bölgesinden Suriye Ordusunun çekilmesini resmen söyledi, talep etti ve Suriye Ordusu da çekildi. Günden güne de Amerika, İsrail ve SDG arasındaki ilişkilerin güç kazandığı çok net, aşikâr.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Son cümle, selamlayıp bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Biz bundan üç ay önce şunu söylemiştik, demiştik ki: Bu coğrafya, darbelerin olduğu coğrafya; Esat ailesi darbeyle geldi, Saddam Hüseyin darbeyle geldi. Şimdi, bu kadar karışıklığın olduğu bir coğrafyada en fazla askeri elinde bulunduran, silahlı gücü en yoğun olan PYD/YPG'nin yarın darbe yapmama ihtimalinden kim bahsedebilir? Buradaki karışıklıktan böyle bir olasılığın ortaya çıkma ihtimalinin olup olmadığından kim net olarak bahsedebilir? Yanı başımızda bir terör devleti olma riski var mıdır, yok mudur? Biz Ankara merkezli bakmak zorundayız bütün bu olan bitene. Dolayısıyla Suriye'yi çok yakından takip etmek zorundayız ve Dışişleri Bakanından da bu konuda detaylı açıklama beklemek hepimizin hakkıdır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.