Konu: | YENİ YOL Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 110 |
Tarih: | 17.07.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA KAMURAN TANHAN (Mardin) - Ben de ekranları başında bizleri izleyen ve cezaevlerinde direnen tüm yurttaşlarımızı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Aslında üç dakikada Türkiye'nin adalet filmini çekmek ya da adaletle ilgili hukuksuzlukları ya da adaletin çöktüğü noktayı işaret etmek çok zor olacak ama Bolu Kartalkaya'da 78 kişinin yaşamını yitirdiği otel yangınında oğlu stajyer doktor olan Yiğit Gençbay'ı kaybeden Danıştay 9. Daire Başkanı Abdurrahman Gençbay geçen ay Mecliste kurulan araştırma komisyonunda yaptığı konuşmada yargıya güvenin ayaklar altına alındığını anlatmıştı. Ne demişti yüksek hâkim? Bir aydır Danıştaydaki çalışma masasında sürekli dosya okuduğunu, çalışma arkadaşlarının ne dosyası okuduğu sorusuna da "Benim devletim bana gözyaşları içinde evladımın dosyasını okutuyor." yanıtını vermişti.
Bir yargılamanın adil olabilmesi kadar adil görünmesi de önemlidir. Gençbay, kendisi mesleğe başladığında yargıya güvenin yüzde 80'lerde olduğunu ama bugünlerde ancak yüzde 20 seviyelerinde olduğunu ifade ediyor. Mayıs ayında PANORAMATR araştırma şirketinin yaptığı ankete göre yargıya olan güven yüzde 27'de. Dolayısıyla bu da bir gerçek. Gençbay şöyle devam ediyor, diyor ki: "Ben on üç sene Adalet Akademisinde ders anlattım ve en son dersimde hâkim, savcı adaylarına 'Bizim nesil yargıya olan güven konusunda sınıfta kaldı.' diyordum. Kimse 'Ben iyi bir yargıcım.' demesin." diyen Gençbay "Hepimiz sınıfta kaldık, yenildik, bizim nesil sınıfta kaldı." diyor.
HSK, bunun müsebbibi. 2017 yılında yapılan düzenlemeyle Hâkimler ve Savcılar Kurulu âdeta yürütmenin uzantısına dönüştü. Türkiye'de 24 bin civarında hâkim, savcının sadece yüzde 3'ü coğrafi teminat kapsamındadır. Yargıtay ve Danıştay üyeleri dışında kalan yüzde 97'lik kısımdaki hâkim ve savcının coğrafi teminatı ne yazık ki yok yani rızaları olmadan tayin edilmeme teminatları yoktur.
Tayin ve terfilerde Hâkimler ve Savcılar Kurulu vasıtasıyla yürütme erki etkin olarak çalışmaktadır. İdari bir kurul niteliği kazanmasına ve idarenin kararlarına, yargı denetimine tabi olmasına karşın Hâkimler ve Savcılar Kurulunun kararlarına karşı başvuru imkânı yok, denetim yolu yoktur. Sonuç olarak esas işlevi yürütmeyi denetlemek ve sınırlamak olan, bu sebeple yürütmeden bağımsız olması gereken Hâkimler ve Savcılar Kurulu, tam tersine yürütmeye tam bağımlı bir hâle gelmiştir ve hesap vermez bir kurum olarak bulunmaktadır.
Nitekim Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısı, Adalet Bakanlığıyla olan bağları hem yurt içinde hem de uluslararası alanlarda eleştirilmektedir. En son Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu, Adalet Bakanının HSK'den çıkarılması gerektiği yönünde görüş bildirmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Türkiye'nin insan haklarını, insanların hukuk önünde eşit muamele görmesini güvence altına alacak partizan olmayan bir hukuk düzenine ihtiyacı var. Bu sağlandığında Anayasa’nın 2'nci maddesinde ifade edilen demokrasi, sosyal hukuk devleti, insan haklarına saygılı olma ilkeleri de gerçekleşecektir. Dolayısıyla şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim: Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki karnesine baktığımızda, en son bu ay içerisinde verilen Demirtaş kararına baktığımızda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 18'inci maddesinin 3'üncü, 4'üncü defa ihlal ettiği görülmektedir. Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bu konuda rekor kırıyor ve bu rekor bu iktidarın destekçileri sayesinde yapılıyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)