Konu: | İYİ Parti Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 110 |
Tarih: | 17.07.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de akademisyenlik zordur, layıkıyla yapılması çok güç olan bir meslektir. Eleştirel düşünceyi üstün tutarak kamusal sorumlulukla yapılması en güç olan mesleklerden biridir çünkü aslında akademisyenlerin gözlerine büyük bir bilgi açlığıyla bakan birkaç öğrencisinden başka onların bu mesleği layıkıyla yapmasını isteyen pek kimse de yoktur. Akademisyenleri neredeyse "Ne kadar vasat olursan o kadar iyi." diyen bir sistem vardır çünkü vasatı idare etmek kolaydır. Nitekim vasat olmayan köklü kurumların başına gelenler bize bunu her gün yeniden ve yeniden söylüyor. Önergede de veriler derlenip toparlanmıştı bu ekonomik güçlükler meselesiyle ilişkili olarak, üzerine yapılan konuşmalarda da üniversite öğretim üyelerinin, akademisyenlerin bugüne kadar bir ideolojik kuşatma altında yaşadığı güçlükler yanında bugün nasıl bir ekonomik krizle boğuştukları meselesi de gündemimiz olmaya başladı ve bu konudaki veriler gayet açık seçik ortaya döküldü. Bir profesörün, bir doçentin enflasyona bağlı olarak alım gücünde meydana gelen dramatik düşme, neredeyse 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırında yaşamasına bile yetmeyecek ücretler... Belki denilecektir ki "Bunlar 4 kişilik aile için veriler." ancak İstanbul'da, 50 üniversitenin bulunduğu İstanbul'da bir akademisyen maaşıyla; bir araştırma görevlisi, bir doktor öğretim görevlisi maaşıyla hayatı sürdürmek imkânsız hâle gelmiştir. Yoksulluk sınırının altındaki bir maaşla hayatlarını sürdürmek zorundadır akademisyenler 50 üniversitenin bulunduğu İstanbul'da. Üniversitenin esası kendini yenileme, kendini donatma ve bilgi kaynaklarını çeşitlendirmedir. Bu ücretlerle bunların yapılması bugün artık kesinlikle mümkün değil. Bir akademisyenin yılda 1-2 kez uluslararası konferanslara gidebilmesi, kendi alanında bilinen ve kaynakları zengin üniversitelerin kütüphanelerine abone olması, yayınları takip etmesi giderek imkânsız bir hâle gelmiştir. En basitinden, bugün benim evime bir kitap geldi, çevirip baktım 320 lira ince bir kitabın fiyatı. Herhangi bir konudaki yayınları takip etmek bile imkânsız bir hâle gelmiştir. Öğretim elemanları, akademisyenler gündelik ekmeğinin derdindedir. Belki bütün meslekler için bu böyledir ancak üniversitenin bu anlamda eğer esası eleştirel düşünceyi güçlendirme, kendi kapasitesini yeniden üretme olduğu anlaşılırsa ekonomik krizin üniversiteye nasıl bir darbe vurduğu da daha iyi anlaşılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEVİLAY ÇELENK (Devamla) - Bunun dışında, çok önemli bir mevzu, kamu üniversiteleri ile vakıf üniversiteleri arasındaki ücret eşitsizlikleridir. 2020 yılında bu konuda bir düzenleme yapılmıştı ve "Düşük olan vakıf üniversitelerinin ücretleri de devlet üniversiteleriyle eşitlenecektir." denilmişti ancak bugün 70'i aşkın vakıf üniversitesi içinde 20 tanesinde bu eşitlik prensibi de hiçbir şekilde uygulanmamaktadır. Tıpkı özel okul öğretmenleri gibi vakıf üniversitelerinin öğretim kadroları da ekonomik güçlüklerden daha katmerli bir biçimde zarar görmektedir; üniversitenin durumu budur. Üniversiteyi güçlendirmenin önündeki bu ekonomik baskı, ekonomik kuşatma, ideolojik kuşatmayla birlikte düşünüldüğünde üniversitenin bir geleceği yoktur. Üniversitenin geleceği yoksa ülkenin de geleceği yoktur.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)