GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:110
Tarih:17.07.2025

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir tarafta doğa, bir tarafta talan etmek isteyen şirketler. Yapabileceğimiz şey çok sınırlı, istesek de istemesek de bu kanun teklifleri buradan geçiyor. Hiç değilse doğa adına tarihe bir not düşelim. Doğa ile zamanın ilişkisi, doğanın ritmi ve zamanı birçok hikâyenin konusudur. Filozoflar, sözlü anlatılar bu konuda çok şey söyler. İnsanın, doğanın zamanına saygısı da anlatılarda çok önemsenir. İşte, gün doğumunda uyanıp işe koyulan insan ve bu insanı övgüyle anlatan anlatılar hep vardır. Bunlar hep doğaya, onun ritmine ve zamanına saygının ifadesidir çünkü doğanın zaman aracılığıyla konuştuğu düşünülür ve zamanı duymayan, zamanla beraber yürümeyen hem toprağını hem geleceğini kaybeder diye bakılır. Bugün burada görüştüğümüz yasa teklifi, bir teknik düzenlemeyle karşımıza gelmiş gibi görülüyor ve 30'uncu kez geliyor, benim üzerine konuştuğum madde de öyle teknik bir düzenleme gibi görünüyor ama değil. Toprağın sesine sağır kalmanın; doğanın zamanına, hayatına, bağrındaki biyolojik hayatlara saygısızlığın yasal ifadesidir bu. 215 sayılı Teklif'in 8'inci maddesiyle madenciliğe teknik standartlar getiriliyor gibi görünse de asıl niyet çok açık, daha fazla alanın madenciliğe açılması isteniyor. Üç boyutlu rezerv tespiti gibi süslü ifadeler ne yer altı suyunu görüyor ne zeytinlikleri ne tarımı ne de insanı ne de onların zamanını. Bir zeytin ağacının doğanın zamanına kök salmış upuzun hayatı da o hayatın tarihe tanıklığı da maden şirketlerinin umurunda değil çünkü burada insan yoktur, burada yalnızca kâr vardır, maden vardır, şirket vardır. Oysa insanlık tarihine baktığımızda farklı uygarlıklar bakımından tohum ekmenin evrene düzen, intizam ekmek anlamına geldiğini görürüz. Toprağın vaktini bilmeyenin ömrün kıymetini de bilmediği düşünülür. Şimdi, siz ömrün kıymetini bilen binlerce çiftçiyi hiçe sayıyor; onların ekmeğini, ağacını, köyünü, kültürünü madene feda ediyorsunuz Hasandin Yaylası'ndan Akbelen'e kadar.

Elimin altında -iki gündür- yeni çıkan bir kitap var, Türkçede yeni yayınlanan bir kitap, "Yanı Başımızdaki Doğa" başlıklı bir kitap. Bu kitap hemen arka bahçelerimizde, bugün bile şehirlerin ortasında nasıl büyük bir biyolojik çeşitliliğin olduğunu anlatıyor. Bir avuç toprağın katmanlarına sıkışmış ve aslında yeryüzünün devamlılığının garantisi olan zengin biyolojik türler. Kitap insanların toprağı eşelemek için biraz daha zaman ayırmaları hâlinde topraktaki yaşama içlerinin ısınabileceğini söylüyor. İçimizin ısınacağı şeyleri koruyacağımız ve korumak isteyeceğimiz var sayılıyor. Toprağa ısınan, hayatı toprakla konuşarak, onu işleyerek geçen insanlar bu toprağa göz dikenlere karşı yurdun her yerinde mücadele veriyor bugün.

Bugün hedefte olan sadece zeytinlikler değil binlerce yılın emeği, hafızası, direnci ve bereketidir. Zeytinlikler yıllardır hedefte, 1 Mart 2022'de ilgili bakanlığın bir yönetmelik değişikliği hazırladığını biliyoruz; bu değişiklikle, yürütülen madencilik faaliyetleri zeytinlik alanlara denk gelirse bu alanların taşınmasına bakanlıkça izin verilebileceği düzenlendi, böylece zeytinliklerin talan edilmesinin önü açıldı ancak Danıştay bu yönetmeliği iptal etti ve görüyorsunuz, şimdi kanun teklifi olarak önümüzde. Bu, zeytinlik katliamı kanunudur. Siyasi iktidar bugün önümüzde duran bu kanun teklifiyle zeytinlik alanlarını madenciliğe açıyor. "Zeytin ağaçlarını taşıyacağız, taşıyamazsak aynı büyüklükte başka bir alana dikim yapacağız." deniyor. Kulağa ne kadar kolay geliyor değil mi? Peki, bir zeytin ağacının sekiz yılda meyve verdiğini, 35 yaşında ancak verime ulaştığını biliyor muyuz? Toprağıyla birlikte büyüyen bir ağacı taşımak da ne demek? O ağacın gölgesinde doğmuş, onunla geçinen insanları, o hayatları nereye taşıyacaksınız?

Sayın milletvekilleri, Gabriel Garcia Marquezin'in Kırmızı Pazartesi romanında cinayet önceden bilinir ama kimse engel olamaz. Bugün biz de biliyoruz, zeytinlikler kesilecek, köylüler göçe zorlanacak, madenler açılacak; her şey belli, her şey çok açık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

SEVİLAY ÇELENK (Devamla) - Peki, ne yapılıyor? Buna sessiz kalınıyor, bu cinayete burada ortak olunuyor.

TRT'de yayınlanan bir belgeselde, kamu televizyonunda tezata bakalım. Zeytinlikleri koruyan "Ali" adlı bir bekçi şöyle diyor: "Bu ağaçlar için bin bir emek verildi, onlar bizim geçimimiz, onlar bizim alın terimiz." Oysa siz bu alın terini şirketlerin kâr hanesine yazmaya çalışıyorsunuz. Akbelen'de ağaçları kesen şirketler mektup yazıyorlar iktidar partisine, "Zeytinlikleri verin, yoksa elektriği keseriz." diyorlar, açıkça tehdit ve ne yazık ki bu tehdide bugün boyun eğiliyor, bugün bu şirketlere doğa kurban ediliyor. Buradan açıkça ifade ediyorum: Biz susmayacağız çünkü bir gün bu Meclis tutanakları tarihin bir parçası olacak ve biz o gün geldiğinde "Biz karşı çıktık." diyebileceğiz ve sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.

Zeytine, toprağa, ekmeğe, doğaya saygı için bu teklifi geri çekin.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)