GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:111
Tarih:18.07.2025

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 17'nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Öncelikle şunu açıkça ifade etmek isterim ki madencilik faaliyetlerinin ülkemiz ekonomisi açısından taşıdığı önemi reddetmiyoruz. Madencilik sanayiye girdi sağlamakta, istihdam yaratmakta ve kırsal kalkınmaya katkı sunmaktadır ancak unutulmamalıdır ki madencilik faaliyetleri aynı zamanda doğal kaynaklarımız, ormanlarımız, tarım alanlarımız ve halk sağlığımız üzerinde geri dönüşü zor, hatta imkânsız tahribatlar yaratabilecek bir sektördür. Bu nedenle, mevzuat değişikliklerinin hazırlanmasında sadece yatırımcıların beklentilerini değil, kamu yararını, çevreyi, yerel halkın haklarını ve ülkemizin uluslararası yükümlülüklerini de dikkate alan, dengeli ve hakkaniyetli bir yaklaşım sergilenmesi gerekir. Ancak görüyoruz ki bu teklif, tarım arazilerini ve tarihî alanları ranta açıp doğaya ve ülke ekonomisine büyük zarar verecek düzenlemelerden oluşmaktadır. Özellikle zeytinlik alanların ve meraların maden sahalarına dönüştürülmesiyle zaten ciddi darboğazda olan tarımın ve hayvancılığın ciddi şekilde zorlanacağı -ki gıda güvenliği özellikle Türkiye'nin kesinlikle taviz vermemesi gereken bir konuyken- açıkça gözükmektedir ve maalesef bu teklif de bu hassasiyeti gözetmemektedir.

Sayın milletvekilleri, bu konuştuğumuz maddedeki bazı konuların altını çizmek istiyorum: Mesela, bu maddeyle eklenen yeni dönemler madencilikte daha disiplinli bir ruhsat yönetimi için olumlu bir adım gibi gözükebilir ancak sahaların ve yatırımcıların koşullarında esneklik tanınmadığı takdirde yatırımların önünü kesme ve özellikle küçük ölçekli yatırımcıları sektörden dışlama riskini de beraberinde getirmektedir.

Maddeye eklenen diğer bir düzenleme ise ülkemizin iklim hedefleri açısından son derece sakıncalıdır. Dördüncü grup madenlerin girdi olarak kullanıldığı elektrik üretim tesisleri ve enerji nakil hatlarının izin, kira ve irtifak indirimlerinin on beş yıla kadar uzatılması kömürlü termik santrallerin ve kömür bağımlılığının desteklenmesi anlamına gelmektedir.

Bu noktada açıkça belirtmeliyim ki bu düzenleme Türkiye'nin iklim kriziyle mücadele, karbon emisyonlarını azaltma ve Paris Anlaşması kapsamında verdiği taahhütlerle açıkça çelişmektedir. Bugün dünyada onlarca ülke kömürden çıkış tarihlerini açıklamış, kömürlü santralleri kapatma planlarını ilan etmişken biz 2030 yılına kadar yeni kömürlü termik santrallerin işletmeye alınmasının önünü açıyor ve kömür bağımlılığını 2045 yılına kadar teşvik ediyoruz. Bu, ülkemizin geleceği açısından kabul edilemez bir durumdur. Türkiye'nin acilen adil bir geçiş planı çerçevesinde kömürden çıkış planlaması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi gerekirken bu düzenleme kömüre bağımlılığı daha da derinleştirmekte, halk sağlığını, çevreyi ve uluslararası itibarımızı da riske atmaktadır.

Ayrıca, aynı izinlerin Bakanlık üzerinden de alınabileceği yönündeki hüküm yatırımcıya bürokratik kolaylık sağlayacağı gerekçesiyle sunulmaktadır ancak yetkilerin Bakanlıkta toplanması yerel yönetimlerin ve yerel halkın karar süreçlerinden dışlanması anlamına gelmektedir. Yatırım kararlarının merkeziyetçi bir anlayışla ve yerelden kopuk bir şekilde alınması, demokratik denetimi zayıflatacak ve yerelde yaşayan insanların haklı taleplerinin göz ardı edilmesine yol açacaktır.

Ülkemizin kaynaklarını etkin kullanmak elbette ki çok önemlidir ancak bunu yaparken çevreyi tahrip eden, halk sağlığını riske atan, uluslararası yükümlülüklerimizi ihlal eden ve yatırımcı üzerinde ölçüsüz yükler doğuran bir yaklaşımı doğru bulmuyoruz. Bizler madencilik sektöründe etkinliği ve verimliliği artırmakla birlikte, çevreyi ve halk sağlığını koruyacak, yatırımcıya da makul yükümlülükler getirecek ve kömürden çıkış yolunda kararlı adımlar atacak bir yasal çerçeveye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Ne yazık ki bu maddeyle getirilen düzenleme kamu yararını değil kısa vadeli kâr beklentilerini ve kömür lobilerinin taleplerini önceleyen bir anlayışla hazırlanmıştır.

Bu gerekçeyle, teklifin 17'nci maddesini bu hâliyle desteklemediğimizi daha dengeli, çevre dostu ve yatırımcı dostu bir düzenlemenin hazırlanması gerektiğini tekrar vurguluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)