Konu: | Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 112 |
Tarih: | 19.07.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili kanun üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son bir aydır burada yani Türk milletinin iradesinin tecelli ettiği ya da etmesi gerektiği düşünülen Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir müsamere oynanıyor. Böyle bir ifade kullanmak zorunda kaldığım için herkesten de özür dilerim ama hafif tabirin bu olacağını düşünüyorum. Aslında bu müsamere sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinde icra edilmiyor, aslında ülkenin her yerine sirayet ettirilen bir layüsellik, ciddiyetsizlik ve liyakatsizlikle böyle bir müsamerenin normal olarak algılanması isteniyor. Devlet kurumlarının en alttan en üstte içinin boşaltıldığı bu realitede vasatlık liyakatmiş gibi algılanır oldu, vasatlığın iktidarını yaşıyoruz. Her yerde ülkeye batan geminin malı gibi davranan küçük insanlarla muhatabız "Hazır batarken bir parça da ben koparayım, biraz da ben iç edeyim." diyenlerin üstelik el üstünde tutulduğu, taltif edildiği -tırnak içinde- yeni Türkiye gerçeğini yaşıyoruz. Küçük insanların şerri ülkeyi sarmış, herkes illallah etmiş durumda çünkü yetki sahibi yapılmış kıt akıllı ezikler. İnsanların hayatları, özgürlükleri, malı mülkü, ailesi ve çocukları hakkında tasarruf edebilen, kararlar alabilen yetkili, etkili figürler bunlar. Bunların bazıları hâkim, savcı olarak karşımıza çıkıyor; kimileri akademisyen, gazeteci, yazar çizer olarak; kimileri iş insanı, bürokrat, üniformalı; kimileri de siyasetçi ya da devlet insanı libası giymiş olarak maalesef karşımıza çıkıyorlar. Çok pervasızlar, hayli hadsizler, layüseller; ülke, millet dertleri yok. Her rezilliklerine tevil getirme konusunda da pek mahirler, hiçbir değer iftira atmaktan bunları alıkoymuyor. Milletin vergilerini, ülkenin kaynaklarını kendilerine ve yakınlarına peşkeş çektikleri yetmezmiş gibi, Türk milletinin mülkiyetine, malına mülküne de çöken bir yapıya evrildi. Öyle bir çaldılar ki, öyle bir çaldılar ki diyorlar, çalarken kendilerine alkış atanları bile gördü bu gözler. Paramızı çaldılar, özgürlüğümüzü çaldılar; çocuklarımızı, geleceğimizi, zeytinliklerimizi, madenlerimizi, ormanlarımızı, sağlığımızı, aşımızı, ekmeğimizi, evlerimizi ve yahu en sonunda sınavları çaldılar. Bunlar yetmemiş olacak ki Türk parasının değerini çaldılar, pasaportumuzun itibarını çaldılar. Bir ülkenin dünyadaki saygınlığı, itibarı ve sözünün karşılık bulması, millî parasının ve pasaportunun değer ve itibar seviyesiyle mümkünken millî paramızı çala çala öyle bir hâle getirdiler ki dünyanın en değersiz parası yaptılar. Pasaportumuzun ne hâle getirildiğini gümrük kapılarında, vize kuyruklarında yaşıyor, biliyoruz zaten. Eskiden ay yıldızı görenin itibar ettiği pasaportumuz, maalesef, aynı ay yıldızı görenlerin üçüncü sınıf insan muamelesi yaptığı bir değersiz evraka dönüştürüldü. Kim yaptı bunu arkadaşlar? Kuru hamaseti bırakın da gerçekleri konuşalım; bunlar yalansa "Yalan." deyin, gerçekse de çıkın, "Niye böyle?" diye de iki laf edin. Bu ülke ve millete olan bağlılığınız sizin nazarınızda bunu yapanlara olan bağlılığınızdan daha mı az ve değersiz?
Değerli milletvekilleri, burada, özellikle birkaç gündür birilerinin çıkarı için canla başla mücadele eden sizleri, Türk milletinin can yakan hiçbir sorununda niye bu kadar cevval göremedik acaba? Mesela, engelli vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek için burada bir görüşme yaparken "Daha önemli işlerimiz var." diyordunuz; tıpkı yolsuzluklar, hırsızlıklar, hukuksuzluklar; sağlık, gıda, eğitim, çalışanların, memurların, emeklilerin maaşları, ekonomik sorunları görüşülürken de aynı şekilde sizleri bu kürsülerde göremedik ama birkaç sermaye sahibinin çıkarı için Türk milletinin iradesini bu çatı altında bir müsamereye alet ettiniz. Allah lillah aşkına, siz gerçekten bütün bunlardan hicap duymuyor musunuz? Bu millete, bu ülkeye olan bu muarızlığın sebebi nedir; çıkın ve söyleyin. Tamam, ülkeye ve millete olan bu tavrınızı anlıyoruz artık, adalet konusunu da geçtim. Peki, o çok başarılı olduğunuz kalkınma ve ekonomi başarılarınız nerede? Yahu, ekonomiyi kurtarsın diye getirdiğiniz kişi, zevahiri kurtarmak için trafik cezalarından gelecek paraya umut bağlattı sizi; bu bir dramdır, hatta bir trajedidir. O da yetmedi, şimdi de gariban emeklinin maaşlarına göz diktiniz. Önceki gün milyonlarca emekli vatandaşımızı ilgilendiren önemli bir gelişme yaşandı ama maalesef, dünyaya nizamat veren iktidarın umurunda bile olmadı. "Haczedilemez." hükmüne rağmen "Emeklinin maaşları haczedilebilir." kararı verdi Yargıtay. Bakınız, emekli maaşlarını zaten kuşa çevirmiştiniz. Emekli maaşına Türk milleti nasıl bakar bilir misiniz? Türkiye'de milyonlarca vatandaşın aç kalmamak için kefenlik parası gibi gördüğü bir maaştır bu; öyle ki insanların ahir ömründe, elden ayaktan düştüklerinde kimseye muhtaç olmamak için en çok güvendiği şey bu emekli maaşıdır. Hatta Vehbi Koç gibi Türkiye'nin en zengin iş insanı bile o kadar servetini bir kenara koymuş ve "Her şeyimi kaybetsem bile benim sırtım yere gelmez çünkü devletten aldığım emekli maaşım var." dediği rivayet edilir. Yahu, şimdi bu güvenceyi bile bu insanların elinden aldınız hem de yargı kararıyla. Peki, bu mümkün mü? Elbette mümkün değil. Yasada açıkça hükme bağlanan ve orta yerde duran bir hükmü görmeyen bir Yargıtay olabilir mi? Burası Türkiye ve artık hiçbir şeye şaşırmıyoruz.
Şimdi, huzura getirdiğiniz yasa teklifiyle güya Türk parasının kıymetini koruyacağınızı söylüyorsunuz. Siz daha, bütün hayatı boyunca çalışıp çabaladığı, hak ettiği kefenlik parasını yani emeklinin aç kalmamak için aldığı maaşı koruyamamış bir iktidarsınız hem de kanun hilafına. Siz mi Türk parasının kıymetini koruyacaksınız? Şimdi bu iktidarın Türk parasının kıymetini nasıl koruduğuna bir örnek vereyim sizlere. Hazine ve Maliye Bakanlığı 2025 yılı ilk altı aylık Ocak-Haziran verilerine göre kamu düzeni ve güvenlik hizmetlerine 465 milyar TL, eğitim hizmetlerine 750 milyar TL, sağlık hizmetlerine 493 milyar TL, savunma hizmetlerine 370 milyar TL kaynak ayırırken buraya dikkatinizi celbetmek istiyorum: Sadece faiz harcamalarına 1 trilyon 111 milyar TL ayrılmış. Bu rakamın büyüklüğünü şöyle ifade edeyim: Milletimizin hizmetine sunulmuş bire bir tüm temel kamu hizmetlerine ayrılan kalemlerin neredeyse tamamından daha yüksek bir rakam bu. "Genel Kamu Hizmetleri" başlığı altındaki toplam harcama ise 2 trilyon 428 milyar TL. Yani milletimizin etinden, kemiğinden koparılarak toplanan vergi gelirlerinin neredeyse her 2 lirasından biri faize gitmiş.
Peki, huzura getirilen Türk parasının kıymetini koruyacağı söylenen bu yasa teklifinde bunun çözümüne dair bir şey var mı? Elbette var. Nedir o? Cilalı laflar, bolca vaat, "ecek"ler, "acak"lar, "mış"lar ve "miş"ler. Bakınız, böylesi devasa bir faiz aktarımı güya faize en çok karşı olduğunu söyleyen Sayın Cumhurbaşkanın iktidarında oluyor. Yani "faiz lobisi, dolar lobisi" diye milletimize şikâyet ettiği bu kişilere bu kadar faizi bizzat kendileri ödüyor. Hep söylüyorum, bu iktidar "Ele verir talkını, kendi yutar salkımı." iktidarıdır. Dilleri "Ali" derken kalpleri maalesef "Yezid" diye atanların her yerde hamaset parçaladığı bir iklimde faiz olmuş, lobi olmuş, borç gırtlağı aşmış kimin umurunda; değil mi?
Şimdi gelelim konuşmak istediğim bir başka konuya. Değerli milletvekilleri, dün gece bu konuyu gündeme getirmiş bazı sorular sormuştum. Bugün gündemle ilgili değerlendirme yaparken de atıfta bulundum ve burada Abdulhamit Gül Bey de buna bir cevap vermişti. Neydi o? Kolombiya'nın başkenti Bogota'da İsrail'in Gazze, Lübnan ve Suriye'ye yönelik saldırılarına karşı uluslararası bir toplantı yapılıyor. "Lahey Grubu" olarak bilinen, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 32 ülke bu toplantıya katılıyor. Konferans mahiyetindeki toplantının ana konusu İsrail'in son dönemde bölgede gerçekleştirdiği saldırıların uluslararası hukuka aykırılığı ve bu duruma karşı alınabilecek ortak önlemlerdi. İsrail'in Filistin topraklarında gerçekleştirdiği eylemleri "uluslararası hukuku ihlal eden ve sivilleri hedef alan saldırılar" olarak tanımlayan kınama bildirisi tüm dünyaya sunuldu ve Türkiye bu bildiriye imza atarak İsrail'in saldırılarını resmen kınayan ülkeler arasında yer aldı. Ama şaşırtıcı olan ne biliyor musunuz? Aynı toplantıda İsrail'e silah, mühimmat, askerî yakıt ve çift kullanımlı yani hem sivil hem askerî alanda kullanılabilecek ürünlerin ihracatının tamamen durdurulmasını öngören metni sadece 12 ülke imzaladı ve Türkiye ise buna imza atmadı.
Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaptı. Ne dedi? Dedi ki: "25 Eylül 2025 tarihine kadar imzalama hakları vardır bunların." Kaç ülke imzalamış? Bu 32 ülkeden 12'si imzalamış. Peki, Türkiye niye 1'inci olarak imzalamamış? Yani İsrail'le ticaret yapmadığınızı söylüyorsunuz, limanlarımızdan asla oraya silah gitmediğini, malzeme gitmediğini, bunları söylüyorsunuz ama "2025'in 25 Eylülüne kadar da vaktimiz vardır." diyorsunuz. Niye? Onların vakti yok muydu? Onların da, o 12 ülkenin de bu 25 Eylüle kadar vakti vardı. En hassas Türkiye'nin olması gerekmiyor muydu? Yani Kolombiya'nın, Güney Afrika'nın hassasiyeti var da Türkiye Cumhuriyeti devletinin Filistin hassasiyeti yok muydu yoksa? Ne diyeyim ben buna? "İkiyüzlülük" mü diyelim? "Milletimize hamaset satarken İsrail'e petrol, gıda ve inşaat malzemesi satıyor." mu diyelim?
Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanında açtığı davaya önce "Dâhil olduk." deyip sonradan olmadıklarının ortaya çıkmasına getirilen tevillere "devlet aklı" mı diyelim? Dışişleri Bakanının açıklamasına "Bu nasıl bir açıklama? Ne diyorsunuz siz? Ne anlatıyorsunuz? İmza attınız mı, atmadınız mı? Niye kıvranıyorsunuz?" mu diyelim?
Hasılı bu iktidar neyin kıymetini korumuş ki huzura getirdikleri Türk Parasının Kıymetinin Korunmasına İlişkin Kanun Teklifi gibi metinlerle paramızın değerini koruyacak işler yapsın. Bunların koruyacakları tek şey makamları, iktidarları, vasatlıkları, layüsellikleri, vurdumduymazlıklarıdır; milletimizi yolunacak kaz, ülkemizi de batan geminin malı olarak görme yüzsüzlüğüdür. Allah bu iktidar zihniyetinden ülkemizi ve milletimizi bir an önce kurtarsın diyor, bu kanuna da "ret" oyu vereceğimizi şimdiden ifade ediyorum.
Teşekkür ederim. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)