GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:112
Tarih:19.07.2025

MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 4'üncü maddesi üzerine söz aldım ancak seçim bölgem olan İzmir'in sorun, sıkıntı ve beklentileri üzerinde konuşma yapmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin 3'üncü büyük şehri İzmir'imiz uzun süredir ihmal edilmişliğin, geri bırakılmışlığın ve görmezden gelinmişliğin sancılarını yaşamaktadır. Hükûmetin yatırım politikaları, ulaşım projeleri, çevre politikaları ve afet yönetimi uygulamaları İzmir'i sürekli olarak ikinci plana atmaktadır. Bu ihmal yalnızca şehrimizin altyapısını değil halkın yaşam kalitesini, gençlerin umudunu, doğanın dengesini tehdit etmektedir. Bu süreçte bizler İzmir'in sorunlarını yalnızca konuşmakla yetinmedik, yazılı soru önergeleriyle, basın açıklamalarıyla, kamuoyuna yaptığımız çağrılarla sürekli olarak İzmir'in, İzmirlinin hakkını savunduk ama iktidar ne yazık ki her seferinde İzmir'in feryatlarına sessiz kalmayı tercih etti. İzmir kamu yatırımlarında yıllardır hak ettiği payı alamıyor. TÜİK verileri açıkça gösteriyor ki kişi başına kamu yatırımlarında İzmir, İstanbul ve Ankara'nın çok gerisinde kalıyor. Oysa İzmir sanayide, tarımda, lojistikte, eğitimde ve turizmde Türkiye ekonomisine ciddi katkı sunan bir şehir. Peki, neden bu katkının karşılığı verilmemektedir? Neden İzmir'e yeni üniversiteler, hastaneler, ulaşım hatları, altyapı projeleri kazandırılmamaktadır? İzmirli gençler neden başka şehirlerdeki olanaklara imrenmek zorunda bırakılmaktadır? Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri şüphesiz ki Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren Hattı'dır. Temeli 2012 yılında atılan bu proje 2025 yılına gelmemize rağmen hâlen tamamlanamamıştır. Her yıl "Bir sonraki yıl bitecek." denilerek oyalanan İzmir halkı bunun bedelini zamanla, parayla ve sabırla ödemektedir. Türkiye'nin başkenti ile 3'üncü büyük şehrini birbirine bağlayacak bu proje yalnızca ulaşımı değil ekonomik gelişimi de doğrudan etkileyecek stratejik bir hattır. Ancak Hükûmet, mesele İzmir'e, İzmirlilere yatırım olduğunda tabiri caizse vitesi 2'ye takmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bir diğer büyük ayıp ise Euro 2032'ye hazırlık sürecinde yaşanmaktadır. Türkiye ve İtalya'nın ortak ev sahipliğinde düzenlenecek Avrupa Futbol Şampiyonası'na İzmir'den herhangi bir stadyum dâhil edilmemiştir çünkü İzmir'in uluslararası standartlara uygun bir stadyumu yok; Alsancak, Göztepe ve Bornova Statları güzel ama bu seviyede bir organizasyon için yeterli görülmemiştir. 2025 yılında 50 bin kişilik, modern, çok amaçlı bir stat İzmir'e hâlâ yapılmamışsa burada büyük bir ihmal vardır.

İzmir'in bir başka önemli meselesi de çevre tahribatıdır. Son yıllarda özellikle Aliağa, Kiraz, Bergama, Menderes ve Bayındır ilçelerinde "ÇED Gerekli Değildir" kararlarıyla açılan taş ocakları, maden sahaları ve kimyasal tesisler İzmir'in doğasına büyük zarar vermektedir. Sırf bir şirket daha fazla kazansın diye halkın içme suyu riske atılıyor, tarım arazileri yok ediliyor, orman alanları talan oluyor; bu nasıl bir vicdan? Hangi yatırım çocuklarımızın temiz su içme hakkından, çiftçinin toprağını ekme hakkından, doğanın kendi dengesinden daha değerli olabilir? Bergama'da altın madenciliği uğruna siyanür kullanımı, Aliağa'da gemi söküm atıkları ve Kiraz'da taş ocaklarının yarattığı çevresel tahribat sadece bugünü değil, geleceği de ipotek altına almaktadır. Biz bu konuda defalarca uyarıda bulunduk, soru önergeleri verdik, Meclis gündemine taşıdık ama maalesef iktidar, tıpkı Maden Kanunu'nda olduğu gibi sermayenin sesini halkın çığlığına tercih etti.

Değerli arkadaşlar, İzmir aynı zamanda yangınlarla sınanan bir şehir. Her yıl binlerce hektar orman alanı yangınlarla maalesef kül olmaktadır ama bu yangınlara karşı önleyici tedbirlerin alınmadığını, yangın söndürme ekipmanlarının yetersiz kaldığını, hava filosunun her yaz yeniden tartışma konusu olduğunu görmekteyiz. İzmir'i yok sayan anlayışa karşı durmalıyız, bu güzel kenti sahipsiz bırakmamalıyız. Ne dağını ne ovasını ne denizini ne de halkını yalnız bırakmayacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)