GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:65
Tarih:14.02.2012

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de Cumhuriyet Halk Partisi Meclis araştırma önergesinin aleyhinde söz aldım. Gruplar arası dağılım yapılırken bize aleyhte söz hakkı düştü ama bunun aleyhinde olmamızı beklemeyin.

Sevgili arkadaşlar, aslında, burada bu önergeler konuşulurken iktidar partisinin milletvekilleri çıkıp cevap veriyorlar. Biz, burada İç Tüzük tartışmalarını yürütürken aslında bu milletvekili arkadaşlarımızın hukukunu da savunuyorduk. Böyle bir kapı kulluğu olmaz, böyle bir demokrasi olmaz.

Şimdi, ben bu milletvekili arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğunu tanıyorum. Vallahi, bilgili, birikimli, kendi alanlarında epeyce de bilgili arkadaşlar. Yani buraya neden çıkıp bilgisini, birikimini bu Parlamentoyla paylaşmaz, neden halkla paylaşmaz? Çıkarlar, tek sözcükle "Gündem çok doludur." E, sizin düşünceniz yok mudur? İşte, aslında sorun burada başlıyor. Yani AKP "Bir şeyleri değiştiriyorum." diye yola çıkıyor ama bir şeye dokunmuyor. 12 Eylül Anayasası'nı, 12 Eylülün getirdiği yasaları, bütün boyutuyla sahipleniyor. İşte, odur ki, o Siyasi Partiler Yasası,  o Seçim Kanunu'dur ki milletvekilini kapı kulu yapan bu yasalardır. Bizim buralardan başlamamız lazım. Eğer özgür iradeyle Parlamentoya vekiller gelse, eminim ki kimse buradaki on dakikalık süreyi bir dakikaya yerleştirerek düşüncelerini açıklamadan inmez. Çünkü sizin seçmenleriniz de sizi izliyorlar. Yok mu yani bu faili meçhullerle ilgili sizin bu konuda bir bilginiz, bir birikiminiz yok mudur veyahut da cezaevleriyle ilgili yok mudur? Ama ne yazık ki milletvekili arkadaşlarımız bu konuda büyük bir haksızlıkla karşı karşıyadır.

Aslında, isyan gemide başlamalıdır. Siz de çıkıp demelisiniz ki: "Yahu, biz konuşmalıyız. Biz onun için buraya geldik." Çünkü geçen gün ben bir arkadaşımızı burada dinlerken dedi ki: "Ben genç bir vekilim. Geldim, düşüncelerimi halkımla paylaşmak istiyorum, Parlamentoyla ama Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu bu olunca kimse genel başkanın talimatı dışında bir şey söylemez."

Bakın, yukarıda bir kanun teklifi görüşülüyor. Sevgili arkadaşlar, bunlar 12 Eylülden bize miras kalanlardır. Söyledik, biraz önce burada yine seslendirdik. İstiklal mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri ve özel yetkili mahkemelerin birbirinden hiçbir farkı yoktur. Bunlar hep muhaliflere karşı kurulmuş mahkemelerdir. İşte bugün, bu mahkemelerden size bir yönelme oldu ama sizin gerçek niyetiniz? Yani bu antidemokratik mahkemeleri ortadan kaldırmak gibi bir düşünceniz yok, kendinize uygun bir şey yaratmaya çalışıyorsunuz. Oysaki daha önce de söyledik: Bu terörle mücadele yasaları da gündeme geldiğinde en çok askerler tepki gösteriyordu ama bugün bir Genelkurmay Başkanı terörle mücadeleden dolayı içeride. Bu özel yetkili savcılara o kadar çok görevler, o kadar yetkiler verdiniz ki çıkıp, resmen celp aslında Sayın Başbakanadır. Siz kim için bu kadar yetkileri yüklediniz? Çünkü muhalifler için. Kimler için? Devrimciler için. Kimler için? Kürtler için. Ve bugün de döndü, size geldi.

Şimdi, gelin hep birlikte 12 Eylülden hesap soralım. Yani sözde böyle bir anayasal değişiklik falan 2010 yılında yaptınız ama o değişen maddelerin hiçbirinin uyum yasalarını hayata geçirmediniz. Bir tek tanesini, Hâkimler ve Savcılar Üst Kurulunun uyum yasalarını geçirdiniz, onun dışındakilere müdahale etmediniz çünkü 12 Eylül sizi de besliyor. 12 Eylüldür iktidarınızı sekiz, on iki yıldır ayakta tutan o Siyasi Partiler Yasası'dır, o Seçim Kanunu'dur. Ve biz hep feryat ediyoruz: Bakın, o bölgede işlenen faili meçhul cinayetler? Yargı hâlen bu konuda seyirci. Levent Ersöz orada, Silopi'de bir ilçe başkanımızı ve yöneticimizi gözaltına alıp? Ve o kışladan bu 2 şahıs hâlâ çıkmadı ve Levent Ersöz cezaevinde yargılanıyor Ergenekon'dan, ama faili meçhul cinayetlerden dolayı suçüstü yakalandığı hâlde burada biz mağduruz ve buraya müdahil olamıyoruz. Onun için, Ergenekon yargılanması da faili meçhullerin dışındadır, onların nemalandığı alanlar da aslında Kürt coğrafyasıdır. Açıkça ilan ediyoruz, buradan feryat ediyoruz: O dönem siyasal iktidarın, askerî-sivil bürokratların hepsinin bunda payları vardı.

Şimdi "Bin tane operasyon yaptım." diyen bir dönemin Bakanı bugün oturumu yöneten Sayın Başkanın eşi için "Tuğlayı çektiğimiz zaman tamamen çöker." diyebiliyorsa ve bu, elini kolunu sallayarak dolaşabiliyorsa o da bu ülkenin bir ayıbıdır. "O dönemde biz karar verdik, Kürt iş adamları için, şu şahsiyetler için karar verdik." diyen bir Başbakan elini kolunu sallıyorsa bu Parlamentonun bir ayıbıdır. Eğer o dönem kararlar Millî Güvenlik Kurulunda alınıyorsa, içinde Demirel'den Çiller'e, Doğan Güreş'e, Mehmet Ağar'a kadar herkes orada görev alıyorsa ve bunlarla ilgili bir işlem yapılamıyorsa bu ülkenin bir ayıbıdır, sizin bir ayıbınızdır.

Şimdi sormak istiyorum: Bu güçleri, bu şahsiyetleri koruyan güç kimdir? Hangi güçtür bunları koruyor? Hani 12 Eylülden hesap soruyordunuz? Hani 12 Eylül Anayasası'nı değiştiriyordunuz? Hani 12 Eylül, bu devlet güvenlik mahkemeleri ve özel yetkili mahkemeler halka zulmetti? Aslında hepimiz kalkıp, 12 Eylülün ürünü olan devlet güvenlik mahkemelerini ve özel yetkili mahkemeleri yok hükmünde saymalıyız, onların verdikleri kararları da yok hükmünde saymalıyız. Ama bunları yapmıyoruz. O dönemde bu kadar kana bulaşmış insanların böyle ciddi bir şekilde? Bu birlikte cinayet işleyenlerin sözüdür. Onlar "Bize talimatlar geliyordu, biz ona uygun bir şekilde hareket ediyorduk." diyorlar, ama tetiği çekenler içeride, tetiği çektirenler ve listeyi sunanların hiçbiriyle ilgili bir tek işlem yapılmıyor ve bugün tartıştığımız, konuştuğumuz bu mahkemeler bütün muhaliflere karşı?

Bakın, avukatlarla ilgili savcı keyfî davrandı, 40 tane avukatı içeri aldılar. Nedir suçlama? "Efendim, İmralı'ya gittiniz, Öcalan'la görüştünüz." Giden avukatlar yasal görevlerini yerine getirmişler, kimi avukat bir kez gitmiştir ve neye dayanarak tutukluyorsunuz? Özel savcının yetkisine dayanarak. Gazetecileri tutukluyorsunuz, bilim adamlarını tutukluyorsunuz ve bu özel yetkili savcılar bu görevlerini alabildiğine kötü kullanıyor ama hiçbirinizin kılı kıpırdamıyor ama sorun MİT'e gelince? Tabii ki ben şunu açıklıkla ifade etmek istiyorum, bu uygulamayı da yanlış buluyorum yani savcının durumdan vazife çıkararak MİT'le ilgili başlattırdığı bu soruşturmanın aslında bir rövanş soruşturması olduğuna inanıyorum. Böyle bir görevi olmamalıdır savcının. Savcı yetkisini aşıyor ama burada MİT'in sahipleri var, peki, bu halkın sahipleri kim olacak?

Binlerce insan gözaltına alınıyor -belediye başkanları- ve 8 bine yakın insan tutuklanıyor. Ne yapmalı, bunlar nereye sığınmalıdırlar? Özel yetkili mahkeme ve savcılar keyfî tutuklama yapıyor, keyfî bir uygulama içerisinde oluyor ve sizin kılınız kıpırdamıyor. Kendinize göre bir hukuk oluşturuyorsunuz, kendinizi ve yandaşlarınızı kollayan, koruyan bir anlayış içerisindesiniz ama şunu unutmayınız: Tanrı'nın değirmeni ağır döner ama iyi öğütür, siz de bunlara tabi olacaksınız yani bu bir gün sizi de vuracak. Onun için yol yakınken daha çok insaf, daha çok vicdan, daha çok bu halkın selameti için hep birlikte, gelin, bu özel yetkili mahkemeleri birlikte ortadan kaldıralım ve bu halka uygulanan haksız politikalara bir an önce son verelim.

Benim bu Meclis araştırma önergesiyle ilgili olumlu oy dileğim olacak ama ne mümkün, bunun olmayacağını yıllardır hep bize bu kürsü, bu Parlamento gösterdi ama, gerçekten, el kaldırırsanız kaybedecek hiçbir şeyiniz yoktur.

Ben eminim ki Başbakan da bütün bu ellere bir şey söylemez çünkü Sayın Başbakan da diyor ki: "Biz aslında faili meçhul cinayetleri araştırmak istiyoruz, BDP engel." Hodri meydan, biz getirdik, buyurun oy verin; CHP getirdi, oy verin. Eğer bize inanmıyorsanız o zaman siz getirin, biz hep birlikte sizin önergenize oy verelim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.