GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:113
Tarih:20.07.2025

CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ben de sözlerimin başında, önceki Genel Başkanımız Altan Öymen'e rahmet diliyorum, bütün Cumhuriyet Halk Partisi ailesine sabır diliyorum.

Ve yine, geçmişte mesai arkadaşımız olan, beraber çalıştığımız çok değerli hocamız Lale Karabıyık'ı kaybettik, Lale Hoca'mıza da Allah'tan rahmet diliyorum.

Ve tabii, yine son olarak, 20 Temmuz günü Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 51'inci yılı. Kıbrıs Türkünün bağımsızlık mücadelesine, dünyadaki şu anda da yürürlükte bulunan izolasyonlara karşı olan mücadelesine saygılarımı belirtmek istiyorum. Ve tabii, Kıbrıs Barış Harekâtı döneminde Başbakan olan Bülent Ecevit'e, Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan'a, o Kabinenin bütün üyelerine ve şehitlerimize rahmet diliyorum.

Değerli arkadaşlar, Genel Kurul çalışmalarının sonuna yaklaşıyoruz. Türkiye'de kimi zaman öyle kötü olaylarla karşı karşıya kalıyoruz ki "Ya, bu kadarı da olmaz herhâlde, daha kötüsü olmaz herhâlde." diyoruz ve maalesef, yine daha daha kötü olaylar görüyoruz. Bakın, 19 Temmuz günü, dün Dışişleri Bakanlığının hem sosyal medya hesabında hem "web" sayfasında bir bildiri yayımlandı, "Lahey Grubunun Bogota'daki Toplantısı Sonucunda Kabul Edilen Ortak Bildiri'ye Yönelik Tutumumuz Hakkında" başlıklı bir bildiri.

Değerli arkadaşlar, öncelikle bir açıklama yapayım: Biliyorsunuz, Lahey Grubu diye bir grup var. Burada İsrail'in Gazze'de işlediği soykırım suçlarının üzerinin kapatılmaması için, uluslararası hukuk yoluyla bu suçların üzerine gidilmesi için bir ülkeler grubu oluştu ve Bogota şehrinde de geçtiğimiz hafta önemli bir toplantı gerçekleştirildi ancak bu toplantıya katılan 30 ülke temsilcisinin 12'si sonuç bildirisini imzaladı ve Türkiye Cumhuriyeti adına o toplantıya katılan delege bu bildiriyi imzalamadan Bogota'dan ayrıldı.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, toplum nezdinde bu bir tepki yarattı, vatandaşlarımız sosyal medyadan, başka mecralardan tepkilerini dile getirdiler. İşte bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı gerçekten tarihimize utanç vesikası olarak geçecek bu açıklamayı yaptı. Şimdi, burada deniyor ki: "Bu bir dezenformasyondur ve bu iddialar asılsızdır." Arkadaşlar, imza atmadı oradaki Türk görevlisi yani şimdi buna dezenformasyon demenin, asılsız demenin âlemi var mı? Bunu Dışişleri Bakanlığı yapar mı?

Devam ediyor bildiri: "30 ülkeden sadece 12'si imzalamıştır." diyor. Şimdi, bakıyoruz, kim bu, hangi ülkeler bunlar: Efendim, Bolivya, Küba, Kolombiya, Endonezya, Irak, Libya, Malezya, Namibya, Nikaragua, Umman, Saint Vincent, Güney Afrika. Şimdi, sormak istiyorum yani bizim milletimiz bu milletlerden daha mı az şeref sahibi? Bu, utanç verici bir durumdur. Bakın, bunu tekrar söylüyorum: Bu, Türkiye'nin alnına sürülmüş bir kara lekedir. Siz çıkacaksınız, bu kürsülerde Gazze'deki soykırımdan bahsedeceksiniz... Nedir kardeşim, bu 12 ülkenin bu imzayı atması karşısında Türkiye'nin bu imzayı atamamasının arkasındaki endişe nedir, neden korkuyorsunuz?

Devam ediyoruz bildiriye: "Kurumlar arası eş güdüm gerekiyor, tüm kurum ve kuruluşlarımızın gerekli hazırlıkları tamamlaması icap ediyor." diyor. Bu 12 devletin kurumu yok mu, onların hazırlığı yok mu? Siz kimi kandırıyorsunuz ya? Dışişleri Bakanlığı bunu söylüyor ya! Siz kimi kandırıyor, çocuk mu kandırıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Yine devam ediyor: "Efendim, biz zaten bu tedbirleri uyguluyoruz." Birazdan geleceğim o tedbirlerin ne olduğuna, uygulamadığımızı da söyleyeceğim. Bakın, Dışişleri Bakanlığı kendi milletine yalan söyleyemez arkadaşlar. Ben bunu kabul etmiyorum, Biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak bunu kabul etmiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Dışişleri Bakanlığı kendi halkına, kendi milletine yalan söyleyemez.

Değerli arkadaşlar, devam ediyoruz. Genel Başkanımız bu çok dramatik olay karşısında dün Trabzon'da önemli bir konuşma yaptı; kürsüde birçok konuyu gündeme getirdi ama bu Bogota skandalını da gündeme getirdi ve bunun arkasında Trump'tan korkan iktidar olduğunu, bu skandalın arkasında Trump korkusu olduğunu vurguladı ve bu korku nedeniyle iktidarın Netanyahu'ya meydan okuyamadığını açıkladı. Peki, ne oldu biliyor musunuz? Bugün Dışişleri Bakanlığı bir açıklama daha yaptı ve bu az önce anlattığım yalanlara bu açıklamayla devam etti. Türkiye'de devletin geldiği hâle bakın, Dışişleri Bakanlığı bir partizan kuruluş hâline getirilmiş; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına sosyal medyadan, "web" sayfasında laf yetiştiren Dışişleri Bakanlığı. Yazıktır arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihine böyle şeyler olmamıştır! Siz, Özgür Özel'e laf yetiştireceğinize Trump'a laf yetiştirin, Netanyahu'ya laf yetiştirin; elinizi tutan mı var? Neden korkuyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, ne deniyor bu açıklamada ona gelelim; 20 Temmuz açıklaması, numara 152: "Efendim, biz, zaten ticareti yasakladık 2024 yılının Mayıs ayında." diyor. Ya, Allah'tan korkun, şu kürsülerde defalarca söyledik bu ticaretin yasaklanması gerektiğini, aylarca söyledik ve "2024 yılının Mayıs ayında biz yasakladık." diye buraya gururla yazıyorsunuz. Ya, Güney Afrika Cumhuriyeti sizden altı ay önce, 2023 yılının Aralık ayında Uluslararası Adalet Divanına bu soykırım nedeniyle başvurdu. Güney Afrika'nın soykırım nedeniyle yaptığı müracaattan altı ay sonra ticareti yasaklamış bir iktidar, bunu övünç madalyası olarak bize anlatıyor. Peki, İsrailliler ne diyorlar bunun karşısında? İsrail Merkez Bankasının raporu var, "Türkiye'nin yaptırımları hiçbir şekilde bize zarar vermemiştir." diyor. Bakın, ben bu raporu okudum bu kürsüde. Vatandaşlarımızı, milletvekillerini kandırmaya çalışmayın; dürüst olun, açık olun, böyle açıklamalarla karşımıza çıkmayın. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; bakın, ilgilisi varsa burada önümde duruyor 3 sayfalık, 12 devletin imza altına aldığı bu açıklama, Bogota Deklarasyonu burada duruyor. Maalesef, Türkiye'nin burada imzası yoktur, az önce ismini saydığım 12 devletin imzası vardır. Türkiye Cumhuriyeti devleti adına oraya katılmışlardır; 30 katılımcısı vardır bu toplantının, Türkiye Cumhuriyeti bunlardan biridir ancak bu belgeyi imzalamamıştır.

Peki, bu belgede ne deniliyor? 6 tane önemli karar var bu belgede. Deniliyor ki: "İsrail'e silah, mühimmat, askerî yakıt, ilgili askerî teçhizat ve çift kullanımlı malzemelerin temini ve transferinin engellenmesi." Ya, buna mı karşısınız, buna mı karşısınız, niye imza atmıyorsunuz? Devam ediyor... Anlaşılan temel problem burada, imza atmaktan kaçınılmasının sebebini açıklıyorum; şimdi okuyacağım 2'nci maddedir. Ne deniyor biliyor musunuz? "Bu tür malzemelerin taşındığı açıkça belli olan gemilerin kendi kara sularında transit geçiş, demirleme ve hizmet alma işlemlerine izin verilmemesi..." Deniz hukuku gibi uluslararası hukukla tam uyum içinde, bu söyleniyor. Hatırlıyorsunuz değil mi, VELA gemisini hatırlıyorsunuz değil mi, buradan ayrıldıktan sonra hakkında uluslararası basında yazılan haberleri hatırlıyorsunuz değil mi? İşte, budur arkadaşlar, Bogota'dan koştura koştura kaçıp bu imzayı atmayan Hükûmetin gerekçesi budur, kimseyi kandırmayın, bu 2'nci maddedir; bu 2'nci madde orada bulunduğu için imza atmadan oradan koşa koşa kaçmıştır gönderdiğiniz görevliler.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, konuşacak çok konu var ama süremin sonuna geliyorum, bir önemli konuyu daha Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum. Ben, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi üyesiyim, aramızda beraber çalıştığımız arkadaşlarımız var. Bu hafta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Demirtaş'la ilgili verdiği karar çok önemlidir, bu kararın uygulanmamış olması, hâlâ uygulanmamış olması Türkiye Cumhuriyeti devleti için bir ayıptır.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Anayasa'yı uygulayın.

YUNUS EMRE (Devamla) - Türkiye'nin ve bütün devletlerin, devletler hukukunun en temel prensibi ahde vefadır, attığınız imzaya saygı göstermektir. Daha önce Osman Kavala hakkında alınan karar da maalesef uygulanmamıştır, birden fazla kararı vardır. Ayrıca, yine, benim de az önce söylediğim, üyesi olduğum Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin de Osman Kavala'nın hemen salıverilmesi yönünde birkaç defa aldığı karar vardır, bunlar uygulanmamıştır. Yine, Selahattin Demirtaş bakımından hepimizi aslında çok büyük endişeye sevk etmesi gereken bir cümle var o karar metninde, "Türkiye'de siyasal çoğulculuk ortadan kaldırılsın diye tutuklu olarak cezaevinde tutuluyor Demirtaş." deniliyor o kararda yani 18'inci maddeden Türkiye'yi mahkûm ederken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, maalesef, Türkiye için bu çok acı durum açıklıkla ortadadır. "Demokrasiyi ve hukuku ortadan kaldırmak için, vatandaşlar özgürce siyaset yapamasın diye bu insan cezaevinde tutuluyor." deniyor. Bu utancı Türkiye'ye daha fazla yaşatmayın.

Az önce ifade ettiğim gibi, başta Osman Kavala kararı olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin uygulanmayan kararlarını uygulayın. Ve yine, bu Meclisin bir üyesi olan, Anayasa Mahkemesinin hakkında birkaç defa karar vermiş olduğu Can Atalay kararı Türkiye'nin önünde çok büyük bir engeldir; bu kararın hemen uygulanması gerekmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)