| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 107 |
| Tarih: | 09.07.2025 |
CHP GRUBU ADINA TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; ekranları başında bizi izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. 217 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hazırunda bizi izleyen Milliyetçi Hareket Partisi sıralarındaki 1 milletvekilimize, AK PARTİ sıralarındaki 4 milletvekilimize de konuşmamı dinledikleri için teşekkür ediyorum. Herhâlde oylamada diğerleri de gelecekler Sayın Başkanım.
Şimdi, konuşmama, tabii, üzücü bir durumla başlayayım. 12 askerimizin ne yazık ki şehit olmasıyla ilgili üzüntülerimi paylaşmak ve belirtmek isterim.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başkomutanı sıfatıyla Sayın Cumhurbaşkanının... Bu çocukların şehit olmasından, vefatından sorumlu olanların kimler olduğunu açıklayabilecek, inceleyebilecek bir araştırma komisyonuna bizi de dâhil ederek özellikle bir soruşturma yapılması hepimizin dileği. Çünkü bu gençlerimizin, bu evlatlarımızın bu şekilde yaşamlarını yitirmelerine, şehit olmalarına sebep olan sorumlular var; onların mutlaka ortaya çıkması lazım.
Değerli arkadaşlar, kanun teklifi, geleneklere aykırı, kanun yapma tekniğine ve teamüllerine aykırı olarak hazırlanmış 22 maddelik bir kanun teklifi. Kanun teklifinin içeriğinde, aslında yine daha evvelki torba kanunlarda tanık olduğumuz gibi, Cumhurbaşkanının yetkilerini artıran düzenlemeler var. Bu düzenlemelerin başında da, en başta elbette ki Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin terfi, rütbe ve görev sürelerinin uzatılması, kısaltılmasıyla ilgili yetkinin yine Cumhurbaşkanına ilk 3 maddesinde verildiğini görüyoruz. Bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, askerî personelin kanununa aykırı, Anayasa'ya aykırı bir biçimde hazırlanmış olup özellikle kişiye özel bir kanun olarak da göze çarpmaktadır. Dolayısıyla bu teknikle Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, göz bebeğimiz olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kendine özerk bir biçimde, rütbelerin ne olacağına ilişkin yetkiyi elinden alıp Cumhurbaşkanına vermesi sistematiği bozabilecek bir düzendir. Bunu buradan belirtmek isterim. O yüzden buna bir defa karşı duruyoruz.
Yine, torba kanunda sakıncalı olan şeyler var. Aslında torba kanun biliyoruz ki emekliye ilişkin düzenleme olarak geldi ama dağ fare doğurdu, yüzde 16,58 gibi bir zamla emekli maaşları ne yazık ki insanlar yoksulluğa, çaresizliğe devam edecek şekilde -çok basit- 22.104 lirayla onaylandı ve Cumhurbaşkanımız yine bunu da çok olumlu bulduğunu söyledi ne yazık ki.
Bizim aslında gündemimizin içinde bugünlerde çok önemli olan şey, belediye başkanlarımıza yapılan haksızlık. Torba yasadan da elbette söz edeceğiz ama önce bundan söz etmemiz gerekiyor, bunu görmemiz gerekiyor. Başta Adana Belediye Başkanımız Zeydan Karalar'ın niye tutuklandığına bir bakınca, yahu insan, hiç mi hukuk, hiç mi vicdanın bir kırıntısı yok diye bir düşünür; on iki yıl evvel belediye başkanıyken yapmış olduğu bir işlemden dolayı şimdi mi aklınıza geldi kardeşim burada tutuklama yapmak ya? Abdurrahman Tutdere, günlerce, saatlerce, Adıyaman'da depremin başında yakınlarını defnettikten sonra çıkmış, yeniden enkazların başında "Nasıl insan kurtarırım?" diyen bir Belediye Başkanı, insanların yüzde 50'sinden fazlası destek vermiş, Belediye Başkanı yapmış; o başarısını gölgelemek için getiriyorsunuz, gözaltında ev hapsine mahkûm ediyorsunuz, siz de buna "hukuk" diyorsunuz! Böyle bir şey olmaz. Türkiye yargılamalar konusunda güvenini kaybetti. İşte, dünya ülkeleri arasında -demin arkadaşlarım gösterdi- yüzde 1'e düşecek kadar geriledik, bu kimin yüzünden oldu? Boş kalan AKP sıraları yüzünden, boş. Sadece saraydan hazırlanan kanun tekliflerine "evet" denilmesi gereken yerlere gelip "evet" diyorsunuz, el kaldırıyorsunuz, onun dışında şu sıralarda yoksunuz; utanın bundan ya! (CHP sıralarından alkışlar)
Bolu'da ne yazık ki bu yangın faciasında yaşamlarını yitirenlerin ilk duruşmasına katılmıştım. İzleyebildiğim kadarıyla bir anekdot vermek isterim, bu da hukuk açısından önemli bir bilgidir. Duruşma başlamadan önce avukat diyor ki: "Sayın Hâkimim, usul hakkında söyleyeceğim size. Biz bu yangın görüntüleriyle ilgili belgelere ulaşamadık, onlar bize flaş bellek olarak verilmeliydi çünkü yargılamanın doğru ve adil yapılabilmesi için biz o görüntüleri görmeli, onlara göre savunma, eleştirimizi yapmalıyız." Doğru mu, var mı bir yanlışlık; hâkimin bunu vermesi gerekmiyor mu? "Bunu verin ki bunu verdikten sonra duruşmaya başlayalım." dedi; savcı ile hâkim mütalaa verdiler, iki dakika sonra duruşmaya devam kararı alındı. Biz sizin hukukunuza nasıl güveneceğiz ya? Biz sizin adaletinize nasıl güveneceğiz? Gözaltına aldığınız belediye başkanlarımız için şu ana kadar somut, elle tutulur bir delil var mı? Şu ana kadar hani bu gizli tanıklar dışında herhangi bir şey var mı ya? Ama bir tane önemli şey var: Sayın Devlet Bahçeli'nin -uyarısı üzerine- yargılamaların açıktan, televizyonlardan verilmesi kararını desteklemesini olumlu bulduk. Umarım ne olacağını göreceğiz.
Değerli milletvekilleri, şöyle bir sorunumuz var: Türkiye'nin gündemi o kadar çok meşgul ki fakat başımıza gelen bu felaketler yüzünden gerçek gündemle yüzleşemiyoruz. Bir İklim Kanunu geldi, geçti, ne yazık ki Türkiye'nin uzun yıllar boyunca canını yakacak sonuçlarını daha önce olduğu gibi göreceğiz. Şimdi "maden yasası" "zeytin yasası" dediğimiz bu yasayla insanların yaşam alanlarına, ormanlarına, meralarına, her yere çöküyorsunuz. Eğer bu maden yasası geçerse, eğer bu zeytinlikler ortadan kalkarsa Türkiye geri dönülmesi, telafisi mümkün olmayan sonuçlarla karşı karşıya kalır. Bunun vebalini ne biz engelleyemediğimiz için kaldırabiliriz ne de siz bunu geçirdiğinizi için kaldırabilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Yolun başındayken, yarın Türkiye'nin her yerinden buraya gelecek olan 220 yaşam alanı savunucusunun da isteğini göz önüne alarak, sakın ola ki bu maden kanununu getirmeyin. Ben Rize'de yaşıyorum. Yahu, ilimin yüzde 67'sini maden sahası ilan ettiniz, utanmadınız mı ya! Karadeniz coğrafyasının birçok yerinde böyle. Ne olacak? Çok uluslu şirketler gelecekler, oradan size yüzde 10 pay verecekler ama bunların genel bütçe içindeki payı yüzde 1,5 olarak ortaya çıkacak. Dolayısıyla bu çok uluslu şirketlerin size sağlayacağı faydayı çiftçi sağlar, biz çaydan sağlarız, fındıktan sağlarız, üretimden sağlarız ve bir gün bu güneş hiç bitmez, bu yağmur hiç dinmez, iklim değişikliği bile bu döngünün bitmesini sağlayamaz. Biz sizin yaptığınız hataları telafi edebiliriz, yağmur yağar, güneş açar, yeniden tarım yaparız, yeniden kazarız, her şeyi yaparız, borçları da öderiz ama eğer bu maden kanunuyla Türkiye'nin topraklarını madenlere, o çok uluslu şirketlere teslim ederseniz, o baba ocaklarını verirseniz işte o zaman onun altından kimse kalkamaz, biz de kalkamayız, siz de kalkamazsınız; vazgeçin bu sevdadan.
Değerli milletvekilleri, Karadeniz'de yaşayan kadim halkın bir örneğiyle cümlelerimi bitireceğim. Başkanım o kadar uzatır. Şimdi, bizde Fırtına Vadisi var, herkes bilir. Karadeniz'de dereler böyle denize doğru akar, her vadide de var bu, her denizde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ocaklı, lütfen tamamlayın.
TAHSİN OCAKLI (Devamla) - Bitiriyorum.
Bu vadide balık tutmanın, alabalık tutmanın zaman dilimince bir tanımı var. O tarihlerde saat yok, takvim yok ama balığı tutmaya ilişkin bir veri var. Nedir o? Hurma yaprağı kedi dili kadar büyürse o zaman balık tutulur ama kızılağaç yaprağı eğer suya düşerse o zaman da balık tutulmaz. Bize ne zaman ne yapılacağını gösteriyor, bir rehberdir bu, bir Anadolu kültürü ve rehberi. Şimdi, buradan esinlenerek aslında bizim de ne yapacağımız belli, siz sandığı getireceksiniz veya biz sandığı getireceğiz ve kararı, balık tutulacak mı, tutulmayacak balık kendisi verecek; avcı yola çıksın.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)