| Konu: | AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 14.02.2012 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, burada küçük küçük şeyleri tartışarak, sürekli olarak da grup önerisi tartışarak zaman kaybediliyor, bir taraftan da iktidar partisi mensupları da diyor ki: "Efendim, muhalefet çalıştırmıyor."
Yani şimdi, burada her gün ayrı bir teklifle, ayrı bir çalışma önerisiyle takvimi değiştirerek, saatlerini değiştirerek geliyorsunuz, sürekli dayatmayla birtakım şeyler yapmaya çalışıyorsunuz.
Burada, ben gerçekten anlayamıyorum, az önce Sayın Bahçekapılı söyledi, ben de hemen not almıştım, Sayın İnce, arada sağ olsun, kısmen söylemiş oldu.
Yani bir taraftan getirdiğiniz gündeme bakıyoruz, cuma günü burada var, güzel. Şimdi, cuma günü neyi görüşeceksiniz, öncelikle ben onu sormak istiyorum. Burada grup başkan vekilleri geliyor. Neyi düşünerek koydunuz? Yani gündemde bir şey var mı?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Gizli gündem, gizli gündem.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Uluslararası anlaşmalar var, başka da şu anda bir tane öne almak istediğiniz kanun teklifi burada görüşülecek diye bekliyorsunuz, orada da Sayın Bakanın işi olduğu için muhtemelen de perşembeye kalacak diyorsunuz.
Peki, şimdi cuma günü ne görüşeceğiz, siz biliyor musunuz? Genel Kurul gündemine hâkim. Nerede hâkim? Genel Kurulun gündemle alakası yok. "Oraya bir koyalım, ne olur ne olmaz, geçer..."
Şimdi, alt komisyon kurulursa, demin söyledik veya geri çekilirse? Ben size örnek vereyim: Üç hafta önce Plan ve Bütçe Komisyonuna Toplu Sözleşme Kanunu geldi. O gün geçirecekken arkadaşlarımız önerge verdiler, alt komisyon kurduk. Niye? Çünkü "Çalışmayla ilgili komisyonumuzda görüşülmesi gerekir, tali komisyondur -aile, sağlık, sosyal politikalar, neyse, uzun komisyonumuzun adı- orada da görüşülsün." dedik. Şimdi, alelacele gelen bu tasarıyla ilgili ben alt komisyon üyesiyim, henüz toplantı yapmadık. Yani ne yapacağımız, nasıl yapacağımız burada belli değil ama biz koyalım, cuma gününe bu gelsin.
Bir de az önce değerli arkadaşlarım kısmen temas ettiler, tasarı hâlinde gelmesi gereken şeyler teklif hâlinde geliyor. Değerli arkadaşlar, bu, kanun yapma tekniği açısından birçok sakınca içeriyor çünkü gelen kanun tasarılarında bizim oturup bir etki analizi yapmamız gerekiyor, bunun ilgili kurumlardan görüşünün alınması gerekiyor. Peki, şimdi nasıl olacak? Alelacele arkadaşlarımıza geliyor.
Ben size birkaç örnek vereyim: Teklif sahibi geliyor. Komisyonda şu konuda bir soru soruyoruz, teklif sahibinin bilmesi lazım değil mi, teklifi hazırladığına göre, o cevap veremiyor, bakana bakıyoruz, bakan da yetkili uzman arkadaşa bakıyor, o cevap veriyor. Kim hazırladı bu teklifi? Kim hazırladı? Yani hazırlıyorsa bunun hakkındaki mütalaayı yapabilmesi, sorular sorulara cevap verebilmesi gerekmez mi? Yok. Neden? İlgili kurum hazırlamış, getirmişler, arkadaşlarımız imzalamış.
Bakın, bu iş çok ciddi bir şey değil. Değerli arkadaşlar, size bir örnek vereyim: Burada, geliyor kanun teklifi, tasarı olarak hazırlanmış, -geçtiğimiz yasama döneminde yaşadığımız bir örneği sizlerin dikkatine sunayım, komisyon üyesi arkadaşlarım burada- arkadaşlarımız getirmişler, aceleyle, bunun hızlıca geçmesi gerekir diye üzerini daksillemişler, "Kanun tasarısı" yazan yeri daksilleyerek diğer tarafı daktilolu, sadece "Tasarı" yazan yeri daksillenmiş ve "Teklifi" yazıyor, elle yazılmış. Düşünebiliyor musunuz? Ne kadar gayriciddi, Meclisin tüzel kişiliğini, Plan ve Bütçe Komisyonunu dikkate almayan bir yaklaşım içerisindesiniz.
Peki, biz bunu uyarınca ne oldu biliyor musunuz? Arkadaşlar bunu dikkate aldılar ve bir düzeltme yaptılar. Ne dediklerini biliyor musunuz? Tamamını daksillemişler, başka bir kanun tasarısı getirirken tamamını daksilleyerek, o satırın tamamını elle yazmışlar. Çok büyük bir gelişme kaydetmişler! Yani öyle bir hâle geliyoruz ki, yani Allah rızası için bir memura onun bir paragrafını hiç olmazsa daktiloyla yazdırıp, üzerine fotokopi de koyduracak kadar bile ya vaktiniz yok bu kadar aceleyle getiriyorsunuz ya da ciddiye almıyorsunuz "Biz yaptık, oldu." diye çıkıyor. Ondan sonra da efendim, İç Tüzük gereği "Komisyon gündemine hâkimdir. Genel Kurul gündemine hâkimdir." Yok öyle bir şey.
Değerli arkadaşlar, bu, maalesef Meclisin, yasamanın önemini dikkate almadığınızı ve tek parti iktidarı olarak "Biz yaptık, oldu." mantığı içerisinde bunlara devam ettiğinizi gösteriyor.
Şimdi, hazır böyle yer ayrılan, cuma günü için "görüşeceğiz" denilen kanunla ilgili, kanun teklifiyle ilgili arkadaşlarımız görüşlerini sundular. Ama maalesef, maalesef ki maalesef Türkiye, bu dönemde, bizlerin referandumdaki uyarısına rağmen bir hukuk devleti olmaktan çıktı, hadi hukuk devleti olmayınca ne diyorsunuz? "Kanun devleti" oldu. Kanun devleti olmaktan da çıktı, yargıç devleti oldu.
Ee şimdi, yargıçlar sizin istediğiniz gibi karar verince iyiydi, ne güzel. Bizim istediğimiz gibi değilse diyorsunuz "Aman yargıya müdahale var. Bunlar siyasallaştı."
Ee peki, şimdi ne oldu? Yani Genelkurmay Başkanıyla ilgili soruşturma açılınca iyi, MİT Müsteşarıyla ilgili olunca kötü.
Şimdi, nasıl bunu ayıklayacaksınız değerli arkadaşlar? Özel yetkililerden demin bahsettik ama burada bir yargıç devleti kurarak bunları nasıl ayıklayacaksınız? Yani Sayın Başbakan önceki hafta Suriye ile ilgili konuşurken, Suriye'nin Devlet Başkanını uyarıyordu kendisi. Daha önceki yapılan olaylarla ilgili de uyarıda bulunuyordu. Ne demişti? "Men dakka dukka ya Beşar" diye. Şimdi bizim buradan uyarmamız lazım. O zaman "Men dakka dukka Ya Tayyip Erdoğan Bey" diye.
Ee şimdi, işinize gelmediği zaman bunu değiştirelim, kanun çıkaralım, işimize gelirse, bu böyle devam etsin; olmaz. Onun için Türkiye'nin bir hukuk devleti olarak bu düzenlemeleri hakkaniyetli bir şekilde yapması ve dönüp dolaşıp yine aynı düzenlemeler üzerinde işimize gelmediği zaman bu değişiklikleri teklif hâlinde -tasarı olarak da değil- getirmesi, maalesef, bu, güçler ayrılığı değil, tam tersine yürütmenin yasamaya, şimdi de yargıya tahakkümüyle ilgili bir gelişmedir.
Şimdi, daha önce başka örnekler de yaşadık -siz biliyorsunuz- yani belli davalarda bir anda bakıyoruz yargıçlar görevden alınıyor veya başka bir yere veriliyor. Şimdi, burada kendi işimize gelmeyenlerden bir tanesi de Deniz Feneri davasıydı hatırlarsanız. Bir yanda bir baktık buraya görevlendirilmiş olan hâkimler, savcılar hemen değiştirildi. Öbür taraftan bakıyorsunuz bir şike davası var -bugün görüşülüyordu biliyorsunuz- orada çarşaf çarşaf bütün bilgiler kamuoyuna sızdırılıyor. Şimdi, nasıl oluyor benim aklım ermiyor. Şu anda -henüz görüşülen- bir ifade alınmak üzere bir çağrıda bulunulmuş. Peki, hangi kurum, hangi birim MİT Müsteşarının çağrıldığını biliyor da bir anda bütün bunların hepsi dökülüyor? Hiç bunu merak etmiyor musunuz? Bütün gizli belgeler, uydurma belgeler sonradan içeriye bilerek konulduğu, uydurma CD'lerle birtakım özel hayata ilişkin dokümanların da konulduğu şeyler nasıl sızdırılıyor? Bir hukuk devletinde bu mümkün mü? Ben hâlâ bir cevap alamadım. Adalet Bakanımız her geldiğinde soruyorum "Bu konuda kaç tane soruşturma açıldı, sonuçlananlar var mı, ceza alanlar var mı?" diye. Ama her gün, maşallah, bütün gazeteler her şeyi çarşaf çarşaf yayınlıyor. Maalesef, bu Türkiye'nin yavaş yavaş bir kanun devleti hâline geldiğinin, hatta bunun da ötesine geçerek bir yargıç devleti hâline geldiğinin bir göstergesidir. Yine aynı şekilde biliyorsunuz Balyoz davasında da Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı Şeref Akçay sitem ederek emekliye ayrılmıştı ve şahsa göre muamele yapıldığını, burada daha önce aynı mahkemenin, farklı şekilde, terör suçlusu olarak sorgulanan bir kişiyle ilgili normalde hakkında lehinde karar verirken başkaları geldiği zaman aleyhinde karar verdiğini söyledi ve sitem ederek buradan ayrıldı, özet olarak da dedi ki: "Bana göre hukuk diye bir şey olmaz, herkese eşit uygulanması gerekir." Maalesef bu "HSYK reformu" diye sizin getirdiğiniz ve bizim uyardığımız "Yargının siyasallaşmasına yol açar." diye, 12 Eylül 2010 referandumunda söylediğimiz şeylerin sakıncasını siz ancak kendi atadığınız insanlarla ilgili sorun ortaya çıktığı zaman gördünüz. Kimin için olursa olsun hukukun işlemesi gerekir, herkesin gidip ifadesini vermesi gerekir ve yargının hızla işleyerek de herkes için adil bir şekilde tecelli etmesi gerekir. Geç kalan adalet, adalet değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyorum. Çalışma saatlerinin daha doğru, demokratik bir şekilde İç Tüzük'e uygun olarak düzenlenmesini ve belli olmayan gündemler için rezerve olarak cuma gününe bazı rezervasyonların yapılarak buna göre çalışma takvimi belirlenmesini eleştiriyorum. İnşallah hukuku herkes için geçerli sayar, kabul edersiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Günal.