Konu: | |
Yasama Yılı: | 4 |
Birleşim: | 2 |
Tarih: | 02.10.2025 |
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 28'inci Dönem Dördüncü Yasama Yılının milletimize, Parlamentomuza ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Parlamentonun 3 görevi vardır: 1'incisi yasa yapmak, 2'ncisi siyaset kurumunu yani yürütmeyi soru önergelerimizle ve aynı zamanda buradaki konuşmalarımızla denetlemek, 3'üncüsü de bütçe yapma hakkına sahip olmaktır. Parlamento bir noktada, buradan baktığımız zaman işlevsiz hâle getiriliyor ve şeklen bir Parlamentoya dönüşüyor hatta zaman zaman ben "Noter hâline dönüştürülüyor." demiştim; bir noktada kâtip hâline dönüştürülüyor, "yaz kızım" "yaz oğlum" gibi bir ifadeyle karşı karşıya kalıyoruz.
Burada, geçen dönemde 32 kanun görüşüldü, 9'u uluslararası sözleşme ve bütçeydi, geri kalan 23 tanesi ise kanunlardı ama bunlardan da 17 tanesi torba yasaydı arkadaşlar. Bu torba yasada bizim zaman zaman "evet" diyeceğimiz maddeler vardı, kanun maddeleri vardı ama çoğunlukla da "hayır" diyeceğimiz maddeler vardı. O "evet"ler de "hayır"ların arasında kaybolup gitti. O nedenle, temel yasaların içerisinde torba yasayla gelebilmek, buraya gelmek doğru değildir. Bu Parlamentoyu işlevsiz hâle getirmek doğru değildir. Parlamentonun işlevli hâle getirilmesi gerekmektedir ve burası "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözünü tecelli ettireceğimiz yer olmalıdır. Burada kanunlar yapılırken -iktidarın getirmiş olduğu kanunlarda- özensiz, düşünülmeden, paydaşlarla veyahut da ilgili kurumlarla görüşülmeden buraya getiriliyor hatta komisyonlarda görüşülmeden getiriliyor ve ardından da birçok defa kanunlar burada görüşülüyor. Bakın, Avrupa'daki parlamentolara baktığımız zaman, burada altmış gün içerisinde, yüz gün içerisinde, yüz yirmi gün içerisinde, iki yüz gün içerisinde bir kanun görüşülüyor. Türkiye'de ise ortalama yirmi gün içerisinde bir kanun görüşmesi yapılarak bu kanun bizlere âdeta dayatılıyor arkadaşlar. O nedenle, Parlamentoyu tekrar, yeniden işlevsel hâle getirmek için iktidara sesleniyorum: Yapmış olduğunuz kanunları özenli getirin buraya. Milletin ihtiyaçları, milletin mutluluğu, zenginliği ve özgürlüğü için yapın bu kanunları ve paydaşlarla görüşerek getirin yani hukukla ilgiliyse barolarla, akademiyayla görüşerek, Parlamentoyla istişare ederek buralardan geçirin. Bir kanun geldi buraya, İklim Kanunu; on dokuz gün içerisinde buraya getirildi ve geçirildi, gönderildi. Aynı zamanda bir Enerji Yasası ki bu, altı gün içerisinde burada görüşüldü ve dedi ki: "Buyurun, size bir yasa yapıyoruz." Bu yasa da imtiyaz yasasıydı, bu yasa bir tekelleşme yasasıydı. Aynı zamanda bu, Sayın Cumhurbaşkanına bir kurul kurma, bu kurulla beraber yönetmeliği hazırlama "Ben yaptım, oldu." mantığı içerisinde, imtiyazlı sınıf olan zenginlere bir noktada imtiyazlar sağlama kanunuydu.
Biz muhalefet partileri olarak Muğla'da "Toprağımızı vermiyoruz." diyerek bir miting düzenledik. Bu mitinge katılan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, aynı zamanda emeği geçen tüm Muğlalılara çok teşekkür ediyorum. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Burada kanun çıktıktan sonra Muğla'nın yüzde 10'una maden arama ruhsatı verildi yani Datça'nın yüz ölçümü, Bodrum'un yüz ölçümü kadar bir alandı değerli arkadaşlar ve ardından da size söyleyeyim: Bu madenden bir yıl içerisinde 2024 yılının ilk sekiz ayında ihracatımız ne kadar biliyor musunuz? 54 milyon dolar. Peki, tarımdan -Muğla aynı zamanda bir tarım kentidir, değerli ovaları vardır- elde etmiş olduğumuz gelir ne kadardır? 518 milyon dolardır. Peki, turizmden -ki turizm cennetidir orası, dört mevsimi aynı anda yaşayan, dünyanın nadir şehirlerinden ve dört mevsimi nadir yaşayan ülkelerin içerisinde Türkiye bulunmaktadır- elde etmiş olduğumuz gelir ne kadardır? 1,5 milyar dolardır. Hangisi kıymetlidir? Eskiden Muğla için şöyle derdim: "Muğla'ya uçakla gidin, sizi bir helikopterle atsınlar, nereye düşerseniz düşün, orası cennettir." Şimdi, helikopterle veya uçakla, bir paraşütle atlamak isterseniz orada termik santrallere düşersiniz, kömüre düşersiniz, oradaki mermerlerin taş yığınlarına düşersiniz. Burada mermer ocaklarımız olmasın mı? Olsun ama kanuni boşluktan istifade ediyorlar ve bu kanuni boşlukla beraber otuz yıl çalıştırıyorlar; daha sonra mermer bitiyor, yeniden bir ruhsat alarak buraların tekrar eski hâline dönüşmesine yani yeşile dönüşmesine engel oluyorlar; bu boşluğu da gidermemiz gerekiyor. Bununla ilgili olarak da ben yine aynı şekilde çevrecilere çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, diğer bir konu da orman yangınları. Bu orman yangınlarıyla ilgili -calibi dikkat- bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Nedir? Sayıştayın bir raporu var, diyor ki Tarım ve Orman Bakanlığına: "Helikopter almışsınız, ihaleye girmişsiniz." "Evet, girdik." "Peki, fatura kesilmiş." "Evet, kestik." "Peki, bu helikopterler nerede?" diye soruyor. Helikopterler yok. Ben Bakanlığı açıklamaya davet ediyorum Sayıştayın raporlarına karşı olarak. Bu orman yangınlarla ilgili Bakan Bey konuşuyor, diyor ki: "Efendim, orman yangınlarını kontrol altına aldık." Önemli olan, orman yangınlarını çıkarmamak, çıktığı zaman da bunları çabuk söndürebilmek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Beş dakikamız doldu.
Buyurun, toparlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bununla ilgili olarak, bu orman yangınlarıyla ilgili gece görüşlü helikopterlerinizi alacaksınız. Yok mu paranız Allah aşkına? Bu ormanlar üç günde yanıyor, dört günde yanıyor, beş günde yanıyor. Peki, kaç yılda oluşuyor? Elli yılda, yüz yılda, yüz elli yılda, iki yüz yılda oluşuyor. Suyunuzu, havanızı, mikroorganizmalarınızı, nebatatınızı koruyan, bir noktada erozyonunuzu önleyen bir orman bu ağaçlar. Bunlarla ilgili gerekli tedbirlerin alınması gerekir.
Aynı zamanda şunu söyleyeceğim değerli arkadaşlar. Balıkesir'deydim, bir şarküteriye uğradım. Buradan Ulaştırma ve Altyapı Bakanına ve Hazine Bakanına sesleniyorum: Bir vatandaşımız dedi ki "Anadolu Otoyolu'ndan geçtim, 76 lira yazdı, param var zannettim, orada ödememiş ama iki ay sonra e-devlete girdiğim zaman icraya verilmişim." İki ay sonra 76 lira ne olmuş biliyor musunuz? 1.725 lira olmuş. Ya, enflasyon ne kadar Allah aşkına, faizler ne kadar? Yüzde 100 olsun faiz, bu 75-76 lira 150 lira olmaz mı? 150 lira, iki ay bekletse 300 lira olmaz mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayacağım Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Böyle olmaz mı değerli arkadaşlar?
Sonra, ben o gün sosyal medyada -soru önergesiyle sordum- paylaştım. Eski bir vali de şöyle yazdı bana: "Ben de hiç İstanbul'a uğramadım ama bana da 10 bin lira 'Oradan geçmişsin, parayı ödememişsin.' diye ceza gelmişti." Kim bilir... Vatandaşımız bana dedi ki: "Ya, nereye başımı vuracağım Selçuk Bey ya, nereye şikâyet edeceğim?" Nereyi elimizle tutsak elimizde kalıyor değerli arkadaşlar. O nedenle, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini bir kez daha tartışmaya açmak istiyorum.
TARSİM... Ben Manisalıyım, Manisa'da tarım var ve Manisa'da sanayi var; Muğla'da da tarım var. TARSİM demek sigorta demek arkadaşlar; tarım sigortası, araç sigortası gibi bir şey. Manisa bu noktada da çok başarılı bir yer, yüzde 70'i sigorta yaptırmış. Bununla ilgili olarak hâlâ daha TARSİM paraları ödenmedi; bir kısmı ödendi, bir kısmı ödenmedi. Sağ olsun, Sayın Cumhurbaşkanımız şöyle dedi: "TARSİM'i yapmayanlara da dekar başına 5 bin lira para vereceğiz." Herhâlde içinizde hiç çiftçi olan yok, ÇKS'si olan yok, 5 bin lira ne ki dekar başına Allah aşkına?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Son cümlem Başkanım, bağışlayın lütfen.
BAŞKAN - Başkanım, sekizinci dakikadayız, toparlayalım lütfen.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Çok teşekkür ederim, toparlıyorum efendim.
Bununla ilgili durumu lütfen tekrar gözden geçirin.
Birkaç defa bakan yardımcılarınızla, TARSİM Genel Müdürlüyle de görüştüm. TARSİM'i de şöyle yapın değerli arkadaşlar: Bu fiyatları düşürün. TARSİM poliçesi kesmek 1 milyon lira. Nasıl kesecek dona karşı? Donu yapsa doluyu yapamıyor, doluyu yapsa donu yapamıyor, bunları yapsa sel felaketini yapamıyor. Yeniden gözden geçirin, çiftçi TARSİM sigortalarını yapsın.
Son cümlemi şöyle söyleyeceğim: Ökkeş Şendiller Bey Rahmetirahman'a kavuştu, bugün de gönderdik. 12 Eylül öncesi çeşitli davalardan yargılandık, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandık; ben ihtilal mahkemelerinde yargılandım, yedi buçuk sene hapis yattım ve beraat ettim; Ökkeş Bey de o zamanlar sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanarak beraat etti. Eğer Maraş olaylarıyla ilgili olarak gerçekleri öğrenmek isteyen varsa burada Darbe Komisyonunu kurmuştuk, eski İçişleri Bakanımız Hasan Fehmi Güneş burada açıklamalarını yaptı ve o tutanaklar orada duruyor, oraya da bakmanızı istirham ederim. Kendisini Rahmetirahman'a uğurladık, Allah mekânını cennet etsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bir diğer cümle de Yavuz Bülent Bakiler Rahmetirahman'a kavuştu. Güzel aşk şiirleri yazdı, güzel kahramanlık şiirleri ve sosyal muhtevalı şiirler yazdı. Biraz önce konuşan bir milletvekili arkadaşımız gibi aynı sözlerle "Türkiye'm"le tamamlayacaktım ama şöyle tamamlamak istiyorum: "Yalın ayaklarınla koştun mu tarla tarla/Duydun mu çıplak toprağın, çıplak insanın yasını/Ağlayan kadınlarla, ihtiyarlarla/Yaşadın mı bir yağmur duasını." "Sivas'ta Yoksul Çocuklar" şiirini yazmıştı; yoksulluğun Türkiye'de olmadığı, yolsuzluğun olmadığı, aynı zamanda yasakların olmadığı özgür bir Türkiye'de bu Parlamentonun gerçek manada görevini yapmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.