Konu: | |
Yasama Yılı: | 4 |
Birleşim: | 4 |
Tarih: | 08.10.2025 |
HASAN ÖZTÜRK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde "Velhasıl Bursa sudan ibarettir." diye özetlediği şehrimizde bugün su yok. Bundan üç beş yıl önce Bursa'nın sesi derelerden, nefesi kaynaklardan gelirdi. Sudan ibaret olduğunu herkesin bildiği Bursa'mız bugün susuzluk riskiyle karşı karşıya. Bursa'da su biterse Türkiye'de su biter. Bu nedenle, su konusu popülizm yapılacak veya popülizmin malzemesi, popülist siyasetin malzemesi hâline getirilecek bir konu değildir. "Sen yaptın." "Ben yaptım." diyerek su sorununu çözemeyiz. Mesele kimin ne yaptığı değil Bursa'da yaşayan milyonlarca insanın geleceğidir.
Küresel iklim krizi her yıl bizi uyardı ve uyarmaya devam ediyor. Kuraklık, yağış rejimindeki değişim ve yer altı kaynak sularının azalması tarımı da sanayiyi de Bursa'mızı da doğrudan vuruyor. Su artık sınırsız bir kaynak değil stratejik bir mesele hâline geldi. Bu nedenle, suyu yönetmeyi çok iyi bilmeliyiz. Bursa artık nüfus olarak kapasitesini aşmış bir şehirdir ve gelişen sanayiyle birlikte su tüketimi artmış ama su kaynaklarımız azalmıştır. Dolayısıyla bugün konuşmamız gereken şey, kimin neyi eksik yaptığı değil geçmiş hatalardan ders alarak nasıl daha bilinçli, daha sürdürülebilir bir su yönetimini inşa edeceğimizdir. Bu tabloyu değiştirmek için artık klasik yöntemler yetmez, teknolojiyi merkeze alan bir su yönetimi anlayışını hayata geçirmemiz gerekiyor. Akıllı sulama sistemleri, sensör tabanlı tarım uygulamaları, su kaybını en aza indiren altyapılar ve geri dönüşüm teknolojilerini artık yapmak zorundayız. Vatandaşımıza, sanayicimize ve yerel yönetimlerimize de suyun değerini, tasarrufun önemini ve bir damlanın bile nasıl bir hayat demek olduğunu iyi anlamalıyız ve anlatmalıyız. Su krizini aşmanın yolu suçlu aramak değil ortak akılla çözüm üretmektir ama eğer konu illa "Sen yaptın, ben yaptım." olacaksa biz Bursa'yı bir buçuk yıldır yönetiyoruz, eğer bir sorumluluk paylaşılacaksa da en küçük sorumluluk bizimdir diyorum.
Bursa, sadece su kaynağıyla değil aynı zamanda Türkiye'nin en önemli tarım ve sanayi kentlerinden biridir. Dolayısıyla su krizinin büyümesi bu iki alanı da doğrudan etkilemektedir. TÜİK'in 2011 verilerine göre Türkiye'nin sofralık zeytininin yüzde 40'ını, şeftalisinin yüzde 28'ini, siyah incirinin yüzde 80'ini, çileğinin yüzde 19'unu, domatesinin yüzde 11'ini, biberinin yüzde 15'ini, bezelye üretiminin yüzde 50'sini Bursa'mız gerçekleştirmektedir. Eğer suyu yönetemezsek bir yandan üretim, bir yandan bereket ve sofralarımıza da kuraklık gelir. Dolayısıyla bu tablo sadece bir çevre sorunu değil aynı zamanda bir ekonomik güvenlik sorunudur diyorum ama iktidar ekonomiyi bilimin değil, aklın değil nassın rehberliğine maalesef bıraktı. Bugün sanayici bu nedenlerle plan yapamıyor, ihracatçı fiyat veremiyor çünkü sabah hesapladığı maliyet akşam tutmuyor; bu tablo yine en net şekilde üretimin kalbi Bursa sanayisinde görülüyor.
Bursa, Türkiye sanayisinin kalbi bir şehir olarak tekstilden otomotive, makineden gıdaya kadar onlarca sektörün de üretim üssü ama bugün üretim değil dayanma gücünün sınandığı bir kent hâline gelmiştir. Bursa'da üretim sorunu yok, üretme yeteneği sorunu da yok ancak iktidarın nas ve kur sorunu var. Bursa hâlâ üretiyor, üretmek için uğraşıyor; her metrenin, her kilogramın maliyetinde de bu döviz politikası nedeniyle bedel ödüyor. Türkiye'de düşük kur, yüksek faiz sarmalı yüzünden tüm üretim ve ihracata dayalı sektörler Türkiye'deki maliyet ve döviz bazındaki artıştan dolayı dünyayla rekabet edemez, maliyetler karşısında da mücadele edemez hâle geldi. Bursa tekstili şimdi ayakta kalamadığı gibi, üretimini Mısır'a ve Fas'a götürüyor. Konfeksiyon zaten gitti, şimdi sıra kumaş üreticisinde. Yüzyıllık kumaş üretme bilgisi, el emeği, usta birikimi sessizce Türkiye'yi ve Bursa'yı terk ediyor.
Tekstil sektörü Türkiye'nin anaç sektörüdür. Cumhuriyetin ilk sanayisinin temelleri de o tezgâhlarda atılmıştır. Bugün bu sektördeki yüzde 30 firma kaybedilmiş, milyonlarca işsiz ve ortaya çıkan bu milyonlarca işsizle beraber istihdam sorunu bizi beklemektedir ve kriz yalnızca tekstille sınırlı değil otomotiv sektörüne de sıçrayarak büyük bir maliyet yani bu maliyet zinciriyle, döviz bağımlılığıyla daha büyük bir sorun gelmektedir. Bursa sanayisinde, Demirtaş'ta, organizede birçok firma şu an batmış veya battığının farkında değildir ve satılıktır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
HASAN ÖZTÜRK (Devamla) - ...kalanların ise yüzde 30'u kapasitesiyle yaşamaya ve onur mücadelesi vermektedir.
Dolayısıyla şunu demek istiyorum arkadaşlar: Önümüzde sonbaharla birlikte çok daha büyük bir işsizlik krizi ve bununla birlikte de istihdam yaratma problemi karşımızdadır.
Bursa'nın sorunlarının yanında bir konuya da değinmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Hasan Küçük; 2023 yılında Yunanistan'a giriş yasağı getirilmiş ancak 7 Ekim 2025'te yani dün de yine sınırdan geri çevrilmiştir. Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği kamu yararına bir dernek, aynı zamanda da bir dava derneğidir. Bursa'da birçok Batı Trakyalı insan yaşamaktadır, ben de onlardan birisiyim. Lozan'la güvence altına alınmış Batı Trakya Türkleri bir taraftan gasbedilirken onların Batı Trakya Türkü olmaktan Yunan Müslümanlarına çevrilmesine asla müsaade etmiyor. Yunan Hükûmetini ve devletini de buradan kınıyorum, Dışişleri Bakanlığımızı da göreve çağırıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)