| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 5 |
| Tarih: | 09.10.2025 |
İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Meclis gündemimizde bulunan uluslararası antlaşmalarla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve çalışmalarımızı takip eden aziz milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, Covid-19 salgınında görülen kapanmalarla, sosyal politikalara ağırlık veren uygulamalarla beraber tedarik zincirlerinin aksaması küresel ekonomide süregelen sorunların daha fazla kökleşmesine sebebiyet vermiştir. Bu süreçte 2020 yılında dünya ekonomisi yüzde 3,3 oranında daralmış, küresel ticaret hacmi ise yaklaşık 5,6 trilyon dolar azalmıştır. Dünya genelinde 430 milyon kişi işini kaybetmiş, gıda enflasyonu küresel düzeyde yüzde 25'in üzerinde seyretmiştir. Devam eden ekonomi savaşları ve gümrük tarifelerine dayalı restleşmeler ise kökleşen ve kronikleşen ekonomik meseleleri, geri döndürülmesi çok zor olan bir istikamete sürüklemiştir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasındaki ticaret savaşları 2018 yılından bu yana toplam 550 milyar dolarlık ticarete uygulanan gümrük vergilerini gündeme getirmiştir. Bu gerginlik; yalnızca iki ülke arasındaki ticareti değil küresel arz zincirlerini de doğrudan etkilemiş, üretim maliyetlerini artırarak emtia fiyatlarını rekor seviyelere taşımıştır. Sıkı para politikası küresel ekonomiyi âdeta kendisine mecbur bırakmış, yüksek faiz uygulamaları tüm merkez bankaları için çözüm olarak öne sürülmüş ve uygulamaya konulmuştur.
Uluslararası Para Fonu verilerine göre 2022-2024 aralığında 65'ten fazla ülke politika faiz oranlarını ortalama yüzde 400 oranında artırmıştır. Amerika Merkez Bankası yalnızca 2022 yılı içerisinde 11 kez faiz artırımı yaparak oranı yüzde 0,25'ten yüzde 5,5'e çıkarmıştır. Yaşanan gelişmeler küresel ölçekte yatırım iştahını azaltmış, özellikle gelişmekte olan ülkelerde sermaye akımlarının daralmasına yol açmıştır. Bu durum da küresel ekonomik büyümeyi yavaşlamaya ve gerilemeye zorlamış, yeni yatırım kanalları spesifik ve acil ihtiyaçları karşılayacak öncelikli tedbirlerle sınırlandırılmıştır. Nitekim, 2024 yılı itibarıyla dünya genelinde ortalama büyüme oranı yüzde 2,6 seviyesinde kalmış, gelişmiş ekonomilerde büyüme yüzde 1,4'e kadar düşmüştür. Küresel doğrudan yabancı yatırımların toplam hacmi 2021'deki 1,9 trilyon dolar seviyesinden 2024'te 1,3 trilyon dolara düşmüştür. Sadece ileri nesil teknoloji ürünlerinin üretim ve tedariki değil aynı zamanda bunlar için gerekli olan hammaddelerin dahi sessiz bir savaşla küresel ve bölgesel rekabetin ana unsuru hâline gelmesi, uğraş alanını genişletmiş, ülkeleri ilave tedbirler almaya zorlamıştır.
Bugün dünyada yalnızca 10 ülke, yüksek teknoloji ürünlerinin toplam üretiminin yüzde 85'ini elinde bulundurmaktadır. Nadir elementlerde Çin'in yüzde 63'lük, Amerika Birleşik Devletleri'nin yüzde 12'lik, Rusya'nın yüzde 8'lik payı dikkat çekmektedir. Bu tablo, enerji ve teknoloji alanındaki bağımlılık risklerini arttırmaktadır. Dolayısıyla, mevcut dünya koşullarında var olan sorunlar öngörülemez ve belirsiz bir iklimde süregelirken devam eden savaş ve çatışmalar ise ülkeler açısından pek çok başlıktaki küresel tedarik koşullarıyla ilgili riskleri yükseltmektedir. Ukrayna-Rusya savaşı, enerji fiyatlarını yalnızca 2022 yılında yüzde 40 oranında artırmış, doğal gaz fiyatları Avrupa'da 7 katına çıkmıştır. Orta Doğu'da süregelen istikrarsızlık petrol arzını tehdit ederken Afrika Kıtası'nda yaşanan siyasi belirsizlikler gıda güvenliğini riske atmaktadır. Dahası, dünya ülkeleri anlaşmazlıklara köklü çözüm getirmekte hâlâ tam anlamıyla başarılı olamamış, mevcut çatışma sahaları genişleme riski taşırken yeni savaşların çıkma ihtimali aradan geçen her gün biraz daha artmaktadır.
2024 yılı itibarıyla dünyada aktif veya dondurulmuş statüde yaklaşık 60 silahlı çatışma alanı gözlemlenmiştir. Bu çatışmalardan etkilenen insan sayısı ise 250 milyonu aşmıştır. Tek kutuplu dünya düzeninin çok kutuplu hâl almaya başlaması, bölgesel ve ittifaklara dayalı yeni güvenlik mimarisi arayışlarını hızlandırırken ekonomiyle alakalı alternatif seçenekler oluşturma çabalarını da hızlandırmıştır. BRICS ülkelerinin 2024 yılı itibarıyla küresel gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 31'ini oluşturması bu yönelimin en açık göstergesidir. Aynı dönemde G7 ülkelerinin payı ise yüzde 29'a gerilemiştir. Aynı mesele yeni güç dengelerinin artık Asya ve Avrasya merkezli oluşmaya başladığını göstermektedir. Diğer yandan, küresel rezerv, ödeme sistemleri ve ticaret ağının da tek elden çıkarak yerel düzeye doğru yayılması sonucunu doğurmaya başlamıştır. Doların hâkimiyetinin giderek ve göreceli biçimde sarsılması, rezerv para birimi niteliğinin zayıflaması, neredeyse tüm ülkelerin altın rezervlerini artırma girişimleri ve yeni nesil ticaret ödeme sistemlerinin elektronik ortamda kendisini göstermesi karşılaşılan yeni koşullardaki güncel durumlar hâline gelmiştir. Nitekim 2024 yılı itibarıyla merkez bankalarının toplam altın rezervi 36 bin tonun üzerine çıkmış, bu miktar 1970'lerden yani küresel seviyede petrol krizlerinin yaşandığı ve küresel siyasetin hepten sarsıldığı dönemden bu yana görülen en yüksek seviye olmuştur. Bu şartlarda ülkelerin ihtiyaçları doğrultusunda diğer ülkelerle ikili ticarete daha fazla önem vermeye başladığı ve gerek ham madde çeşitliliğini sağlamak gerekse süregelen pazarlarını genişletme uğraşı vermek üzere mücadele ettikleri görülmektedir.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı verilerine göre 2024 yılında ikili ticaret anlaşmalarının sayısı 430'u açmıştır. Bu sayı 2010 yılındaki 180 anlaşmanın 2 katından fazladır.
Yine, aynı eğilim dünya ekonomisinde bölgeselleşmenin artan etkisini çok açık biçimde ortaya koymaktadır. Makul ve muteber olan ikili ticaret hacmini geliştirme stratejisini ülkemiz için de kararlı biçimde sürdürmeliyiz. Böylelikle, ticaret potansiyelimizi geliştirirken sanayi üretimini de artırarak küresel rekabette güçlü pozisyon alma hedefimiz sağlıklı şekilde ilerleyebilecektir.
Türkiye'nin 2024 yılı toplam ihracatı 257,6 milyar dolar, ithalatı ise 361,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracatımızın yüzde 57'si Avrupa ülkelerine, yüzde 19'u Asya'ya, yüzde 10'u Afrika'ya, yüzde 8'i ise Amerika kıtasına yapılmıştır. Sanayi üretim endeksi yıl genelinde yüzde 3,2 artış göstermiştir. Tercihli ticaret anlaşmaları, serbest ticaret anlaşmaları, ortak pazar ve ekonomik birliğe dayalı millî gayretlerimiz, stratejik ortaklarımız ve Türk Devletleri Teşkilatı başta olmak üzere diğer ülkelerle yürütülen ilişkilerimizin ileri seviyeye taşınması, ülkemizin potansiyelini artırmasını hedefleyen çabalardır. Bugün Türk Devletleri Teşkilatı ülkeleriyle toplam ticaret hacmimiz 15 milyar doları aşmıştır. Aynı rakamın 2030'a kadar 50 milyar dolara ulaşması öngörülmektedir. Türkiye, bu yapının lokomotif gücü olarak ekonomik, teknolojik ve lojistik açıdan lider seviyededir.
İhracat odaklı büyüme politikamızın gereği olarak var olan ticaret anlaşmalarının kapsam ve hacminin genişlemesi ise ana stratejimiz olmalıdır. Nitekim, Hükümetimizin sürdürdüğü politikalarda da bu anlayışın başarılı bir şekilde yürütüldüğünü görmek son derece müspet bir gelişmedir ve memnuniyet vericidir.
Dünyanın coronavirüs salgını sonrasında toparlanma eğilimi göstermesiyle beraber, 2021 yılından bu yana Türkiye'nin toplam 17 çeyrektir kesintisiz bir şekilde büyümeye devam etmesi, sadece ekonomik olarak değil dış politika anlamında da başarılı çalışmaların sürdüğünü göstermektedir. Ekonomimiz 2024 yılında yüzde 4,2 oranında büyüme kaydetmiş, kişi başına düşen millî gelirimiz 13.600 dolar seviyesine ulaşmıştır; mevcut durumda ise 15 bin dolar seviyesinin aşıldığı ifade edilmektedir. Var olan bölgesel ve küresel risklere karşı beraberinde gelen fırsatları değerlendirmeyi başaran Türk ekonomisi için ihracatın önem ve katkısının yadsınamaz gerçeğinden hareketle, potansiyelimizi geliştirmeye odaklanan politikaların sürdürülmesi yerinde olacaktır. 2024 yılında ihracatımızın yüzde 42'si yüksek katma değerli ürünlerden oluşmuş, teknoloji yoğunluklu sektörlerdeki pay her geçen gün artmıştır. Bu durum; Türkiye'nin üreten ekonomi kimliğini güçlendirmekte, rekabetçi yapımızı pekiştirmekte ve cari açığımızın azaltılmasına katkı sunmaktadır.
Bugün Meclisimizin gündeminde olan uluslararası anlaşmaların ekonomi politikalarımızı doğrudan ilgilendirmesini az evvel arz ettiğimiz konular sebebiyle önemsiyor ve değer veriyoruz. Temennimiz, ülkemizin ikili ticaret girişimlerinde diğer ülkelerle sürdürdüğü anlaşmaların kapsamının genişlemesinin yanında, rekabetçi koşulların yine ülkemiz lehine daha da beslenmesini sağlayacak gayretlerinin devam etmesidir. Bu sebeple, ilgili anlaşmaların tamamına Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)