Konu: | |
Yasama Yılı: | 4 |
Birleşim: | 5 |
Tarih: | 09.10.2025 |
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Gazze'den gelen ateşkes haberlerini memnuniyetle, umutla karşılıyoruz. Netanyahu hükûmetinin soykırıma dönüşen saldırılarının sona erecek olması, daha fazla masum Filistinli sivilin ölmeyecek olması sevindiricidir. Hamas'ın elindeki İsrailli rehinelerin, İsrail'in elindeki Filistinli tutsakların bir an önce özgürlüklerine, ailelerine kavuşmaları umuduyla ateşkesin kalıcı olmasını temenni ediyoruz. Ülkemizin diğer ülkelerle birlikte ateşkes sağlanmasına yapıcı katkı sunması önemlidir, değerlidir. Evet, ateşkes önemlidir, umut vericidir ama daha gidilecek çok yol vardır. Öncelikle, bugüne kadar verdiği sözleri tutmayan İsrail'in rehineler takas edildikten sonra Gazze'den çekilme sözünün hepimiz takipçisi olmalıyız. İsrail'in yeniden sivillere yönelik katliamlarına devam etmesi felaketin devamı olur. Türkiye, bölge ülkeleri ve tüm dünya bu konunun takipçisi olmalıdır.
İkinci olarak, Gazze Filistin'indir ve Filistin'in kalacaktır. Gazze'yi Filistinlilerden arındırma gibi düşüncelere kesinlikle karşı durmalıyız ve yine hepimiz, 1967 sınırlarında iki devletli çözüme ulaşmadan bu iş çözüldü diyemeyiz. Evet, bugün ilan edilen ateşkes, eksikliklerine rağmen tarihî önemdedir. Bu ateşkesin İsrail ve Filistin arasında kalıcı barışa katkı sağlamasını ve plan da bahsi dahi geçmeyen bağımsız Filistin'in yolunu açmasını yürekten diliyoruz.
Sayın milletvekilleri, Gazze'ye umut için Sumud Filosuyla Akdeniz'e açılan ve İsrail'in hukuksuz saldırısıyla karşı karşıya kalan 3 milletvekilimizin ve çok sayıda hak savunucusu vatandaşımızın, İsrail tarafından hukuksuzca alıkonmasını kınamıştık, tepki göstermiştik. Milletvekillerimizin Azerbaycan üzerinden ülkemize geleceklerini öğrendik ancak İsrail tarafından alıkonulan tüm hak savunucusu yurttaşlarımızın da bir an önce özgürlüklerine kavuşması gerekmektedir. Bu vesileyle, arkadaşlarımız Sayın Sema Silkin Ün, Necmettin Çalışkan ve Mehmet Atmaca ile tüm aktivist kardeşlerimize, mazlum Filistin halkının sesi ve dünyanın vicdanı oldukları için şükranlarımızı sunarım.
Sayın milletvekilleri, bugün üzerinde konuştuğumuz anlaşmalar arasında, kimi coğrafi olarak uzak kimi daha yakın bölgelerle ticaretin düzenlenmesine, serbest ticarete yönelik hususlar yer almakta. Konu ticarete gelmişken iktidar partisi sözcülerinden AK PARTİ Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son Washington ziyaretinde, iki ülke arasındaki ticarete ilişkin verilen tavizler konusunda da hâlâ izahat beklediğimizi hatırlatmak isterim. Anımsayalım, randevuyu alabilmek için dahi Trump'ın oğluna 225 uçaklık sipariş geçtiniz. Washington'a gitmeden Amerikan ürünleri üzerindeki vergi yükünü kaldırdınız. Gel, çiftçinin, esnafın, dar gelirlinin üzerindeki vergi yükünü kaldıralım dediğimizde kaçarsınız ama Amerikan şirketlerinin vergi yükü için hiç ikiletmediniz. Neymiş? "Trump'a jest olsun"muş. Peki, tüm bunların karşılığında ne aldınız? Mesela, Türkiye'den çelik ve alüminyum alımına getirilen vergileri kaldırtabildiniz mi? Hayır. Kaldırmadığı gibi üstüne bir de yüzde 10 ek tarife bindirdi. Türkiye'ye silah ambargosu, verilmeyen F-35 uçaklarımız, uçak motorlarımız için ne yanıt aldınız? Görüşmelerde hangi anlaşmalar yapıldı? Çıkın, açıklayın.
Bakın, biz Eskişehirliler merak ediyoruz: Trump'la masaya bizim Beylikova'daki 694 milyon tonluk nadir element rezervimiz konuldu mu? İletişim Başkanlığı sözde bizi yalanlamış ama haberi dünyaya duyuran yabancı haber ajansına sesini çıkarmıyor. Partimizin de 1 milyon Eskişehirlinin de talebi nettir: Nadir toprak elementleri Türkiye'nin, teknolojinin geleceğidir. Gelin, bu madenleri Trump'a jest olsun diye Amerikan şirketlerine meze yapmayın. Gelin, bu madenleri kendi ülkemizde işleyerek kendi teknolojimiz, kendi ekonomimiz için artı değer yaratır hâle getirelim.
Sayın milletvekilleri, Trump ile görüşmenin somut kazanımları nelerdir? Getirin Meclise, 86 milyon hep birlikte öğrenelim. "Trump bize meşruiyet verdi." deyip bu işin içinden sıyrılamazsınız çünkü meşruiyet ancak ve ancak milletten alınır.
Değerli milletvekilleri, dün bu Mecliste İsrail'in 3 milletvekilimize yönelik hukuksuzluğuna hep birlikte tepki gösterdik, ortak tavır sergiledik. Grup Başkan Vekilimiz Sayın Murat Emir dün dikkat çekmişti, ben de vurgulamak isterim ki hukuksuzlukla karşı karşıya olan bir milletvekilimiz de Hatay Milletvekili Can Atalay'dır. Anayasa Mahkemesinin 3 kez lehinde verdiği kararlara rağmen iki buçuk yıldır aramızda olamaması, bizlerle bir arada olacağına Silivri zindanında tutuluyor olması Anayasa'ya, yasalara, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına ve Hatay halkının iradesine saygısızlıktır. O da seçilmiş milletvekilidir, bir an önce aramızdaki yerini alması gerekmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Gazze'de ateşkesin sağlanması için kurulan masada, resimde Türkiye'nin yer alması önemlidir, değerlidir demiştim ama Türkiye'nin bir başka masada daha yer alması gerekir, bir başka resim daha vermesi şarttır; o da demokrasi masasıdır, özgürlükler masasıdır. Nitekim Meclisimizde kurulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu bu açıdan önemli bir fırsat sunmaktadır ancak bir yandan terör meselesini, Kürt sorununu çözeceğiz, toplumsal barışı sağlayacağız derken diğer yandan cezaevlerinin ağzına kadar düşünce suçlularıyla, siyasi mahkûmlarla doldurulmuş olması kabul edilemez. İşte, Selahattin Demirtaş'ı dokuz yıldır cezaevinde tutuyorsunuz AİHM kararlarına rağmen, Osman Kavala iki bin dokuz yüz gündür özgürlüğünden mahrum yine uygulamadığınız AİHM kararlarına rağmen, üstüne bir de şimdi ziyaretçi yasağı getirdiniz. Tayfun Kahraman tam bin iki yüz altmış beş gündür hücrede; eşiyle, kızıyla bugün tam 181'inci görüşmeyi yapmışlar Silivri'de. Oysa Anayasa Mahkemesi hakkındaki hükmü bozarak yeniden yargılama kararı verdi. Neden hâlâ zindanda? Çiğdem Mater, Mine Özerden üç buçuk yıldır niye zindanda? Hukuksuz yere tutsak edilen belediye başkanlarımız var, sadece Cumhuriyet Halk Partimizin değil 15,5 milyon yurttaşımızın oylarıyla Cumhurbaşkanı adayımız seçilen Sayın Ekrem İmamoğlu dün Silivri zindanında 200'üncü gününü tamamladı. Tek suçu Erdoğan'a karşı girdiği her seçimi kazanmak. Sağlık sorunlarıyla mücadele veren Mehmet Murat Çalık'ın inatla cezaevinde tutulması ne adalete ne vicdanlara sığıyor. İşi gücü, tüm sevdası Adana olan Zeydan Karalar'ın ne işi var Silivri zindanında Allah aşkına? Muhittin Böcek, Tunç Soyer, Ahmet Özer, Rıza Akpolat, Resul Emrah Şahan, Hasan Akgün, Alaattin Köseler, Hasan Mutlu ve diğer başkanlarımız niye zindanda? Buğra Gökçe, Mehmet Ali Çalışkan, Şenol Aslanoğlu, Ramazan Gülten, Kadriye Kasapoğlu, Nazan Başelli ve daha onlarca emekçi bürokratımızın -hepsi masum, hepsi günahsız- bu insanların ne işi var ailelerinden, evlatlarından, sevdiklerinden mahrum bir biçimde aylardır zindanlarda?
Sayın milletvekilleri, Silivri'de ve diğer zindanlarda gazeteciler var hukuksuzca tutsak. İşte, Fatih Altaylı cezaevinde yüz on gününü geride bıraktı. Sebep? Sözleriyle, evet sadece sözleriyle Cumhurbaşkanına fiilî saldırıda bulunmuş. Olacak iş mi demeyin; baskı altındaki mahkeme aynen bu gerekçeyle Altaylı'yı bırakmıyor. Fatih Altaylı'nın boş kalan koltuğu, protestoya dönüşen sessizliği aslında 86 milyonun, hepimizin karanlığa gömülmesidir. Ya genç meslektaşım Furkan Karabay'a yaşatılan zulüm; daha 29 yaşında, yüz kırk sekiz gündür tek başına hücrede. Gerekçe? Cumhurbaşkanına hakaret. İlke TV'den Ercüment Akdeniz'i, sırf aralarında hayatta dahi olmayanların da yer aldığı tanıklar mahkemeye gelmedi diye iki yüz otuz iki gündür haksız hukuksuz yere zindanda tutuyorsunuz. Gazeteci Perihan Sevda Erkılınç'ı hasta hâliyle aylardır Bakırköy Cezaevinde tutuyorsunuz. İşte, daha düne kadar AKP sıralarında birlikte oturduğunuz Hüseyin Kocabıyık'ı da zindana attınız. Ne için? AKP iktidarının acı gerçeklerini söyledi diye. Siz, kendi arkadaşınıza dahi yaşatılan adaletsizliklere, hukuksuzluklara ses çıkarmıyor, çıkaramıyor olabilirsiniz ama biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hangi görüşten olursa olsun, kim olursa olsun 86 milyonun hakkını, hukukunu, özgürlüğünü sonuna kadar savunacağız. Adaletsizliğe uğrayan herkesin sesi olmaya devam edeceğiz.
Sayın milletvekilleri, yarın Türkiye tarihinin en acı olaylarından birinin yıl dönümü. 10 Ekim Ankara Gar katliamının 10'uncu yıl dönümü. Emek, barış, demokrasi mücadelesinde yitirdiğimiz 104 yurttaşımızı saygıyla anıyorum. Katliamın asıl sorumluları yargı önüne çıkarılıncaya ve cezalandırılıncaya kadar bu katliamı unutmayacak, unutturmayacağız. Barış, adalet, demokrasi ve insan hakları için verdiğimiz mücadelede onların hatıraları ışık olmaya devam edecek diyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)