Konu: | |
Yasama Yılı: | 4 |
Birleşim: | 6 |
Tarih: | 14.10.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerimiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz, mevcut iktidarın yönetim anlayışı ve derinliksiz tarih, din, kültür ve sanat tasavvuru yüzünden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiğimizden beri bir yıkımla yüz yüze kalmıştır. Daha önce defalarca ifade ettiğim gibi, bu iktidar yol verdiği sığınmacı ve kaçak istilasıyla ülkemizin demografik yapısını bozarak Anadolu'yu kentsel dönüşüm ve rezerv yasalarıyla bu milleti mülksüzleştirmek politikasını adım adım uygularken her konuda bu milletin değerlerine paslı hançer saplamayı da ihmal etmiyor. Güya iddia ettikleri imar ve yapılaşmadaki başarıları örnek verdikten sonra "Ama kültür ve sanatta hegemonyamızı kuramadık. Bu konuda maalesef yaya kaldık." derken ne anlatmak istediklerini elbette anlıyoruz ama biz onların derdinin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Mevcut iktidar bir konuda başarısız olduğunu söylüyorsa bunun anlamı "Biz bu konuda yeterince yıkıcı olamadık." manasını taşır çünkü bu kafadan sâdır olan hiçbir şeyin ülke ve millet yararına olmadığını çok tecrübe ettik maalesef. "Reklam arası" dedikleri devletimizden rövanş almak için aportta bekleyenlerin tarihimize, kültürümüze, dilimize, insani ve vicdani kazanımlarımıza, önderlerimize, hukukumuza, emeklemeye başlayan demokrasimize fillerin züccaciye dükkânına daldığı gibi dalmayacağını düşünmek maalesef saflık olur. Zaten kendilerinin her fırsatta ifade ettikleri bu gerçeği biz söylediğimizde ise hemen garip bir savunmaya girişmeleri ne kadar sakil ise sözlerinin arkasında duramamaları da ayrı bir ilkesizlik olsa gerek. Hani her konuda destan yazıyorlar ya; yol, köprü, tünel inşa ediyorlar ya; yeni bir devlet kurduklarını, bu devletin banisinin de Sayın Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söylüyorlar ya; işte, tırnak içinde, kurdukları bu yeni devlette eskiye ait beğenmedikleri ne varsa tarumar etmeye yemin etmiş gibi davranıyorlar. Güya tarihe ve kültüre pek bir duyarlı olduğunu söyleyen -yalan yanlış tarihî dizilerden biliyoruz- bu anlayış pek bir Osmanlıcı ama Osmanlı'dan kalma tarihî eserlere Sünger Bob görünümlü restorasyon yapmakta çok liyakatli!
Bu yıkım ve talandan tarihî birçok yapının yanında son yıllarda özellikle tarihî camilerimizin de nasibini aldığını görüyoruz. Aslında son çeyrek asırdır bilinçli bir şekilde bu topraklardaki Türk kültürünü, sanatını ve folklorik değerlerini katleden bir istilayla karşı karşıyayız. "Restorasyon" adı altında -ki restorasyon sözcüğünün anlamı, kültürel hazinelerin korunması, geleceğe aktarılması ve tarihî yapıların harap olan bölümlerinin daha fazla tahrip olmasını önlemek amacıyla aslına uygun biçimde yenilenmesidir- ne yapıldığı ortadadır. Ancak ülkemizde tarihî eserlerin, özellikle camilerin restorasyonunda bu iktidarın özensizliğinden bahsetmek ise tek başına yeterli değildir. Bu, güpegündüz kasıtlı ve bilinçli şekilde gerçekleştirilen bir yıkım faaliyetidir yani "restorasyon" adı altında kültür ve sanat cinayeti işlenen bir süreci resmen dayatıyorlar.
Değerli milletvekilleri, esasen, ülkemiz insanlık tarihinin en zengin kültürel katmanlarına sahip coğrafyalarından birinde bulunmaktadır. Anadolu'nun her köşesi binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini, estetik anlayışlarını, inançlarını ve sanatını barındırmaktadır. Bu birikim yalnızca bizim değil, bütün insanlığın ortak mirasıdır. Bu nedenle tarihî ve kültürel varlıklarımızın korunması Anayasa'da da yerini bulmuştur.
Mesela ciddi bir tartışma konusu olan son örnek Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi'nde planlanan restorasyon çalışmalarıdır. Mimar Sinan'ın "Ustalık eserim..." dediği ve 2011 yılında Unesco Dünya Miras Listesi'ne alınan bu eşsiz yapının ana kubbesinde yer alan kalem işi süslemelerin ve hat yazılarının kazınarak değiştirilmesi yönündeki iddialar tarihî mirasın korunması açısından bu iktidarın zihin kodlarının nasıl çalıştığının en somut göstergesidir. Gerekçede "16'ncı yüzyıl özgünlüğüne dönüş" gibi bir ifade, restorasyon mantığından vareste bilimsel, etik ve sanatsal sınırlarını aşan bir yaklaşımdır. Oysa koruma biliminin temel umdesi mevcut durumu geleceği en az müdahaleyle aktarmaktır. Dolayısıyla tarihî bir eseri yeniden üretmek değil, onu çağlar boyunca taşıdığı izleriyle birlikte korumak esastır. Son yıllarda ülkemizde yapılan çok sayıda restorasyon uygulamasında bu ilkelere aykırı örneklerin arttığı görülmektedir. Vaktim az olduğu için konunun teknik boyutlarına girmeyeceğim ama yukarıda da ifade ettiğim ve sosyal medyada mizah konusu olan Sünger Bob görseli restorasyonların da başta Mimar Sinan gibi bir dehaya ve tarihimize bir hakaret olduğunu hatırlatırım.
Mesela İzmit Orhan Camisi... Şimdi, bu eski hâli arkadaşlar, bu eski hâli; görüyorsunuz değil mi bunu? Bu eski hâli, bu da yeni hâli; bunu görüyorsunuz. Şimdi, bunu yapmak için akıldan bir noktada vareste olmak gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, saymakla bitmeyecek o kadar çok ihanet örneği var ki ne söylesek kâfi gelmez.
Bitirmeden ifade etmem gereken bir konu da Selimiye Camisi'ne ilahi kelamı duymak için gittiğini söyleyen Heyet Başkan Yardımcısı Profesör Doktor Saadettin Ökten'in şu sözleri arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, lütfen, tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.
Ne demiş sayın uzman: "İslam Medeniyeti noktasından bakıldığında bu tezyinatın teşekkürlerle tarihe intikal ettirilmesi, onun yerine bizim Sinan camilerinde gördüğümüz ve üstatlarınca malum olan bir tezyinatın yapılması icap eder. Öncelikle, bizim için orası Mescid-i Nebevî'nin Edirne'deki iz düşümüdür, tevhidin ve sünnetin sembolüdür; tevhide ve sünnete götürmeyen her türlü unsurun oradan edepli şekilde kaldırılması icap eder."
Şimdi, ben bu kişiye sormak istiyorum: Osmanlı'nın padişahları, mimarları, sanat üstatları bunları bilmiyor da siz mi biliyorsunuz? Yani siz Osmanlı'dan daha Osmanlı, o günkü Müslümanlardan daha mı Müslümansınız? Bu ne biçim bir tarih bilmezlik böyle? Söze geldi mi "Tarihe, Osmanlı'ya sahip çıkalım." ama iş icraata geldi mi: "Onlar yanlış yaptı, biz doğrusunu yapıyoruz." Vallahi, eğer siz doğru bir şey yapacaksanız sadece bu işlerden elinizi ayağınızı çekin diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Zamanım doldu ama Sayın Başkanım, buradan, bu kürsüden bana otuz saniye daha müsaade edin; tamam, mikrofonu açmayın ama kayıtlara geçsin.
BAŞKAN - Buyurun, buyurun, devam edin lütfen, tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Manisa'da Hafsa Sultan var. Kimdir Hafsa Sultan? Her yıl mesir şenlikleri yapıyoruz. Yavuz Sultan Selim Han'ın tek eşi. Öldü. "Mezarı nerede?" diye merak ettim milletvekili olduktan sonra, İstanbul'da olduğunu buldum; daha sonra Merkez Efendi'nin mezarının da orada olduğu buldum. "Bununla ilgili restorasyon çalışması yapalım." diyerek büyük gayretler sarf ettim Başbakan Yardımcısıyla beraber fakat dediler ki: "Yapamayız bu restorasyonu." "Niçin yapamayız?" "Çünkü aslına uygun bir resmin olması lazım." dediler. Aradık taradık, bulamadık. En son, tesadüfen bir şahıs Alman Başkonsolosluğunda çalıştığını söyledi, oradaki resimler tarandı ve 1864 yılındaki, son deprem olduğundan önceki resmi bulundu. Son fotoğraflar; fotoğraf makineleri çıktığı zaman. Aldık bunu, götürdük ve aslına uygun, ona uygun bir şekilde yaptırdık arkadaşlar. 5 metre altında da Yavuz Sultan Selim Han'ın diğer kızının, Şah Sultan'ın mezarı çıktı, onu da restore ettirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu restorasyon yapılırken, bugün Anıtlar Kurulu son hâlini merak ederken siz, Mimar Sinan'ın... Abdülmecit zamanında yapılmış olan restorasyona -depremden sonra- nasıl olur da "Biz bunu aykırı buluyoruz." dersiniz, "Sünneti Nebevi'ye aykırı." diyebilirsiniz, "Sünneti Seniyye'ye aykırı." diyebilirsiniz. Ya, yapmayın Allah aşkına ya! Son hâli neyse o şekilde restore edin ve gelecek kuşaklara da bu şekilde tahsis edin. Bu şekilde onlarca camimiz var, tarihî eserlerimiz var.
Son söz olarak şunu söylüyorum: Son yüz yıl içerisinde yapılmış olan yani 100 yaşında olan tüm eserlerin -son beş yıl içerisindeki- araştırılması için bir araştırma komisyonu kuralım ve araştıralım, göreceksiniz tarihimizi ne kadar tahrip etmişler 3 kuruş için, 5 kuruş para için, bunu görmüş olacağız. İnşallah "evet" oyu verirsiniz ve böylece tarihimiz de gelecek kuşaklara doğru bir şekilde takdim eder diyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (YENİ YOL ve CHP sıralarından alkışlar)