GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:6
Tarih:14.10.2025

DEM PARTİ GRUBU ADINA ALİ BOZAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Ne yazık ki bu akşam saatlerinde çok üzücü bir haber aldık, özgür basın geleneğinin değerli ismi ve cezaevlerinin sesi olan sevgili Hüseyin Aykol ağabeyimiz maalesef bir beyin kanaması geçirdi ve şu anda ameliyata alındı; kendisine acil şifalar diliyorum. Diren Hüseyin Ağabey diyorum, dualarımız seninle diyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bir ülkenin tüm cezaevlerinde hukuksuzluk ve adaletsizlik olur mu? Gerçekten oluyormuş. Cezaevlerini ziyaret ediyoruz, mapusları dinliyoruz, idarelerle görüşüyoruz. Adalet Bakanı âdeta her bir cezaevini ayrı bir hukuksuzluk, ayrı bir keyfiyet yeri hâline getirmiş, her bir cezaevine "Sen şu hukuksuzluğu yerine getir, sen şu keyfiyeti yerine getir." demiş ve kendine de bir isim vermiş, demiş ki: "Ben de 'Türkiye hukuk devletidir.' deme bakanıyım."

Cezaevlerinin en büyük sorunlarından bir tanesi İdare ve Gözlem Kurulları. Bu kurullar şu anda infaz yakma avcısı olmuş. Kurulların tarihî saçmalıklarından birkaç tane örnek vereyim: Fazla su kullanmak, fazla kitap okumak, az kitap okumak, halay çekmek, arkadaşlarıyla selamlaşmak, ALES'e girmek, ALES'E girmemek, serzenişte bulunmak, şarkı söylemek, cezaevi imamıyla görüşmemek, üniversite bitirmemek, Kürtçe türkü söylemek, görüşçülerle selamlaşmak, fazla dilekçe vermek, kurum cezaevi personeline kayıtsız kalmak... İşte, bunlar mapusların özgürlüklerinin keyfî olarak engellenmesinin sözüm ona gerekçeleri.

Dedim ya başta, hukuksuzlukları paylaştırmış. Bir cezaevine demiş ki: "Sen bu cezaevinde fazla kitap okuyan bir mapus olursa bu gerekçeyle o kişinin tahliyesini engelle." Başka bir cezaevine demiş ki: "Bu cezaevinde az kitap okuyan bir mapus olursa sen onun tahliyesini engelle." Yine aynı şekilde başka bir cezaevine demiş ki: "ALES'e girmeyi suç say." Başka bir tanesine demiş ki: "ALES'e girmemeyi suç say." Yani hukuksuzluğun, keyfiyetin de ortası yok; nereden tutsanız her yönüyle elinizde kalıyor.

Sevgili arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu ülkede şu anda tam 7 kez tahliyesi engellenen mahpus var. Hemen şu anda, yanı başımızda, Sincan Kadın Kapalı Cezaevi; 2021 yılından bu yana tahliyesi engellenmeyen tek bir siyasi mahpus yok. Artık ben hukuku, adaleti bir kenara bıraktım; vicdan diyorum, sadece birazcık vicdan! Ya, o koca, devasa Adalet Bakanlığı binasında vicdan sahibi tek bir kişi yok mu? Bu olanlara "Dur!" diyecek, bu zulme "Dur!" diyecek tek bir kişi yok mu? "Bu idare gözlem kurulları yanlış yapıyor, bunları kapatalım." diyecek tek bir kişi yok mu?

Size iki örnek daha vereyim, daha somutlaştırayım: Düzce T Tipi Kapalı Cezaevinde etkinlik olmadığı hâlde "Sen etkinliğe katılmadın." deyip mahpusun tahliyesi engelleniyor. Yine bu cezaevinde, bakın, bu cezaevinde -mahpusun ailesi uzakta, ekonomik nedenlerden dolayı cezaevine gelemiyor- diyor ki: "Sen görüşe çıkmadın; bu nedenle, senin puanı düşük, senin tahliyeni engelliyorum." Buna aslında ne denir, biliyor musunuz? Buna "hukuk sahtekârlığı" denir. Bu hukuk sahtekârlığı şeytanın bile aklına gelmez.

Değerli arkadaşlar, biraz sonra iktidar kanadından bir hatip gelecek, burada "hukuk" diyecek, "adalet" diyecek, "kanun" diyecek, "bağımsız mahkemeler" diyecek ve idare ve gözlem kurullarını savunacak, cezaevlerini savunacak. Şimdi, sizin o her yaptıklarını savunduğunuz cezaevlerinden size örnek vereyim. Elimde iki kitap var, Arafta Düet ve Dad; sevgili Selahattin Demirtaş'ın kitapları. Bu kitaplar bandrollü, Bakanlıktan izinli, her yerde satılan kitaplar. Bu kitaplar, Arafta Düet ve Dad kitapları kargoyla Suluca 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevine gönderilmiş. Peki, sizin o "Her şeyi doğru yapıyor." dediğiniz, her şeyini savunduğunuz cezaevi idaresi ne yapmış biliyor musunuz? Cezaevi idaresi "Biz, bu kitapları, Selahattin Demirtaş'ın bu kitaplarını cezaevine alırsak cezaevinin iç güvenliği, düzen ve disiplini bozulur." demiş. Sevgili arkadaşlar, Sevgili Selahattin Demirtaş'ın bu kitapları cezaevine girdiğinde ancak orayı aydınlatır. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bozuk olan sizin yarattığınız hukuk düzenidir. Ya, vallahi 2 tane kitapla cezaevinin düzeni, iç güvenliği bozuluyorsa vay o cezaevinin hâline, vay o Adalet Bakanlığının hâline!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ BOZAN (Devamla) - Peki, sevgili arkadaşlar...

BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.

ALİ BOZAN (Devamla) - Tamamlayacağım Başkanım.

Peki, dedim ya "bağımsız mahkemeler" diyorsunuz. Sizin o "bağımsız" dediğiniz mahkemeler ne yapmış? Mahpus, infaz hâkimliğine itirazda bulunmuş. O "bağımsız" dediğiniz mahkeme demiş ki: "Karar doğrudur." Demiş ki: "Ya, hadi infaz hâkimi yanlış yapmış olabilir, ağır ceza mahkemesine gideyim." 3 hâkim, 3 "bağımsız" dediğiniz hâkim oturmuş, demiş ki: "Bu karar doğrudur." Alın size hukuk, alın size adalet, alın size bağımsız mahkeme! Hadi bakalım. Her zaman, her sözünüzde diyorsunuz ya: "Uçuyoruz, göçüyoruz." Hadi bakalım, bunların hepsine cevap verin. Şimdi, biraz sonra Harun Mertoğlu cevap verecek bunlara. Sizden ricam şu: Sadece sorduğum sorulara cevap verin, başka hiçbir şey söylemeyin.

Şuna cevap verin: Cezaevlerinde sağlığa erişimi engelleyen, insan onurunu ayaklar altına alan ağız içi arama hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin ya da bir yakınınızın başına gelse ne hissedersiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ BOZAN (Devamla) - Bir doktor ya da jandarma sizi kelepçeyle muayene etmek istese ne hissedersiniz, ne düşünürsünüz ya da bir cezaevinde içmek için, duş almak için, günlük ihtiyaçlarınızı karşılamak için bir saat su verirse bu uygulamayı yapanlar için ne düşünürsünüz? Sizden ricam, aynı zamanda bir hukukçusunuz, lütfen bu sorulara cevap verin.

Tekrardan Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)