Konu: | |
Yasama Yılı: | 4 |
Birleşim: | 8 |
Tarih: | 16.10.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkari) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve halkımızın yüz akı olan cezaevinde direnen yoldaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni görüşüyoruz.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki trafik güvenliğiyle ilgili sorunları çözmek için bireysel değil kurumsal bir irade gerekmektedir, sistemsel ve bütünlüklü çalışmalar yapmak gerekmektedir. Teklif olunan yasayla trafik kazalarının engellenmesi salt bir yaptırım ve ceza mantığıyla ele alınmış, trafik idari para cezalarının miktarları fahiş oranda yükseltilerek sürücü belgelerinin uzun sürelerle geri alınması ve iptali gibi yöntemlerle cezaların caydırıcılığını artırmak yoluna gidilmiş, bunu yaparken hak ve özgürlükler ile trafik güvenliği arasındaki denge kurulamamıştır. Cezaların belirlenmesinde sosyoekonomik farklılıklar, özgün durumlar, alternatif yaptırımlara yer verilmeyerek sistemsel bir değişikliğe gidilmemiştir. Bu nedenle teklif olunan yasa yetersiz, çözüme elverişli olmayan yeni adaletsizlikler ve sorunlar yaratma ihtimali taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe açıklarını kapatmanın en etkili yolu olarak vatandaşın sırtına yüklenilen zamların, vergi ve para cezalarının artırılması görülmektedir. Teklifle getirilecek fahiş trafik cezaları trafik güvenliğini sağlamaktan çok bütçe açığını kapatma amacı taşımaktadır. Ekonomide açılan kara delikler halkın sırtındaki cekete iliştirilen yamalarla düzeltilemez. Zaten yıllardır ezilen alt ve orta gelir grubu bu yasayla daha da ezilecektir. Devletin kepçesinin içini vergilerle, cezalarla doldurarak halka kaşıkla verdiği maaş zamlarını halktan tekrar alması sonrasında bütçe açığı kapatılamayacaktır. Asgari ücretin 10 katına denk gelen cezaları bu halkın nasıl ödeyeceği düşünülmemektedir. Hâlihazırda ekonomik darboğazda olan yurttaşlar için mevcut ceza miktarları bile oldukça ağırdır. Bütçe açığını kapatmak için vatandaşa yüklenmekten vazgeçilmelidir. Halkın cebine el atmak yerine israf durdurulmalıdır. Her kriz dönemi bedelini yine halkın ödediği bir çıkmaza sokulmamalı, trafik güvenliği gibi önemli bir konu ekonomik bir sömürü aracına dönüştürülmemelidir. Halktan ceza yoluyla para toplanırken sermayeye vergi afları ve kolaylıklar sağlanması sosyal adalet ilkesiyle açıkça çelişmektedir.
Değerli milletvekilleri, yollar tüm yol kullanıcılarının güvenliği dikkate alınarak tasarlanmalıdır. Öncelikle kullanıcıların güvenliğine uygun yollar tasarlanmalıdır. Kara yollarının büyük bölümü güvenli yol altyapısına sahip mi tartışılmalıdır. Öncelikle yollar güvenliğe uygun hâle getirilmelidir. Sorumluluğu yol kullanıcıları üzerine yükleyerek trafik sisteminin diğer unsurları göz ardı edilmemelidir. Araç tasarımı, yol ağlarının ve yolların tasarımı, kentsel ve kırsal planlama, denetleme ve acil yardım gibi sorumluluklar çok çeşitli sektörler ve gruplar arasında bölünmüştür. Bu durum kara yolu trafik güvenliğini sistem yaklaşımı doğrultusunda ve trafik sisteminin bir bütün olarak içerdiği birimler arasında etkileşimle birlikte ele alınmasını gerektirmektedir. İnsanların trafikte mutlaka hatalı davranabileceklerinden hareketle kara yolu ulaşım sisteminin herhangi bir hatanın ölüm veya ciddi yaralanmayla sonuçlanmayacak şekilde tasarlanması gerekmektedir. Kara yolu trafiğinde güvenlikten sadece yol kullanıcıları sorumlu tutulmamalıdır. Salt cezalandırmaya dönük bir anlayış özellikle dar gelirli yurttaşlar üzerinde ağır bir mali yük yaratacaktır. Bu durumda yurttaşların adil düzen inancı zayıflayacak ve cezanın caydırıcı niteliği de etkisini yitirecektir. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan kara yolu trafik kaza istatistiklerine göre İstanbul, yoğun trafiğiyle bilinse de Türkiye'nin en güvenli trafik şehirleri arasında yer almış. Trafik kazalarına en fazla maruz kalan ilk 5 il: Bingöl, Dersim, Bitlis, Şırnak, Hakkâri olmuştur. Bu bir tesadüf mü, yoksa yaşanan kazalara yoksunluktan kaynaklanan bir zorunluluk mu, cevap verilmelidir. Trafik cezalarının sürekli rekor düzeyde artması trafikte bir iyileştirme getirmeyecektir.
Seçim bölgem Hakkâri Yüksekova Dikilitaş-Yeniköprü arasındaki yolun çok dar olduğunu ve mutlaka genişletilmesi gerektiğini defalarca dile getirmemize rağmen katliam gibi kazalar meydana gelmekte, Hakkâri-Van Karayolu âdeta ölüm yoluna dönüşmüş durumdadır.
Karayollarında kazalara sebep olan hataların giderilmesi için gerekli çalışmalar yapılmamaktadır. Peki, bu kayıpların cezasını kim ödeyecektir? Yapılması gereken, hukuksuzlukları sonlandırmak, yargıya güveni artırmaktır. Gereksiz harcamalarınızı kısın, müteahhitlere verdiğiniz döviz endeksli hazine garantilerini kaldırın. Bunları yaptığınız zaman, vatandaşın sırtındaki yükü artırmak gerekliliğinde hissedip akıl dışı yöntemlere başvurmamış olursunuz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu nedenle, trafik güvenliği bahanesiyle ceza sisteminin mali kaynak hâline getirilmesine karşı olduğumuzu belirterek maddi ceza artırımlarında kademeli, gelir düzeyine göre derecelendirilmiş, trafik kazalarında ve trafik güvenliğine dair sistematik bir bakış açısıyla hazırlanan, bilimsel, objektif ve çözümcü alternatiflere dayalı bir yaklaşımın benimsenmesi gerekliliğiyle kanun teklifinin geneline şerhimizi düşmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgemde bizzat ben dâhil tüm halkımızın artık bıktığı bir uygulamaya değinmek istiyorum. Hakkâri'de ve bağlı ilçelerinde hemen her 10 kilometrede bir kurulan kontrol noktaları yurttaşlarımızın günlük yaşamını ağır biçimde etkileyen bir tablo yaratmıştır. İnsanlar kendi köylerine girmek için izin almak zorunda bırakılıyor, şehir giriş çıkışları gece saatlerinde barikatlarla kapatılıyor, araçlar didik didik aranıyor. Bu uygulamalar salt bir güvenlik tedbiri olmaktan çıkmış, seyahat özgürlüğünü ve temel hakları zedeleyen bir yapıya bürünmüştür. Hukuk devleti yurttaşına güvenle yaklaşır, hak ve özgürlükleri koruyarak kamu düzenini sağlar. Oysa Hakkâri'deki bu tablo güvenlik politikalarının hak eksenli olmaktan uzaklaştığını göstermektedir. Olağanüstü hâl ilanı olmaksızın bu denli yaygın kontrol noktalarının varlığı hukuki zemini ve meşruiyeti açısından ciddi soru işaretleri doğurmaktadır. Bu ülkenin en ücra köyünden en büyük şehrine kadar herkes eşit yurttaşlık hakkı çerçevesinde onurlu ve özgür bir yaşamı hak eder. Bizler bu Mecliste yalnızca güvenlik odaklı düşünemeyiz, özgürlüğü ve hukuk devletini de savunmak zorundayız. İnsanların kendi memleketinde yabancı muamelesi görmediği, yolun ve yolculuğun bir hak olarak korunduğu bir ülke mümkündür. Bu nedenle soruyoruz: Bu uygulamaların gerekçesi nedir? Hukuki dayanağı nerededir? Yurttaşların haklarının korunması için hangi adımlar atılmaktadır? Bu sorular demokratik bir hukuk devletinde yaşamak isteyen tüm Hakkârililerin ortak sorulardır, yanıt bekliyoruz. Bu sorunu kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturmak gerekiyor. Yetkililere sesleniyoruz: Buradan derhâl bu uygulamaları durdurun ve Hakkârililerin seyahat özgürlüğünü ve temel haklarını tanıyın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak, ülkenin geleceğini ilgilendiren barış sürecine dair toplumsal barış diline ve sorumluluğuna dair kısaca bir hususu belirtmek isterim: Barış dili, çatışmaların küllerinden doğan toplumların en kıymetli ortak paydasıdır. Biz bu ülkede artık kanla, nefretle ve inkârla değil hakikatle, eşitlikle ve ortak yaşama iradesiyle yol almak istiyoruz. TBMM çatısı altında barış ihtimaline saldıran, dar siyasi çıkarlarla milliyetçi duyguları galeyana getirmeye çalışan provokasyonların farkındayız. Bu çabalar barış kuruculuğunun kıymetini gölgelemez çünkü barış kurucudur; provokasyon, yıkıcı.
Evet, biz barıştan, kurucudan yanayız. Biz bu ülkenin tüm kesimlerinin bu sürece dâhil edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Kimseyi dışlamadan, kimseyi yok saymadan yeni bir toplumsal sözleşme kurabiliriz. Elbette ki barış zeminini sabote etmek isteyenlere fırsat tanımayacağız; provokasyonlara teslim olmayacak, irademizi boşa düşürmeyeceğiz. İstersek bu saldırıları yok sayar, muhatap bile almayız ama biz onları dönüştürmenin yollarını arayacak kadar cesuruz.
Barış kuruculuğuna saygı göstermek tarihsel bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu taşıyan herkesle konuşur, müzakere eder, çözümün ortak aklını büyütürüz. Çünkü biliyoruz ki hakikatle yüzleşmeden, barışın dilini kurmadan bu topraklara huzur gelmeyecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)