Konu: | |
Yasama Yılı: | 4 |
Birleşim: | 9 |
Tarih: | 21.10.2025 |
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 21 Ekim, 21 Ekim 2007'de Hakkâri Dağlıca'daki birliğimize yönelik hain terör örgütü PKK'nın saldırısında şehit olan 12 askerimizin şehadetlerinin yıl dönümü; rahmetle anıyoruz. Hatırlayın, 400 kişilik bir terör örgütü grubu Kuzey Irak'ın Avaşin kampından gelip 12 askerimizi şehit etmişlerdi. Acısı bir an bile geçmeyen ailelerine de buradan bir kez daha sabırlar diliyoruz, kendilerini unutmadık, unutturmayacağız.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde geçtiğimiz pazar günü bir seçim gerçekleşti ve yeni Cumhurbaşkanı seçildi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Tufan Erhürman'ı tebrik ediyor, görevinde başarılar diliyoruz. Ayrıca, bugüne kadar koşturan, çalışan Sayın Ersin Tatar'a da bu zamana kadarki hizmetlerinden ötürü ayrıca teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Şimdi, seçimler büyük bir olgunluk ve başarıyla gerçekleşti. Bu sebeple, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının iradesi de doğrudan sandığa yansıdı ancak anlamadığımız bir nokta var. Seçim sonuçlarına bakarak, özellikle sosyal medyada bir yangın havası estirildi. Biz yıllardır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda tanınması gerekliliğini vurgularken daha adada sandıktan çıkan sonucu kendimiz açısından tartışmaya açıyoruz. Yani burası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, burada yaşayan bir halk var. Evet, bizim için stratejik önemi var, tarihî ve kültürel bağlarımız Kıbrıs'ı bir millî dava mecburiyeti hâline getiriyor bizler için. Bunların hepsini kabul ediyoruz ancak Kıbrıs halkının iradesi de başımız gözümüz üstüne olmalıdır. Yıllarca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kumarın, illegal işlerin, kara paranın ve mafyanın merkezi hâline getirmeye çalışan bir anlayış var, bunu da açık yüreklilikle ifade etmek gerekir. Bir diğer sıkıntı, İsrail'in çok yoğun arazi satın aldığından bahsediliyor, buralara odaklanılabilir; mülk edindiğinden bahsediliyor, buralara odaklanılabilir. Stratejik, tarihî, kültürel öneminden bahsederken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne bu yapılanların da önüne geçmemek ayrı bir çelişkidir. Zamanında Sayın Rauf Denktaş'a yapılanları da hatırlıyoruz. O zamanın iktidarının Annan Planı'na nasıl sahip çıktığını da hatırlıyoruz. Yani bugünkü seçim sonuçları üzerinden bir polemik yaratmak yerine, federasyon konusunda o dönem en hararetli taraf olan AK PARTİ'yle ilgili, mesela, bir soru işareti koyun ya da Türk Devletler Teşkilatının üyelerinin Kıbrıs Rum kesiminde temsilcilik açmasını engelleyin oradaki seçim sonuçlarını tartışmak yerine, madem federasyon konusunda bu kadar büyük bir risk görüyorsunuz ki seçilen Cumhurbaşkanı da çıktı açıklamasını net olarak yaptı. Bizim tavrımız nettir, bellidir; iki devletli bir çözüm muhafaza edilmeli ve ancak bu olabilecektir, bunun dışındaki hiçbir çözüm de kabul edilmeyecektir.
Suriye, Irak ve Lübnan tezkerelerini konuşacağız bugün. Baştan açık, net olarak ifade edelim, biz bu tezkerelerin arkasındayız çünkü en başından beri diyoruz ki: Türkiye'nin güneyinde çok ciddi bir güvenlik tehdidi var, Suriye'de Amerika tarafından ağır silahlarla donatılmış bir terör yapısı var. Fakat bir yandan da metne baktığımız zaman, biz DAEŞ, YPG ve PYD'nin, bunların tanımlandığını ama Millî Savunma Bakanlığının bir terör grubu olarak tanımladığı veya bu konuda yorumlar yaptığı SDG'yle ilgili hiçbir ifadenin yer almadığını, bunun da bir tehdit unsuru olarak tanımlanmamasının da sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz.
Şimdi, bir taraftan "Örgüt silah bırakıyor, silah bırakma Suriye'yi de kapsıyor, terör meselesi kapanıyor." diyeceksiniz ve bütün bu sloganları atacaksınız ve bu sloganların sonunda geldiğimiz noktada, Suriye ve Irak için öyle bir yıl da değil, iki yıl da değil, üç yıllık bir tezkere bugün bizim önümüze geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - PKK silah bırakacaktı, siz üç yıl boyunca Suriye ve Irak'ta PKK'yla mücadele için önümüze tezkere getiriyorsunuz. Bu, PKK'nın tasfiye olmadığının net bir ilanı ve itirafıdır. Kim tarafından? İktidar tarafından.
Komisyon var, Komisyonda oturuyorsunuz, konuşuyorsunuz, beraber fotoğraflar çektiriyorsunuz ve her şeyi göğüslüyorsunuz, ardından da karşımıza bu tezkere geliyor. Bakın, bizim ilk günden beri yerimiz hep sabit oldu, biz temel söylemlerimizin hep arkasında durduk ve bugün de arkasındayız. Suriye'nin kuzeyindeki terör koridoru Türkiye tarafından bir şekilde derdest edilmelidir ama bugün ama yarın ve bu önünde sonunda da gerçekleştirilecektir. Irak'ın kuzeyinden hâlâ ciddi tehdit yöneltilmektedir Türkiye'ye ki Sayın Cumhurbaşkanının bu konuda çok net ifadesi var...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - ...Mahmur Kampı'nı bir kuluçka merkezi olarak tanımlayan Cumhurbaşkanının kendisi. Bu sebeple, Türkiye'nin güvenliğini tehdit altına atan ne kadar risk varsa bunun bertaraf edilmesi için ne gerekiyorsa biz bunun arkasında ve destekçisi olacağız.
Tabii, ancak anlamadığımız başka bir şey daha var, bakın, geçtiğimiz günlerde bizim gençlik teşkilatımız Türkiye Büyük Millet Meclisi yakınlarında bir pankart açtı, Anayasa’nın 3'üncü maddesini hatırlattı ve bu çocuklar anında gözaltına alındılar ve soruşturmaya tabi tutuldular. Şimdi, kardeşlikten, birlikten, beraberlikten bahsediliyor; böyle mi olacak bu? Diyarbakır'da sloganlar atılıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bölücü örgütbaşı lehine sloganlar atılıyor, çıt yok, Anayasa’nın 3'üncü maddesini hatırlatan gençlerimize anında tutuklama yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Başkan, sekizinci dakika, son dakika.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım, son bir dakika.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum, sağ olun.
Biz bunları söyleyince de efendim, biz onu istemiyormuşuz, bunu istemiyormuşuz. Bir kere işin gidişatında, hassasiyetlere özen gösterilmesi noktasında polise düşman... Yahu siz kimsiniz, başka bir ülkenin askerleri misiniz Türk polisine "düşman" diyeceksiniz. Bütün bunlar ifade edilecek, sonra biz bu gerçekleri söyleyince, efendim, barışa karşı olmak, terörün bitmesini istememekle itham edileceğiz, bunu şiddetle reddediyoruz.
Az önce de bir mahkeme kararı açıklandı, Mattia Ahmet Minguzzi'nin mahkemesi neticelendi, onunla ilgili yirmi dört yıl hapis cezası verildi ve diğer yani bilfiil orada olmayan 18 yaşın altındaki çocuklara da hiçbir suç verilmedi, hiçbir ceza verilmedi. Bakın, artık bu konuyu suça sürüklenmekten çıkmış çocuk olarak nitelendirmeniz lazım. Bunu böyle konuşarak da hafifletemezsiniz. Ben bir kez daha acılı ailesine sabırlar diliyorum, sağ olun.