GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL’in görev süresinin uzatılması yönündeki 2790 (2025) sayılı Kararı uyarınca, hudut, şümul ve miktarı Cumhurbaşkanınca belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla tespit edilen ilkeler kapsamında, 31/10/2025 tarihinden itibaren iki yıl daha UNIFIL’e iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanınca yapılması için Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi (3/1199) münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:9
Tarih:21.10.2025

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tezkerenin konusu olan Lübnan'dan bahsedeceğim.

Lübnan bir zamanlar "Doğu'nun Paris'i" diye anılırdı -benim yaşıtlarım hatırlarlar, en çok da Şamil Bey hatırlar, o benden de yaşlı- caddelerinde şiir vardı, müzik vardı, sanat vardı, ticaret vardı; bunların hepsi yan yana yürüyordu. Ne olduysa o renkli mozaiğin içindeki fay hatları birden harekete geçti Lübnan'da; mezhep farklılıkları siyasete, siyaset de düşmanlığa dönüştü o dönem. Kardeş kardeşe, komşu da komşuya silah doğrulttu Lübnan'da ve o güzel ülke bir sabah uyandığında iç savaşın içinde buldu kendini.

Lübnan öyle güzeldi ki kimse bir gün kendi topraklarında Birleşmiş Milletler askerlerinin devriye gezeceğini hayal bile edemiyordu, sınırlarını barış adına Birleşmiş Milletler askerlerinin denetleyeceğini de hiç düşünmemişti. Ben şimdi size sormak istiyorum: Aranızda Hatay'da, Mersin'de, Antalya'da, Diyarbakır'da hatta İstanbul'un sokaklarında Birleşmiş Milletler güçlerinin gezdiğini hayal eden var mı? Onlar da bizim gibiydi, "Bizim başımıza gelmez." demişlerdi ama geldi ve o eski Lübnan, o zarafetin, kültürün, refahın Lübnan'ı sadece hatıralarda kaldı; gerçekten yazık oldu Lübnan'a. Bugün siyasi hayatı parçalanmış, devlet kurumları felç olmuş, kendi sınırlarını bile koruyamayacak hâle gelmiş bir Lübnan var karşımızda. İsrail dilediği an operasyon yapabiliyor Lübnan'da; isterse bombalıyor, isterse susturuyor. Bugün İsrail'in gölgesi Beyrut'un sokaklarında bile hissediliyor ve bu manzaranın ortasında adına "barış" dedikleri bir de tiyatro oynuyorlar. "Aman çatışma çıkmasın, aman istikrar bozulmasın." diye Birleşmiş Milletlerin UNIFIL gücü Lübnan-İsrail sınırında devriye gezmeye devam ediyor ama bu güç ne gerçekten tarafsız bir barış gücü ne de Lübnan'ı koruyan bir kuvvet yani aslında ateşi söndürmüyor, sadece alevlerin yönünü izliyor. Şimdi, kalkmışsınız, Lübnan tezkeresinin süresini uzatmak istiyorsunuz. Peki, ben size hatırlatayım: 7 Ekim 2023 sabahı bölgede cehennemin kapıları aralanmıştı ve hemen ardından 11 Ekimde biz de Mecliste Lübnan tezkeresinin bir yıl uzatılmasını kabul etmiştik. Peki, ne değişti o günden bugüne kadar? İsrail Lübnan'ın içinden geçti, başkentini bombaladı Lübnan'ın. UNIFIL ne yaptı? Hiçbir şey, sadece seyretti. Bugün İsrail isterse Beyrut'ta, hatta Şam sokaklarında bile istediği operasyonu çekebiliyor. Hâl böyleyken bu tezkereyi neden iki sene uzatıyoruz? Neyi, kimi kimden koruyoruz? İki yıl içerisinde nelerin gerçekleşmesini öngörüyorsunuz? Yaşadığımız son iki yıl önümüzdeki iki yılın habercisi mi? Onun için mi Türkiye'yi son iki yıldır Lübnanlaştırmaya çalışıyorsunuz? Çabalarınız bu yönde. Onun için mi Türkiye'nin kırk yıllık terörle mücadelesini kırk günde çöpe atan, kırk gündür ihanet masasında müzakere eden bir ittifakla karşı karşıyayız biz? Tüm bunları Suriye, Irak, Lübnan, Filistin ve İran'da yaşananlardan ayrı düşünemeyiz. Ülkeler ayrı ama düğmeye basanlar hep aynı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son iki yılda bölgede öyle hızlı ve köklü değişimler yaşandı ki tarih bunu gerçekten kolay kolay unutmayacak. Gazze'de insanlık onuru diri diri gömüldü gözlerimizin önünde. Ekranlarda görülenler, insanların utanç tablosu içerisinde tarihte yerini aldı. İsrail burada yalnızca bir savaş yürütmedi; ortada yeni bir harita, yeni bir gelecek kurdu; kendilerince geleceğin Singapur'u uğruna binlerce bombayla dümdüz edilmiş sadece bir inşaat sahası bıraktı arkalarında. Şu an gösterilen "barış" adı konulmuş bir tiyatrodur Gazze'de, gerçekte ise haritada "Gazze" diye bir yer yoktur. Gazze'de planlanan her şey olacaktır ama bir tek Filistinliler olmayacaktır Gazze'de, göreceksiniz.

Bu arada içeride neler oldu, onu biraz hatırlatayım size. İmralı'daki mukime umut hakkı tartışmaları açtınız Mecliste. Geçen sene Meclis açılmadan önce, bir hafta içinde 103 tane kanun teklifi verdi DEM PARTİ'li milletvekili arkadaşlar. Hemen ardından Meclis açıldığında da bir baktık ki terör örgütünün sesi olanlara el uzatıldı. Oysaki el uzatmadan önce, 2023 yılında seçimlere giderken tüm vatanseverleri, muhalefeti PKK'yla iş birliğiyle suçladınız; sizler yaptınız bunu, seçim çalışmaları yaparken burada gözlerine baktığım herkes yaptı. Bizleri "Masanın altında PKK'yla anlaştı." diye suçladınız. Şimdi PKK'yı meşru görüp karşısında barış güvercinleri uçuruyorsunuz birbirinize; 50 bin şehidin anasının, babasının, kardeşinin yüzüne bakarak. Sahte montaj videolarla mitinglerde muhalefeti hedef gösterdiniz, milleti kandırdınız ve oy topladınız ve dört ay sonra size oy verenleri de sırtından vurdunuz. Biz, kırk yıl boyunca terörle mücadele ettik, şehitler verdik, 50 bin insanımızı kaybettik. Türkiye ekonomisi sizin deyiminizle 2 trilyon dolar para kaybetti ama siz bu bedeller uğruna kırk yıllık mücadeleyi kırk günde çöpe attınız. Terörle mücadeleyi bırakıp teröristle müzakere kurdunuz. Öcalan'ı Meclise çağırdınız, Meclisi onun huzuruna götürmeyi planlıyorsunuz. Bunlar basit, siyasi hatalar falan değil; bunlar ülkenin geleceğini, birliğini, egemenliğini hedef alan adımlardır.

Şimdi gelmişsiniz, Meclise Lübnan tezkeresini getiriyorsunuz. Aynı Mecliste siz, Türkiye'yi Lübnanlaştıracak ihanet masasını kuruyorsunuz. Bu nasıl bir tenakuz! Etnik ve dinî kimliklere göre bölünmüş, Birleşmiş Milletler gücüne muhtaç hâle getirilmiş bir Türkiye planlıyorsunuz, hedefinizde bu var. PKK'nın taleplerini siyasi ve hukuki zemine oturtacak bir yapı, yeni bir anayasa inşa edeceksiniz ama size yemin olsun, biz buna müsaade etmeyeceğiz, göreceksiniz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Siz, devlet makamlarını partiye devretmiş, yargıyı halka karşı sopa gibi kullanan, devleti çadır gibi yönetenlersiniz. Muhalifleri örgütlü suça karışmakla suçluyorsunuz, uyuşturucudan insan kaçakçılığına varıncaya kadar her suçun altından çıkan gerçek terör örgütü üyelerine özgürlüğün yolunu açmak için binbir türlü dümen yapıyorsunuz. Türk milletinden, ulus devletten, üniter, laik, hukuk devletinden vazgeçmek, kanla kazanılmış bu mübarek topraklarda kurulan devleti peşkeş çekmek hiçbirinizin hakkı değil.

PKK hâlâ silah bırakmadı, kuzey Suriye'de SDG/PYD'yle mevzi kazanmış durumda. Amerika bu aktörleri artık bölgesel müttefik olarak görüyor. Yarın içeridekilerle, Suriye'nin kuzeyindeki güçlerle bizi karşı karşıya getirecek senaryolar yazıyor ve bu senaryoların da başaktörü sizlersiniz. İhanet masasının attığı her adımda, Türk milletini yıkıcı bir savaşa sürüklemenin zemini hazırlanıyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi gibi demokrasiden nasibini almamış, "demokrasi" deyince öcü görmüş gibi kaçan bir partiden demokrasi beklenebilir mi? Millete kalkmışsınız "Bu masayı biz demokrasi için kurduk." 50 bin kişinin katili PKK'nın temsilcilerinin bulunduğu, PKK'nın taleplerinin konuşulduğu bir masada barış beklenebilir mi? "Barış" diye millete yutturmaya çalışıyorsunuz. Türkiye'yi yüz yıl sürecek bir hesaplaşmanın içine atıyorsunuz, biz buna göz yummayacağız.

İYİ Parti olarak diyoruz ki: Bu Meclis, Türk milletinin iradesinin temsil edildiği yerdir; parçalanmanın değil birliğin koruyucusudur. Unutmayın ki bu topraklar milletin kanıyla, inancıyla, iradesiyle vatan oldu. Kimsenin pazarlık masasında satılık değil bu vatan. Biz bu Mecliste, bu milletin yeminini ettik ve o yemine sadık kalmaya devam edeceğiz. Türkiye'yi böldürmeyeceğiz, bu kadar çabalarınıza rağmen böldürmeyeceğiz, size rağmen böldürmeyeceğiz, cumhuriyeti de çöktürtmeyeceğiz, bayrağı da yere düşürmeyeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)