Konu: | |
Yasama Yılı: | 4 |
Birleşim: | 10 |
Tarih: | 22.10.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Grup Başkan Vekili Sayın Abdulhamit Gül Bey ve Bakan Yardımcısı ve Genel Müdürler ve Genel Müdür Yardımcıları buradaydılar. Bir bilgi vermek istediler. Bizim itirazlarımız oldu. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim -beni bağışlasınlar- keşke bunları Komisyonda konuşsaydık, keşke Komisyonda belgelerle, bilgilerle, delillerle, donelerle gelmiş olsaydılar ve orada da milletvekillerini, hem kendi milletvekillerini hem de aynı zamanda muhalefet milletvekillerini mutmain ederek bu kanun buraya gelmiş olsaydı ve de bizler de deseydik ki hakikaten bu kanunun her bir maddesi Türkiye'nin yararına, vakıfların yararına, tarihî anıtların yararına veya bizim atalarımızın bize emanet bırakmış olduğu vakıf malzemeleri üzerine veyahut da malları üzerine değerlidir diyebilmiş olsaydık. Yine de kendilerine teşekkür ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, mevcut iktidar ve onun Türkiye Büyük Millet Meclisindeki mensupları ülke ve milletimiz lehine bir iş söz konusu olduğunda kendilerinden haber alınamıyor ama ülke ve vatandaşlarımız aleyhine bir iş yapılacağı zaman Türkiye Büyük Millet Meclisine maalesef ışınlanarak geliyorlar. Mesela bizler muhalefet milletvekilleri olarak halkımızın bir ihtiyacı ve talebini bir kanun teklifi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmek istediğimizde ne yapıp edip onu Genel Kurula getirmiyorlar. Araştırma önergelerimizi, genel görüşme taleplerimizi oylama yapılıncaya kadar kulislerde, dışarıda çay kahve içip dinleme gereği bile duymuyorlar ama tam oylama sırasında sanki kurmalı oyuncak gibi, ret vermek için koştura koştura Genel Kurula geliyorlar. Hatta bir ara aklıma geldi, "Ne yapayım?" dedim. "Allah bir, Peygamber hak..." Amentü'yü de yazsam bir araştırma önergesi olarak oraya ve "Bu doğru mudur değil midir?" diyerek sunsam dedim. Acaba ne yaparlar diye de düşündüm. Kabul ederler mi yoksa "Beraber ortaklaşa verelim?" mi derler diye de düşünmeden edemedim arkadaşlar. Vatandaşlarımızın neredeyse hiçbir talebi ve gerçek ihtiyacı Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirilmeyip üstelik bolca aleyhine düzenleme yapılınca ister istemez insanların Türkiye Büyük Millet Meclisine ve milletvekillerine güveni de saygısı da kalmıyor. Vatandaş öyle düşünsün isteniyor sanırım: "Bugünkü sistemde yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, yaşanan pratikte, ülkenin en gereksiz kurumu Türkiye Büyük Millet Meclisidir zaten Cumhurbaşkanı bir gecede her kuralı getirebiliyor, Meclise ne gerek var?" imajını ve algısını yaratmak istiyorlar. Bugün, iktidarın çoğu zaman kavgalara sahne olan, verilen anlık fotoğraflar üzerinden tartışma konusu yapılan yasama organını hiçleştirme gayretlerinin farkındayız. Bir yandan özellikle dışarıya karşı meşruiyet algısını pekiştirsin diye ülkede gerçekten bir yasama organının olduğu, milletvekillerinin yasama ve denetleme faaliyetlerini layıkıyla yaptığı düşünülsün isteniyor; bir taraftan da mesela, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli yetkisi ve görevi olan bütçeyi bile yapması engelleniyor. 2018 yılından beri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte bütçeyi sadece onaylamakla görevli bir noter görevini ifa eden bir Meclis yapısıyla muhatap oluyoruz. Yandaşlara veya kendilerine peşkeş çekmek için şirketlere, sermayeye el koyuluyor. Bakınız, bugün TMSF içinde içinde ülkenin en büyük firmaların da olduğu binden fazla şirketin yönetimi devredildi. Dünyanın neresinde böyle bir şey var? Düşünsenize, yurt dışından bir firma yatırım yapmak için Türkiye'ye gelecek; haberlere bakıyor, TMSF diye bir kurum daha mahkemeye bile çıkmamış şirketlere el koymuş. Yahu, kim gelir? Gelenler de ya uyuşturucu kaçakçısı ya sanal bahis baronları ya çete veya mafya ele başları ile üçüncü dünya ülkelerinde kendi ülkelerini soyan oligarklar ve karanlık mafya liderleri.
Değerli milletvekilleri, bu düzenin sürdürülebilir bir yanı yok, bu bir çöküştür; yapılanlar, yaşananlar ülkemizin gerçek millî beka sorunudur. Bakınız, otoriter ve diktatör yönetimler, rejimlerini genel olarak petrol, doğal gaz, değerli maden vesaire gibi doğal kaynaklarını satarak finanse ederler. Adım adım otoriter bir tarzla bürünen mevcut iktidar da kurduğu bu soygun ve yağma düzenini finanse etmek adına ve doğal kaynakları da olmadığı için vatandaşa vergi ve ceza salarak bunu yapmak istiyor sadece vergi ve cezalarla bu işleri kotaramayacağı için. Çünkü devasa bir kara delik yarattılar ve elde avuçta kalan kamu kaynaklarını ve doğal kaynakları da buraya tahvil etme derdine düştüler.
Son olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi tam da bu mantıkla hazırlanmıştır. Kanunun ne içerdiğini bir aforizmayla anlatayım: Cumhurbaşkanının hiçbir kuruma iş ve yetki bırakmamaya yemin etme düzenlemeleri. Yavaş yavaş bütün devlet kurumlarının, bakanlıkların hatta kamu bankalarının, şirketlerinin -ki bunun içinde Türk Hava Yolları var, Çaykur bile var- yönetimini üzerine alıp ülkeyi bir devlet gibi değil de şirket gibi yönetmeyi şiar edinmiş bir anlayışla karşı karşıyayız. Şimdi, tüm bunlar yetmemiş olacak ki kadim geleneğimizden en önemli unsur vakıflara da sıra gelmiş. Vakıflar Genel Müdürlüğünün taşınmazlarının ve tüm vakıf mallarının yönetimini üstüne almak ve bunları yönetmek için kanun çıkarıyorlar. Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni bir anda Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiler. Daha önce Vakıflar Genel Müdürlüğünün yanı sıra belediyeler ve kamu kurumlarının mülkiyetinde olan vakıf kökenli taşınmazları bu kanun teklifiyle uhdelerine almayı amaçlıyorlar.
Değerli milletvekilleri, iktidar hep aynı siyaset tarzını dayatıyor. Nedir o? Vakıflar üzerindeki mali baskı, iktidara yakın vakıfların güçlenmesi ve diğerlerinin ise tasfiyesiyle "Rabbena hep bana" siyaseti. Bunun art niyetli ve kendilerinden olanlara rant sağlamak amaçlı olduğu maalesef ortada. Kanun teklifinin teknik yönlerini ve içindekileri tek tek sıralayacak değilim ama birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum. Bu yasa teklifinin gerekçesinde ifade edilen toplumsal, ekonomik ve teknolojik gelişmelere uyum sağlamak, kamu hizmetlerinin etkinliğini arttırmak, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarıyla oluşan hukuki boşlukları gidermek ve uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi konusu tam bir "kes, kopyala, yapıştır" retoriğinden başka bir şey değildir. Bir kere bu bir torba kanun teklifidir yani o an neye ihtiyaç duydularsa içine attıkları; kanun sistematiğine, kurallara ve teamüllere uymayan saçma sapan bir düzenlemedir.
Bakınız, "Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" diye huzura getirilen teklifin içinde... 10 farklı düzenleme aynı torbanın içindedir. İktidar mantığının ete kemiğe bürünmüş kara düzen siyaseti, "Ne vereyim abime?" anlayışı, işportacı tezgâhında "Ne alırsan 5 lira." ticareti, "Seç, beğen, al." tarzı, açık büfe siyasetidir. Birbiriyle alakasız bir sürü kanunu bir araya getir, çorba yap. Ne oldu? Güzel oldu değil mi? Ne kanun yapma sistematiği bıraktınız ne de öngörülebilirlik.
Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçelerine dayanılarak yapılan düzenlemeler de iptal kararlarının tam anlamda karşılanmadığı ve daha önce iptal edilen metinlerde küçük değişiklikler yapılarak tekrardan maddelerin dağıtılmasıdır. Anayasa Mahkemesinin kararlarında belirtilen yönetimde açıklık, denetim, eşitlik gibi ilkelere aykırılık devam etmektedir. Kanun teklifiyle ilgili idarelere tanınan takdir yetkisinin ölçülülük ilkesine aykırı şekilde genişletilmesi hukuka aykırıdır.
Bakınız, teklifin 5'inci maddesinde kamuya ait kültür varlıkları ve etkinliklerine isim hakkı veya sponsorluk yoluyla gelir elde etme imkânı tanınmaktadır. Devletin kültür ve tabiat varlıklarını koruma yükümlülüğünde, kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve saydam biçimde kullanılmasında, kültür varlıklarının ticarileştirilmesinde kamu yararı sınırları dikkate alınmadan isim hakkı ve sponsorluk yoluyla ticari gelir sağlanması meşrulaştırılmaktadır.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu uyarınca her kamu geliri türü açık biçimde tanımlanmalı ve tahsilat, harcama, muhasebe süreçleri Sayıştay denetimine açık olmalıdır. Düzenlemeyle getirilen yeni gelir türlerinin mali yönetim açısından hesap verilebilir şekilde ve idari objektiflikle yürütülmesi gerekmektedir ama burada bu konu baypas ediliyor.
Yine teklifin 7'nci maddesinde belgesiz konaklama işletmelerine uygulanacak idari para cezalarının her bir ilan için ayrı ayrı uygulanacağı belirtilmiştir ancak uygulamada oluşacak belirsizlik, keyfî cezalandırma ve idarenin takdir yetkisinin kötüye kullanılmasına sebebiyet verebilecektir.
Gelelim Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği maddelere. Teklifin 8'inci maddesiyle getirilen düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermişti. Madde düzenlemesiyle tekrardan Millî Saraylar İdaresi Başkanlığına bünyesindeki saray, köşk, kasır ve diğer yapıların bakımı, restorasyonu ve taşınır taşınmaz varlıkları meydana çıkarmak üzere araştırma, sondaj ve kazı yapma ve yaptırma faaliyetlerine ilişkin yetki verilmiştir. İdareye sınırsız takdir yetkisi verilerek belirlilik ilkesi ihlal edilmiştir. Maddeyle Millî Saraylar İdaresine kamuya ait kültür varlıkları üzerinde tek yetki verilmekte olup Kültür ve Turizm Bakanlığı sadece teknik yardımla sınırlandırılmıştır. Bu durum kültür varlıklarının korunması ve kamu yararı gözetimi açısından yetki tekelleşmesine sebebiyet vermektedir. Madde düzenlemesinde yetki sınırları aşılmış, denetim ve sorumluluk mekanizmaları net olarak belirtilmemiştir.
16'ncı maddede Anayasa Mahkemesi tarafından yine aynı şekilde düzenlemenin mülkiyet hakkına ilişkin olması ve kanunda düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle iptal edilmiştir. Düzenlemeyle Uludağ alanında 2863 sayılı Kanun kapsamında doğal sitler ve tabiat varlıklarıyla ilgili görevler, daha önce Çevre, Şehircilik, İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğüne verilen görevlerin Uludağ Alan Başkanlığı tarafından yerine getirilmesi düzenlenmektedir. İlgili Bakanlık tarafından yürütülen görevler Başkanlığa devredilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sorunlarına rağmen hem idare hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi işlevsizleştirilmekte olup Anayasa ve hukuku tanımazlık ilgili düzenlemeyle belirtilmektedir. Doğal sitler ve tabiat varlıklarıyla ilgili görevler Bakanlıktan Başkanlığa devredilmiştir. Yine aynı şekilde, 17'nci maddede Cumhurbaşkanına verilen yetki ölçülü ve sınırlı hâle getirilmelidir. Artırma kriterleri netleştirilmelidir, mütevelli heyetinin ücret belirleme yetkisi denetlenebilir ve şeffaf mekanizmalarla denetlenmelidir.
Kanun teklifinin geneli göz önünde bulundurulduğunda, mülkiyet hakkı ve hukuki güvenlik ilkesine aykırı olarak 4706 sayılı Kanun'un geçici maddesiyle kamu taşınmazları üzerindeki tahsis, irtifak ve kiralama haklarının yeniden kırk dokuz yıla kadar uzatılabilmesi eşitlik ve rekabet ilkesi açısından sorun teşkil etmektedir.
Değerli milletvekilleri, burada söyleyeceğim son söz şöyle olmalıdır: Mevcut yatırımcılara avantaj sağlanırken yeni yatırımcıların piyasaya girişi engellenebilir. Cumhurbaşkanına bu torba yasayla beraber tek amacı Cumhurbaşkanına yeni...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - ...rantlar için yetki verme yasasıdır. Burada vatandaş da yoktur, ülke de yoktur, vicdan da yoktur ve vicdan da izan da yoktur, sadece yeni rantlar vardır ve bu rantların da kime gideceği de âdeta belli gibidir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)