| Konu: | 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na, Ahmet Minguzzi cinayetinde mahkemenin verdiği karara ve devletin kimleri affedebileceğine, pestisitlere, fahri Kur’an kursu öğreticilerinin kadro sorununa ve 3600 ek göstergeye ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 23.10.2025 |
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gelecek hafta Meclisimiz çalışmayacak gibi gözüküyor. Şimdiden 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mızı kutluyorum. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı... Gazi Mustafa Kemal Atatürk devletimizi kurduktan sonra, daha doğrusu Kurtuluş Savaşı'nı kazandıktan sonra cumhuriyeti ilan etmişti. Biz imparatorluğumuzu kaybettik, yedi cephede dövüştük ve bir tek Çanakkale'de galip geldik, biraz Kutülamare'de, biraz da Kop Geçidi'nde biz vardık ama geri kalan kısımlarda büyük bir facia yaşandı, büyük bir dram yaşandı ve ardından da devletimiz tamamen işgal edildi. İşgal edildikten sonra Sevr Antlaşması'yla beraber de Osmanlı bir noktada iptal edildi. Hatta 1916 yılında bir noktada Sykes-Picot Antlaşması'yla, Rusların, İngilizlerin ve Fransızların gizli anlaşmasıyla, aynen yıllar sonra yapmış oldukları Yalta Anlaşması gibi bu anlaşmayla cetvellerle de Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarını paylaşmak istediler fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Yeniden bizi Orta Asya'ya göndermek isteyenlere karşı Sakarya önlerinde yeniden bir diriliş gösterdi bu millet ve ardından da bir devlet kurdu.
Cumhuriyetimizi ilan ettik, cumhuriyet 102 yaşında fakat önemli olan şu: Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırabilmek ve devletimizi liyakat, ehliyet ve ahlakla buluşturabilmek ve aynı zamanda hukukumuzu adaletle şahikalaştırabilmek; o zaman cumhuriyet bir anlam ifade eder. Yoksa, cumhuriyetin tek başına olması bir anlam ifade etmez ama yine de Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları o zor şartlarda bir devlet kurdukları için şükran duygularımızı hak ediyorlar. Kendilerine Allah'tan rahmet diliyorum ve o gün bu cumhuriyeti ilan eden, bu Mecliste bulunan herkese de şükranlarımızı arz ediyoruz; onlara da Allah razı olsun diyorum ve son cümle olarak da, Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet payidar kalacaktır." diyor. "Payidar olmalıdır." diye bir temennide bulunmuyor, "Payidar kalacaktır." ifadesini kullanıyor. Ben de buna iman ediyorum, inancım da bu noktadır ki sonsuza kadar Türkiye Cumhuriyeti devleti payidar kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, Ahmet Minguzzi cinayeti yaşandı biliyorsunuz. Gözleri ışıl ışıl bir masum; anne, babasının kınalı kuzusu bir çocuk hiç uğruna, sebepsiz ve sırf zevk için herkesin gözü önünde defalarca bıçaklanarak öldürülüyor; yetmiyor, cansız bedeni tekmeleniyor; bu da yetmiyor, katledilen masumun anne ve yakınları adalet yerini bulsun diye mücadele ettiği için aylardır tehdit ediliyorlardı, hakarete maruz kalıyorlardı ve yavrumuzun mezarı bile tahrip ediliyordu. Bu katillerden birkaçının iki gün önce duruşması vardı, karar duruşması vardı. Mahkeme kararını verdi ve 2 katile yirmi dört yıl ceza verirken diğerlerini beraat ettirdi. Eğer temyiz mahkemelerinden farklı bir karar çıkmazsa fazla değil yani en fazla beş altı yıl sonra cezaevinden çıkacaklarını taahhüt edebilirim sizlere, tıpkı bundan önce yaşanan sayısız örnekte gördüğümüz gibi; bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Tek bir canlıya fiske vurmamış insanlar sırf farklı düşündüğü ya da kumpaslara, tuzaklara aklı ermediği için suçlu ilan ediliyor Türkiye'de. "Terörist" diye takibata uğruyorlar, cezaevlerine atılıyorlar, kolay kolay da çıkamıyorlar. İnsan öldürenler, katliam yapanlar ya da Çetnik taşeronlara merhamet ediliyor, affedilmek isteniyor onlar fakat bir diğer tarafta, işte siyasi suçlularla ilgili herhangi bir çaba, gayret sarf edilmiyor.
Peki, devlet birisinin kınalı kuzusunu zevk için öldürenleri hangi hakla affediyor? Hani lafa geldi mi "kısas" "kıyas" diye konuşanları, zamanında "Devlet anamın, babamın, kardeşimin katilini bana sormadan affedemez. Devlet birilerini affedecekse kendisine karşı suç işlediğini iddia ettiklerini affetsin." diyenleri hatırlatıyorum. Evet, siz muhalifsiniz diye, fikrini açıkladılar diye, farklı düşündü diye cezaevine attığınız siyasi suçluları affedin, bunların üzerine çalışın diyorum. İnsanlar siyasi ya da toplumsal inanç temelinde bir itiraz ve karşı duruş gösteriyor, sonra adına "terör suçu" denilen deli gömleğini geçiriveriyorlar. Bidayetten beri "siyasi suç" denilerek ötekileştirilen faaliyetler zamanla terör suçu olarak algılatılır oluyor. Zaten aportta bekleyen düzenin kanun yapıcıları, toplumun satın aldığı bu hikâyeyi adım adım istedikleri düzleme çektiler ve şimdi AİHM ve hatta zaman zaman AYM'de bile mahkûm edilen kanuni ama hukuksuz uygulamalara zemin hazırlıyorlar diyorum. Ben bu noktada da yeniden infaz yasaları düzenlenirken bir kez daha hassasiyetle düşünülmesini teklif ediyorum.
Değerli milletvekilleri, milletimizi ilgilendiren çok önemli bir konu var. Nedir? Pestisitler. Nedir pestisitler? Gıdalarda ve de sebzelerde kullanılan ilaçlar. Burada birkaç defa söyledim, ben çiftçiyim, ÇKS'm var ve de Türkiye'den sebzeler ve meyveler yurt dışına ihraç ediliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Bunların çoğunluğu -artık rakamlar, yüzdeler artmaya başladı- bunlar tekrar, yeniden Türkiye'ye iade ediliyor, Avrupa Birliği ülkeleri bunları kullanmıyor. Neden? Çocuklarımıza, kadınlara, insanlarımıza ve onların sağlığına zarar verdikleri için. Türkiye'ye geri gönderiliyor bunlar. Bunlarla ilgili iddialar var, söylemler var tekrar, yeniden Türkiye'de bunların ihaleye çıktığı noktasında. Bununla ilgili bir araştırma önergesi de vermiştik. Şimdi, Türkiye'de, aynı zamanda Avrupa'ya giderken Avrupalılar inceliyor veya bizim gümrüklerimizde inceleniyor, sağlığa uygunsa oralarda kullanılıyor, değilse geri iade ediyorlar. Peki, bizim ülkemizde tarlada aynı ilaçlar kullanılıyor, bunlarla ilgili olarak incelemeler yapılıyor mu? Yapılıyor. Nasıl yapılıyor? Tesadüfi yöntemle, "random" usulüyle yapılıyor. Tarlalara geliyorlar, burada Tarım ve Orman Bakanlığı bunlarla ilgili incelemeler yapıyor ama bunlar yetersiz arkadaşlar. Önemli olan şu: Tarladan hale giden sebze ve meyve mutlaka halden çıkarken, manavlara ve de aynı zamanda pazarlara giderken, özel olarak Avrupa Birliğine veya başka ülkelere giderken nasıl ki özel aletlerle inceleniyorsa bununla ilgili olarak da Hükûmetin derhâl hallere bunları koyması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Çok teşekkür ederim Başkanım.
İnanın, gelecekte çocuklarımız çok büyük sıkıntılar yaşayacak, bunlar üzerinden hastalıklara düçar olacağız ve de tedavisi mümkün olmayan hastalıklara maruz kalacağız. Bir yandan sokaklarda uyuşturucu kullanan 10 milyona yakın insanımız var, 2 milyonu bunların tescilli ve bunlar devlet tarafından, Hükûmet tarafından zaten biliniyor, bunların hangi ilaçları aldıkları dahi biliniyor. O nedenle bu noktada hassasiyet gösterilmesi gerektiğini söylüyorum ve ben bu noktada Tarım ve Orman Bakanlığını ve ilgili kuruluşları da bir kez daha uyarıyorum burada, belediyeler de dâhil olmak üzere.
Değerli milletvekilleri, şimdi, fahri Kur'an kursu öğreticileri var; yıllardır çalışıyorlar, KPSS'yle giriyorlar, aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanlığı bunlara bir sınav yapıyor, ardından da iki yıl çalışıyorlar sözleşmeli, ücretli olarak ve otuz gün çalışıyorlar, sekiz ile dokuz gün arasında sigorta yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, son dakikayı veriyorum, 8'inci dakika.
Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayacağım efendim.
Aynı zamanda bunların maaşları oldukça düşük. Vekil imamlar var, onlar da aynı şartlarla giriyorlar, onlara kadro veriliyor, zaman zaman verildi. İmam-hatiplerle, sözleşmeli imam-hatiplerle ilgili de verildi ama bunlara verilmiyor, sayıları da oldukça fazla. O nedenle, ben, bunların kadrolarının verilmesini ve... Köle gibi çalıştırılmasına karşıyım. Kur'an-ı Kerim köleliğe mâni olmuş ve "Köleliği kaldırın." demiş. Sultan Abdülmecit döneminde kaldırılmış, Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde de İstanbul'da pazarlar tamamen kaldırılmış. Her türlü tepkiye rağmen insanların, erkeklerin ve kadınların pazarlanması da yasaklanmıştı değerli arkadaşlar.
Diğer bir husus 3600 ek gösterge. Nedir bu? Dediniz ki seçim öncesi, 2018 ve 2023 öncesinde "1'inci dereceye gelen her memura biz bir 3600 ek gösterge vereceğiz. Emekliliklerine yarayacak." 4 meslek grubuna verdiniz ama geri kalanına da söz vermiştiniz. O nedenle, bunlara söz verildiği gibi yapılması gerekmektedir. Aradan yıllar geçti. Şimdi, aynı zamanda EYT'yi düzenlediniz, doğru bir iş yaptınız. Gerçi birileri "Doğru yapmadık." dedi ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Otuz saniye daha istirham etsem olur mu efendim?
BAŞKAN - Sekizi geçmiyoruz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Peki efendim, teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum.