Konu: | |
Yasama Yılı: | 4 |
Birleşim: | 11 |
Tarih: | 23.10.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÖMER KARAKAŞ (Aydın) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; evet, yine önümüze bir torba kanun getirdiniz. Bu torba, hukuk torbası değil; keyfiyetin, denetimsizliğin, devlet ciddiyetinden uzak bir yönetim anlayışının torbasıdır. Yine, bir gecede 10 ayrı kanunu bir sepete koymuşsunuz. Milletin temsilcileri olan milletvekillerine ise "El kaldırın, indirin, bu kanunu geçirin." diyorsunuz.
Kanun teklifinin adı "Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik" ama içinde ne ararsanız hepsi mevcut. Turizmden kültüre, arsadan vakıfların taşınmazlarına kadar her şeyi bu torbaya altmışsınız; ne toplumsal etki analizi var ne mali etki analizi var ne de Anayasa'ya uygunluk var. Bu anlayış yasama değil, yürütmenin noterliğidir.
Bakın, bu teklifin usulünde bile aykırılık var. Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilmesi gereken bu teklif gönderilmemiş, İçişleri Komisyonunu ilgilendiren konular yine İçişlerine gönderilmemiş; çünkü oralarda sorular sorulacak, hesap sorulacak, onu istemiyorsunuz. Milletin gözünden kaçırarak kapalı kapılar ardında çıkarılan kanunlarla bu ülke hiçbir şekilde yönetilmez.
Değerli milletvekilleri, bazı maddelere tek tek göz atacak olursak mesela 1'inci madde diyor ki deprem bölgesiyle ilgili: "Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya'daki seyahat acentelerinin borçlarını siliyoruz." Bu güzel ancak soruyorum size: Peki, Adana'da, Diyarbakır'da, Gaziantep'te, Şanlıurfa'da, Osmaniye'de aynı depremi yaşayan esnafın günahı ne? Onlar depremi yaşamadı mı? Onlar bu devletin vatandaşı değiller mi? Aynı felaketi yaşayan vatandaş arasında ayrım yapmak adalet midir? Bu nasıl adalettir? Bu, eşitlik ilkesine ve insafa hiçbir şekilde sığmaz. Eğer bir yardım yapacaksanız şarta bağlı değil, hakkaniyetle yapılmalıdır.
Yine, teklifin 5'inci maddesine baktığımızda, 5'inci maddeyle Kültür Bakanlığının döner sermaye gelirlerini "isim hakkı, destek ve sponsorluk gelirleri”
adı altında gelir kapıları açıyorsunuz ama ortada bir şeffaflık yok. Kültür mirasını marka değeri hâline getirirken gelirlerin nereye, kimlere, hangi vakıflara aktarıldığını denetleyen bir mekanizma yok. Kültürümüzü şeffaflıkla değil, sponsorlukla mı yaşatacaksınız? Bu maddeyle kamu kaynakları "kültür kılıfı" adı altında birilerinin ceplerine girecek. Bu, asla kabul edilebilir bir durum değildir.
Yine, teklifin 8'inci maddesinde Kültür ve Turizm Bakanlığına ait arkeolojik kazı yetkisi Bakanlıktan alınıp Cumhurbaşkanlığı Millî Saraylar İdaresine veriliyor. Millî Saraylar İdaresine kazı, sondaj, araştırma yetkisi veriyorsunuz. Cumhurbaşkanlığına bağlı bir iradeye bu yetkiyi verirken Kültür Bakanlığını devre dışı bırakıyorsunuz. O hâlde bu Bakanlıkları kapatalım, bunlara hiçbir şekilde ihtiyaç yok. Her şeyi saraydan yönetmek istiyorsunuz, sarayın memurları yapacak. O zaman Kültür Bakanı ne iş yapıyor? Kapatalım Bakanlığı. Yani, arkeolojik kazı yetkisini de Cumhurbaşkanlığına veriyorsak Bakanlığı kapatmak lazım. Siz, bu ülkenin bin yıllık birikimini, cumhuriyetin müzelerini, bilim insanlarını, arkeologlarını saray memurları hâline getiriyorsunuz. Değerli arkadaşlar, kültürel mirasımızın ortaya çıkmasını sağlayacak bilimsel ve arkeolojik kazılar öyle talimatla yapılacak işler değildir çünkü uzmanlık gerektiren işlerdir. Daha önce Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi, biliyorsunuz, iptal etmişti. Şimdi, aynı maddeyi bu torba kanun teklifine koyarak tekrar getiriyorsunuz.
Yine, 9'uncu madde var ki, bu madde kamu taşınmazlarının turizm yatırımı için kırk dokuz yıla kadar mevcut işletmelere verilmesi. Şimdi, arkadaşlar, bu ne demek biliyor musunuz; daha önce ister Kültür Bakanlığından ister Turizm Bakanlığından bir firma bir yeri kiralamış. Süresi bittikten sonra hiçbir ihaleye gerek kalmaksızın siz tekrar başvuruyla uzatma yetkisi veriyorsunuz. Aslında bunun anlamı şudur arkadaşlar, diyorsunuz ki: Biz zamanında yandaşlarımıza, ihaleleri verdik, yerleri tahsis ettik, yakında da seçim var, zaten biz gideceğiz, bari onların hakkını, hukukunu koruyalım. Hiçbir ihaleye gerek kalmadan biz bunların kırk dokuz yıl daha uzatılmasını sağlayalım. Böyle bir hukuk olur mu? Yani daha önce adam kiralamış, tekrar bir müracaatla -hiçbir ihale, hiçbir şey yok- kırk dokuz yıl bu tekrar devam edecek. E, peki, başka vatandaşların bunda hakkı olmayacak mı? Böyle bir saçmalık olabilir mi? Böyle bir hukuksuzluk, böyle bir adaletsizlik, böyle bir soygun olabilir mi? Böyle bir ülke yönetilir mi? Rekabet yok, ihale yok, eşitlik yok, kamu mallarını birilerine peşkeş çekiyorsunuz.
Yine, kanun teklifinin 11'inci maddesine baktığımızda -ki bu, teklifin en tehlikeli maddelerinden bir tanesidir- diyorsunuz ki: "Vakıf yoluyla meydana gelmiş kültür varlıkları ilgili mazbut vakfa devredilir." Şimdi, bu ne demektir biliyor musunuz? Bir belediyenin, bir özel idarenin, bir kamu kuruluşunun bir mülkü var, herhangi bir vakıf orayı restore etti veya bir kaynak aktardı. Dolayısıyla, otomatikman "Bu, vakfın malıdır." diye rahatlıkla çökebileceksiniz. Ya, bakın, bu direkt gasptır, gasp! Yani siz bu kanun teklifiyle gasbı mafya usulü çökmeyi kanunlaştırmak istiyorsunuz. Böyle bir kanun olur mu? Şimdi, ben bunları niye anlatıyorum? Evet, bu teklif saraydan geldi, sizler de el kaldırıp indireceksiniz fakat bunları anlatmamın sebebi şu: Birçoğunuz bunları okumadı, bilmiyorsunuz, neye oy vereceğinizi bile bilmiyorsunuz. Ben bunları anlatıyorum ki belki -varsa eğer- biraz vicdanınıza dokunur da vicdanen karar verirsiniz ama çok da zannetmiyorum. Gerçekten, arkadaşlar, bu direkt soygun, çökme ve gasptır, bunun hiçbir şekilde hukukla alakası yoktur. Düşününüz, bir sabah belediyelerin, il özel idarelerinin, köylerin, hatta devletin elindeki taşınmazlara bir yazı gelecek, diyecekler ki "Bu taşınmaz vakıf yoluyla meydana gelmiştir, artık bizimdir." Böyle bir uygulama olur mu arkadaşlar? O bakımdan, bu kanunun mutlak surette tekrar düzeltilerek gelmesi lazım.
Diğer taraftan, yine bir 13'üncü madde var. Vakıf taşınmazlarında kira sözleşmelerini beş yıla kadar uzatma hakkından yararlanamayacak olanlar arasında ilişkileri nizalı şekilde devam edenler varsa bu iptal edilir, diyorsunuz. Yine, 16'ncı ve 17'nci madde var. Uludağ Alan Başkanlığı ve Türk Arkeoloji Vakfı düzenlemeleri daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Şimdi, yine, bunu da torba kanuna koyuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER KARAKAŞ (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
ÖMER KARAKAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bizim derdimiz burada muhalefet yapmak değil biz doğruya doğru, yanlışa da yanlış diyoruz; bizim derdimiz sadece ve sadece milletin hakkını, kamunun malını, hukukun üstünlüğünü savunmaktır ama iktidarın derdi bunların hiçbiri değil. Peki, iktidarın derdi nedir? Milletin gözünü boyamak, yandaşlara kıyak yapmak, Meclisi noter gibi kullanmak. Buradan iktidara sesleniyorum: Bu milletin sırtından geçinmeyi bırakın artık, bu Meclisi noter olmaktan çıkarın artık, milletin malını peşkeş çekmeyi bırakın artık. Milletin malı yandaşların kasası değildir. Bu milletin hakkıyla hukukuyla daha fazla oynamayın.
Tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)