GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:11
Tarih:23.10.2025

AYTEN KORDU (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Vakıflar Kanunu'nun 1'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu maddeyle 6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız büyük depremden etkilenen bazı illerde faaliyet gösteren seyahat acentelerinin 2025 yılına ait yıllık aidatlarının alınmaması ve önceki dönem borçlarının silinmesi öngörülmektedir. Bu düzenleme elbette ki deprem bölgesindeki işletmelerin nefes almasını sağlayacak, ekonomik toparlanmayı destekleyecek önemli bir adımdır. Ancak bu maddenin yetersiz kaldığını düşünüyoruz çünkü depremin yarattığı sorunlar sadece 4 ilimizle sınırlı değildir. Adıyaman, Hatay, Maraş, Malatya kadar Antep, Diyarbakır, Urfa, Adana, Osmaniye, Kilis, Elâzığ ve kısmen Dersim illeri de bu felaketten çeşitli boyutlarıyla etkilenmiştir. Bu illerdeki işletmelerin büyük bir kısmı aylar boyunca faaliyet gösterememiş, ciddi gelir kayıpları yaşamış, binlerce emekçi işsiz kalmıştır. Özellikle ulaşım sektöründe yaşanan durgunluk bölgesel ekonominin yeniden canlanmasını büyük ölçüde engellemiştir. Bu nedenle yalnızca 4 il için getirilen muafiyetin depremin etkilediği tüm illeri kapsamına alması hem sosyal adaletin hem de bölgesel eşitliğin bir gereğidir. Unutulmamalıdır ki afetin yarattığı yıkım, yaşamlara, geçim kaynaklarına ve yerel ekonomilere kadar çok katmanlı ve derin sorunlar yaratmıştır. Bu nedenle çağrımız nettir, yasa teklifindeki bu düzenleme depremin etkilediği tüm illeri kapsayacak biçimde genişletilmeli ve desteklenmelidir. Gerçek adalet afetin yükünü omuzlayan her yurttaşın mutlaka yanında olmaktan geçer.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 Şubatta meydana gelen Maraş merkezli depremler ülkemizin birçok kentinde olduğu gibi Dersim'de de çok sayıda evin ağır hasar almasına sebep olmuştur. Sizin de bildiğiniz üzere jeologlar Dersim'in 3 fay hattı üzerinde bulunduğunu ve bu fayların yakın gelecekte 7'nin üzerinde büyüklükte depremler üretebileceğini açıkça belirtmektedir. Bu nedenle deprem öncesi ve sonrası için acil önlemler mutlaka daha fazla hızlandırılmalıdır, bu artık tercihten ziyade bir zorunluluktur. Ancak üzülerek belirtmek isterim ki bu doğrultuda yürütülen çalışmalar ne yazık ki ciddi eksikler ve tutarsızlıklar içermektedir. AFAD'ın, 7269 sayılı Kanun kapsamında tanıdığı hak sahipliği başvuru süresine dair kararlarda bile Dersim önce kapsam dışı bırakılmış ancak itirazlarımız sonucunda tekrar dâhil edilmiştir. Bu durum, vatandaşlarımızın haklarının nasıl keyfî bir biçimde göz ardı edilebileceğinin açık bir göstergesi olmuştur. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün ağır hasarlı olarak belirlediği ve AFAD'ın yıkım kararı alması sonucunda sonradan "Ekonomik ömrünü tamamlamış." diyerek hak sahipliklerinin iptal edilmek istenmesi anayasal olarak barınma hakkının açıkça ihlalidir.

Yine, deprem sonrası, yurttaşlarımızın barınma ihtiyacını karşılamak için kurulan konteyner alanlarının bazıları kaldırılmıştır. AFAD Müdüründen aldığımız bilgiye göre, gerekçe olarak, bu alanların özel mülkiyet olduğu ve kira ödendiği için tasarruf tedbirleri kapsamında kaldırıldığı söylenmektedir. Oysa bu alanlarda yapılan altyapılarda elektrikten, kanalizasyondan yola kadar kamu bütçesinden harcama yapılmıştır. Doğru planlamalar yapılmadan kurulan konteyner alanlarında yapılan kamu zararı nasıl açıklanacak?

"Hak sahipliğini fırsatçılık yapanlar var." diyerek başvuru sahiplerini aşağılayıcı ifadeler kullananların "Kamu zarara uğratılmak isteniyor." diye açıklamalar yaparak 200 kişinin hak sahipliğini iptal etmesi nasıl açıklanabilir? Buradan yetkililere sesleniyorum: Heba edilen bütçenin hesabını kim verecek? Üstelik Dersim'in, merkez ilçeler ve köyler dâhil altyapı ve üst yapı hizmetleri sürekli "Bütçe yok." denilerek karşılanmazken bütçenin plansız kullanılmasının hesabını kim verecek? Bütçeyi kendi tasarruflarında, kendi önceliklerine göre kullanan, biat politikası uygulayan siyasi iktidar ve yetkilileri istediği zaman kamu zararı yapılabilecek, halka gelince yaşanan mağduriyete "fırsatçılık" denilerek açıklanacak, öyle mi? Elbette, bu konunun sonuna kadar takipçisi olacağımızı buradan belirtmek istiyorum.

Sözlerimi tamamlarken, depremde zarar gören tüm illerimizdeki esnafların daha fazla desteklenmesi gerektiğini özellikle belirtmek istiyorum ve bu maddede belirtilen kapsamın depremde zarar gören tüm illeri kapsaması gerektiğini bir kere daha öneriyorum.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)