GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na, LÖSEV’in hastanesine ve üniversitesine; eski Başbakan Bülent Ecevit’in vefatının 19’uncu yıl dönümüne, Ekrem İmamoğlu ve ailesiyle ilgili işleyen sürece, yargıya ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:4
Birleşim:13
Tarih:05.11.2025

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu hafta 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası'ndayız. O nedenle yakamda turuncu bir karanfil var. LÖSEV "Umut varsa iyileşme de vardır." temasıyla hareket ediyor ve bu haftayı hepimiz lösemili çocuklarımız için, lösemili hastalar için farkındalık yaratmak için kullanıyoruz, o nedenle de o farkındalık için bu karanfili yakamıza taktık. Ben geçen sene yine aynı haftada aynı konuyla ilgili bir çağrıda bulunmuştum ama ne yazık ki bu çağrıyla ilgili hiçbir adım atılmadı. O da şu: LÖSEV'in tam teşekküllü, 400 yataklı bir hastanesi var ve tam dokuz yıldır burası ruhsat sorununu çözemiyor. Ya, lösemili hastalardan bahsediyoruz. Bu Meclis her şeyi konuşuyor, öyle kanun maddelerini konuştuk ki biz burada, kimlere ne faydası oldu, bunu burada tartıştık. Tekrar polemiğe girmek için açmıyorum o konuyu. Evlatlarımızdan bahsediyoruz, hasta yavrularımızdan bahsediyoruz. Bazı konularda bir araya gelebiliyoruz ama gelin, biz İYİ Parti olarak bu işin ana paydaşı olarak hareket etmeye hazırız, şu meseleyi çözelim, önümüzdeki sene ben gene buradan bu konuyla ilgili aynı çağrıyı yapmak durumunda kalmayayım. Elimizi vicdanımıza koyalım ve bu konunun çözümüyle ilgili ne olur birlikte bir adım atalım; Meclise buradan sesleniyorum.

Gene, bir üniversitesi var LÖSEV'in, LÖSEV Kent Üniversitesi. Yedi yıldır bu üniversiteye de izin verilmiyor. Burada ücretsiz olarak lösemili çocuklarımız eğitim görecek. Bunların önündeki bürokratik engeller neyse, buradaki soru işaretleri neyse hep beraber bunları bertaraf edelim ve önümüzdeki sene inşallah bunların hâl yoluna girdiğini konuşacak bir adımı da atmış olalım diyorum.

Bülent Ecevit'in ölüm yıl dönümü. Başbakanımız, bakanımız, devlet adamımız, vefatının 19'uncu yıl dönümü, kendisini saygı ve rahmetle anıyoruz. Kendisi nezaketi, kibarlığı ve Türk siyaseti açısından bugün bile örnek alınan duruşuyla hepimizin gönlünde, kalbinde yer edindi. Siyasetten ötürü gündeme gelmeyen birçok yönü var; tercümanlığı, gazeteciliği, şairliği, yazarlığı. Bunlar siyasetçi kimliğinden dolayı arka planda kaldı ama en az siyasetçiliği kadar o konularda da çok öne çıkan bir siyasetçimizdi, mahir bir siyasetçimizdi. Bülent Ecevit'i, rahmetliyi anarken şu soruyu da burada hepinizin düşünmesini istediğim, arzu ettiğim için tekrar gündeme getirmek istiyorum: Bugün Türk siyaseti bir Süleyman Demirel gibi, bir rahmetli Necmettin Erbakan gibi, bir rahmetli Alparslan Türkeş gibi, rahmetli Bülent Ecevit gibi en gergin, en zorlu, en sıkıntılı anlarda bile nazik, sükûnetli üslubunu koruyabilen liderlere bir özlem duyuyor ve onları hararetli anıyorsa demek ki bugünkü siyasetçilerin aynaya bakıp kendilerine sorması gereken çok sorular var diyoruz. Biz hepsini rahmetle anıyoruz, Allah'tan rahmet diliyoruz.

Basında son günlerde çok yazılıp çiziliyor, Ekrem İmamoğlu ve ailesiyle ilgili bir süreç işliyor. Önce babası İmamoğlu, daha sonra oğlu Selim İmamoğlu ifadeye çağrıldı ve yurt dışına çıkış yasağı getirildi, peşinden eşi Dilek İmamoğlu'yla ilgili de pasaportuna el konuldu. Arkadaşlar, daha mahkeme süreçleri devam ediyor, ortada ispatlanmış bir suç yok, suçlu yok; bir iddia var, ithamlar var, bunun dışında hiçbir şey yok. Buna rağmen İmamoğlu ve belediye başkanları, görevlileri tutuklu. Hiçbir konuda geçmişte de -yani yaşım o günleri hatırlayacak kadar var- bu tutuklamaların olduğu zamanlarda aileyle uğraşıldığını ben hatırlamıyorum. İnsanların oğluna, evladına, eşine, karısına, kocasına bir şekilde ulaşıldığını, onlarla uğraşıldığını ben hiç hatırlamıyorum. Benim yakınlarımdan da tutuklananlar oldu, ben böyle bir dönem hatırlamıyorum. Ki şunu da gördük biz: Milletin tepesine bombalar yağdıran bir darbeci generalin kardeşini nerelere koyduğunuzu da gördük.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bakan yaptılar, Bakan.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Suçun şahsiliği ilkesinde buralarda hiçbir sıkıntı yok. Bakın, sadece İmamoğlu ailesi değil, birçok tutuklunun ailesi ciddi sıkıntılar yaşıyor. Kadriye Kasapoğlu, ziyaret ediyorum, ortada somut hiçbir şey yok, 13 yaşındaki evladı annesinden haber bekliyor. Ali Sukas, ağabeyimiz, yıllarca beraber yürüdük, 2 evladı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kavuncu, lütfen tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Ailesi kendisinin akıbetiyle ilgili bilgi bekliyor. İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Ramazan Gülten, ya, kızının doğumuna gitmek istedi, müsaade edilmedi. Bir evi, arabası var, kredi borcunu ödemekle uğraşıyor. Buğra Gökce cezaevindeyken evlendi, ya, nikâh fotoğraflarını vermekten imtina eden bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu bir zulüm tablosudur. Yargılama sürer, yapılır ayrı, suçu vardır yoktur ayrı ama zulümle abat olanın akıbeti berbat olur. Bakın, hukuk herkes için geçerli. Daha dün terörist ilan ettiklerinizle ilgili biz dün neler söylediğinizi duyduk. Öyle size göre yargı olmaz. Dün "canım cicim" olanlar bugün "terörist", dün "terörist" ilan ettikleriniz bugün "canım cicim" oluyorsa ve yargı da buna göre pozisyon alıyorsa böyle bir ülkede ileride çok büyük sıkıntıları kendi elinizle yaratırsınız diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)