GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu ile Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:4
Birleşim:18
Tarih:18.11.2025

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım...

(CHP sıralarından "Kurban olun 1950'ye kadar ki devlete!" sesi)

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım...

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - 1920 de olmasın he! 1920 de olmasın!

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bak, arkadaşlarınız laf atıyor, diyor ki: "Siz kurban olun bizim parti devletimize."

BAŞKAN - Dinleyelim lütfen.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Benim arkadaşım burada "Ben 93-94'te Türkiye'de derece yaptım, hâkim, savcı olamadım." deyince... Bakınız, sadece...

MURAT EMİR (Ankara) - Kim diyor; ne diyor, ne diyor? Kim onu diyen?

AYÇA TAŞKENT (Sakarya) - "Benim parti devletime kurban olun."

MURAT EMİR (Ankara) - Kim diyormuş onu?

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şimdi arkadaşınız laf atıyor Murat Emir Bey, diyor ki: "Siz kurban olun bizim parti devletimize." Böyle laf atıyor, aynen böyle söylüyor arkadaşınız.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - "Parti devleti" demedi.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şimdi, biz de diyoruz ki: "Bu ülkede gelmiş geçmiş en büyük parti devleti CHP'dir." Ama siz şimdi buradan rücu ettiniz. Bak, arkadaşıma cevap verirken diyorsunuz ki... Rize Milletvekili arkadaşım diyor ki: "Ben Türkiye derecesi yaptım, imam-hatipli olduğum için hâkim, savcı yapılmadım." Bunun örneği var: Ben, aynen ben de bunlardan birisiyim. Ama diyorsunuz ki "Otuz yıl geçti." Ne? Buradan rücu ettik. Hoş, siz rücu edeli çok az oldu, o kadar zaman da olmadı, o ayrı bir konu.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sizin partiniz iktidardı, biz mi iktidardık sizi yapmayanlar; Refah Partisi iktidardı, sizi yapmayanlar onlar.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şimdi, bir başka örnek vereceğim. Eğer bir şeyi ilkesel olarak savunuyorsanız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, konu siz olunca, asıl siz, ben o "Çırpınma." falan laflarını sevmiyorum, ilkeli olarak savunsanız, başından sonuna bir bütün olarak savunursunuz. Mesela, Serruh Kaleli, kendisini Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer atamış. 94 ve 97 yılları arasında DSP'de parti meclisi üyeliği yapmış. Şimdi, bu şunu gösteriyor: Türkiye siyasetinde kâh milletvekili olarak kâh partilerde yönetici olarak kâh rozetini takarak ve buradaki varlığını da reddetmeden hatta kürsüdeyken o partiyle olan bağını reddetmeden bir sürü hâkim, savcı gelmiş ve geçmiş ve kanun şunu söylüyor, diyor ki: "Aday mı olacaksın, milletvekili adayı? Hâkim ve savcıysan istifa ettikten sonra aday olmasan bile geri dönemezsin." Ha, siz diyorsanız ki: "Partinin önünden geçenlere hiçbir görev vermeyelim." Hukuken bir şey yapalım. Eğer hukukun verdiği bir imkâna itiraz ediyorsanız o zaman hukuksuzluğun dik âlâsını savunuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Adil olunsun, adil olunsun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Son bir cümle...

BAŞKAN - Bitti Sayın Zengin.

Son, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Son cümle şudur: İnsanların tarafsız ve adil karar vermeleri onların vicdanlarıyla alakalıdır. İnsanlar her daim rey attığına göre, her daim bir şekilde fikrini beyan ettiğine göre kararlarıyla fikrini beyan ediyor her anlamda. O yüzden, insanların fikir sahibi olması, siyasi bir görüş sahibi olması adaletli olması önünde bir engel değildir.

Teşekkür ederim.