| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 26.11.2025 |
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; ben bir öğretmen milletvekiliyim ve 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü her türlü olumsuzluğa rağmen bu kürsüden bir kez daha kutluyorum. Öğretmenlerimizin hâlipürmelalinin iyileştirilmesinde bir arpa boyu dahi yol alamadık. Bırakın yol almayı, her yıl daha da geriye giden hazin bir tabloyla karşı karşıyayız. Atamalarda aynı sancı, 800 binin üzerinde atanmayan öğretmen, mülakatlarda aynı haksızlık, özel okullarda emek sömürüsü, ücretli öğretmenlikte devam eden kölelik, devlet okullarında aynı duyarsızlık, Millî Eğitim Akademisi denilen yeni zapturapt statüsü, velhasıl dert aynı dert, tasa aynı, çile aynı ve ne yazık ki zulüm devam ediyor. Bunlar yetmiyormuş gibi, öğretmenlerimize yönelik şiddet de artarak sürüyor. Öğretmen esasen fiziken ölüyor, ruhen ölüyor, madden ölüyor, itibaren ölüyor. Hâlbuki, öğretmen ölürse tebeşir ölür, silgi ölür, sıralar ölür, ziller ölür, oyunlar ölür. Öğretmen ölürse sevgi ölür, hüzün ölür, geçmiş ölür, bugün ölür, yarın ölür ve eğer öğretmen ölürse sen ölürsün, ben ölürüm, biz ölürüz. Efendim, 74 yaşındaki İbrahim Hoca'yı hatırlıyorsunuz değil mi? Hâlen çalışmak zorundaydı ve yabancı uyruklu bir öğrencinin silahından çıkan kurşunla vefat etti. Yalnızca böyle vefat edenler değil, ya şehit öğretmenlerimiz; Aybüke Öğretmeni, Necmettin Yılmaz'ı, Ali Yıldırım'ı, Etem Yaşar'ı, Neşe Alten'i, Ertuğrul Dursun Önkuzu'yu, Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nu hatırlayın. Öğretmen şehitlerimizin her biri daha hayatlarının baharında toprağa düştü. Siz ne yaptınız? Siz, 24 Kasımda öğretmenlerimizin katilinin inine gittiniz, onu ziyaret ettiniz, unutmayacağız. Bakın, bu ülkede en çok konuşulan ama sesi en az duyulan kesimdir öğretmenler.
Son söz, öğretmenine hak ettiği değeri vermeyen hiçbir ülke kalkınmadan, adaletten, gelecek iddiasından söz edemez. Ya, Allah aşkına, şu iddia doğru mu, Sayın Akbaşoğlu size sorayım: Bugün geldi, Hatay'da konteynerlerde yaşayan öğretmenlerimize tebligat yapılmış ve denilmiş ki: "Bir hafta içerisinde burayı boşaltın, boşaltmadığınız takdirde polis zoruyla çıkaracağız." Bu iddia kabul edilemez. Bunu bir an önce durdurun ya da gerekli açıklamayı yapın.
Ezcümle, başta Başöğretmenimiz olmak üzere, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bütün öğretmenlerimizin gününü bir kez daha tebrik ediyorum.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; efendim, bugün bu tutsaklar ülkesinde maalesef bir gazeteci, bir fikir insanı, bir yurttaşın daha esir alındığı tescil edildi. Sosyal medya kanalında düşüncesini ifade ettiği için 22 Hazirandan bu yana tutuklu bulunan Fatih Altaylı'ya dört yıl iki ay hapis cezası verildi üstelik "Adli kontrol yetersiz." denilerek de tahliye edilmedi. Soruyorum: Fatih Altaylı bir örgüt üyesi midir? Herhangi bir şiddete bulaşmış veya herhangi bir şiddet çağrısı yapmış mıdır? Nedir bu kininiz yahu? Zaten beş buçuk aydır içeride, onaylanan cezanın kapalısı bir ay. Eğer siz "Tutukluluk hâline devam..." demeseniz kalan yedi ayını açık cezaevinde geçirecek. Fatih Altaylı devleti yıkmak için bir planın, bir kastın parçası mı olmuştur? Hayır, yaptığı tek şey, her demokratik toplumda vazgeçilmez olan ifade özgürlüğünü kullanmaktır. Ama bugün görüyoruz ki bu ülkede artık bir kişinin düşüncesi bile iktidarı tedirgin ediyor. Bu ceza sadece bir gazeteciye değil, bu ülkenin nefes almaya çalışan tüm basın ve medyasına verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayayım efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Fatih Altaylı'nın mahkeme kararını elindeki notları havaya fırlatarak protesto etmesi bir isyan değil, adaletsizliğe karşı onurlu bir çığlıktır. O fırlattığı kâğıtlar Altaylı'nın notları değil; bu ülkede çiğnenen hukukun, eziyet gören adaletin, boğulan özgürlüğün sayfalarıdır. Buradan ona selam ediyorum, aynıyla mukabele ediyorum. Fatih Altaylı'ya selam olsun.
Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! Alın size adalet! (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)