GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:22
Tarih:26.11.2025

TÜRKAN ELÇİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; on yılın zulmünü beş dakikayla sınırlanmış bir zamanda anlatmaya çalışacağım. Kameraların, gözlerin önünde işlenen bir cinayeti, katillerin nasıl korunduklarını, cinayet işlendikten dört yıl altı ay sonra kerhen açılmış bir iddianameyi, adalet beklediğimiz mahkeme salonlarından nasıl kovulmakla tehdit edildiğimizi, mahkeme heyetinin soruşturma ve kovuşturmanın etkili bir şekilde yürütülmesini ve hakikatin ortaya çıkarılmasını sağlayacak taleplerimizin neredeyse tümünün nasıl reddedildiğini, tanıkların işkence altında istenilen yönde beyanda bulunmaları için nasıl baskı altında tutulduklarını, SEGBİS aracılığıyla dinlenen tanığın "Savcı ve polislerin 'Bizim istediğimiz yönde ifade ver, aksi hâlde seni infaz edeceğiz.'" şeklinde beyanda bulunmasına rağmen adı geçen savcı hakkında soruşturma açılması yönündeki talebimizin görmezden gelindiğini, polis kamerasına ait on iki saniyenin silinmiş olduğunu, tüm bu olan biteni beş dakikada anlatmak zor. Yargının objektif ve bağımsız olmaktan uzak tutumunun sadece eşimin davasına özgü bir mesele olmadığını, ülkenin her tarafına nüfuz eden siyasallaşmış bir yargının bilindik pratiği olduğunu belirtmekte fayda var.

Değerli arkadaşlar, hepimizin malumu, toplumsal barışın inşa edilmek istendiği söylenen bir süreçten geçiyoruz. Herkes kendi yarasının olduğu yerden konuşur diyerek biz de yaramızın olduğu yerden sorumuzu soralım: Toplumsal barış gerçekten inşa ediliyorsa, eşimin cinayeti gibi sayısız faili meçhul dosyanın faillerinin bulunması ve adaletin tecellisi için yargı mekanizmasının üzerine düşeni yapacağına dair neden en ufak bir emare dahi görülmüyor? Sorunun çözümüne yargıdan başlanacağı, cezasızlık kültürünün son bulacağı, geçmişe yönelik arşivlerin açılarak geçmişle yüzleşileceği konusunda bırakalım bir taahhütte bulunmalarını mevzubahis dahi edilmiyor. Bugün bilakis yargı verdiği kararlarla siyasallaştığını hissettirmekte bir beis dahi görmüyor. Geçmişle yüzleşmek sadece Mecliste Cumartesi Annelerinin acılarını dinlerken üzülmekle kalmak mıdır? Yakınlarının faillerini arayan Cumartesi Annelerinin Galatasaray Meydanı'nda yaslarını dillendirmek için toplanmalarına dahi izin verilmiyor. Hepimizin tek tahayyülü olan toplumsal barışın temelinin adalete dayandığını, barışın olmazsa olmazının adalet olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.

Toplumsal barış bir araya gelen birkaç aktörün uzlaşısından ibaret değildir. Barış meselesine her aktör kendi zaviyesinden anlamlar yükleyip süreci o doğrultuda ilerletmek istiyorsa biz de barışı eve hep dönecekmiş gibi birilerini bekleyen faili meçhul ailelerin acısını anlamak şeklinde tanımlayacağız. Biz de barışa kayıp yakınlarının bir ömür vakfettiği adalet taleplerinin karşılanması, yok edilen aidiyet hislerinin onarılmasıdır diyeceğiz. Biz barışı, geleceği inşa etmek için hiçbir kesimi dışarıda bırakmadan, dünün karanlıklarının aydınlatılması için hep beraber yol yürümek olarak tanımlayacağız. Ölümü gören ve ölüm hakikatinin bilincinde olarak yaşam hakkının kutsal olduğunu, hukukun bizlere bahşettiği haklarımızla var olduğumuzu, adaletin tecellisi için tarafsız, bağımsız bir yargının olması gerektiğini dile getirmekten imtina etmeyeceğimizi belirtmek isterim. Bu inancımız kendi vicdani kanaatlerimizden kaynaklı olduğu kadar bunu ölülerimizin bizlere yüklediği bir mesuliyet olarak da görmek gerekir. Benim ve benim gibi binlercesinin aidiyet duygusunun ve adalete olan inancının nasıl yok edildiğini dile getirmeye, itiraz sesimizi yükseltmeye çalışırken bu itirazlar birilerini rahatsız ediyor olmalı ki itham ediliyor, karanlık linçlerle ve emrivakilerle susturulmaya çalışılıyoruz. Tereddütlerimize, imtinalarımıza, acılarımıza üstenci bir nazarla bakıldığının farkındayız. Her türlü baskıya rağmen şiddetin nereden geldiğine bakmaksızın karşı durarak Anayasa’nın, yasaların, evrensel sözleşmelerin uygulanacağı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

TÜRKAN ELÇİ (Devamla) - ...seçme ve seçilme hakkımızın gasp edilmeyeceği, insan onuruna yaraşır bir ülke için çalışmalarımıza devam edeceğimizi, itirazlarımızı dile getirmekten imtina etmeyeceğimizi, milletin çatısı altında bir kez daha yeniliyor, ölülerini belki bir gün döner diye bekleyenleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP, DEM PARTİ, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)