| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 26.11.2025 |
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçen gün bir değerlendirmede... Geçmiş çözüm süreci girişimlerinde her sabah uyandığımızda "Acaba bir yerde çatışma, bir yerde bir saldırı; bir şehidimiz, bir can kaybımız mı var?" diye tedirginlikle haberleri izlerdik. Şimdi her sabah uyandığımızda "Acaba İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve İstanbul yargı çevresinde yargı eliyle toplumun hukuk, adalet, demokrasi, özgürlük alanına nasıl bir saldırı var?" kaygısıyla izliyoruz haberleri ve maalesef yeni bir haber almadığımız bir gün yok ve Türkiye, 81 il ve bu illerle bağlantılı 100 civarında yargı çevresinden müteşekkil. Nedense, toplumun sinirlerini altüst eden, hayatı insanlara zehir eden bütün kararlar da ya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ya da İstanbul yargı çevresindeki yargı mensuplarından geliyor. Bugün de Fatih Altaylı hakkında verilen kararla güne başladık. Salonda 11 AK PARTİ'li arkadaşımız var. Allah rızası için ellerini vicdanlarına koysunlar; Fatih Altaylı'nın en fazla "densizlik" olarak tarif edeceğiniz üç cümlesinden dolayı dört yıl, iki ay ceza almasının, sonra bu ceza nedeniyle tahliye edilmemesinin, farklı tedbirlerin uygulanmamasının hukuka, ahlaka, vicdana uygun olduğunu söylesinler.
Yahu arkadaşlar, memleketi yargıya teslim ettiğimizde FETÖ yargı operasyonları eliyle ne bedelleri ödediğimizi görüyoruz. Ha, bu yargının mutlaka en az bir siyasi noktadan güç aldığını biliyoruz ama hiç olmazsa herkes bu sudan içmesin, hiç olmazsa herkes bu yağmurda ıslanmasın; vicdanlı, ahlaklı, gerçekten eşiyle çocuğuyla konuşurken "Bu kadar da olmaz." diyen AK PARTİ'li arkadaşlarımız çıksın, buna bir itirazda bulunsun ki bu toplumun siyasete, demokrasiye olan güveni sarsılmasın.
Sayın Başkanım, bu ceza herhangi bir şekilde kabul edilemez ve bu sürecin... Bakınız, İmralı kararını niçin diğer partiler almakta zorlandılar? Toplum diyor ki: "Elli yıllık terör sorununu bitireceğim diyorsun ama konuşanı hapse atıyorsun." "Elli yıllık terör sorununu bitireceğim diyorsun ama sivil toplumcuyu tutukluyorsun." Terörle böyle bir mücadele olur mu? Eğer terörle mücadele terörü bitirecekse, toplumun hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlük alanlarını genişletecekse toplum için bir anlam ifade ediyor, daha da bir otoriterleşme doğuracaksa toplum niçin bunu satın alsın, bir değer olarak, bir siyaset olarak bunu niçin onaylasın? Yapılan bu iş ve işlemlerin, Sayın Bahçeli'nin "Bedenimi taşın altına koydum. Bu saatte, bu yaşta, büyük bir onurla idamı göze alıyorum." dediği sürece de yapılan en büyük sabotaj olduğunu kayda geçirmek lazım. Bu sabotaja, bu provokasyona izin vermemek lazım. Bunun yargı eliyle yapılıyor olması bunu meşrulaştırmaz.
Sayın Başkanım, bugün Türkan Elçi Hanımefendi'nin de ifade ettiği gibi, yarın sevgili Tahir Elçi'nin vefatının 10'uncu yıl dönümü. Tahir Elçi'yi öldüren kurşunu kimin attığını hâlâ bilmiyoruz. Bu da devletin bir ayıbıdır ama on yıl sonra şunu biliyoruz: Şehirleri işgal eden, hendek kazan işgalciler ile o gün gerekli güvenliği almayan emniyet güçleri birlikte Tahir Elçi'yi öldürdü, birlikte sorumludurlar. Aydınlatılmaması sorumluluğu da o ölüme sebebiyet veren herkesin üzerindedir. Tahir Elçi'nin ölüm yıl dönümü münasebetiyle Türkan Hanım'ın duygularını paylaştığımızı bir kere daha ifade ediyor ve kendisini buradan rahmetle anıyoruz.
Sayın Başkanım, Suriye'deki gelişmeler uluslararası kamuoyunda âdeta Türkiye'nin kontrolündeki bir saha olarak kabul ediliyor. Sayın Trump da bunu söylüyor, hoşumuza gidiyor herhâlde, bir gün çıkıp buna itiraz da etmiyoruz. Neticede, Türkiye açısından da 10 Mart anlaşmasının önemi ortada. Peki, 10 Mart anlaşmasının üzerinden bir yıl geçtiği hâlde niçin hakkıyla uygulanmıyor? SDG yöneticileri diyorlar ki: Süveyda ve Lazkiye'deki katliamlar Suriye'deki güvenliğin sağlandığı, devlet otoritesinin hukuka uyduğu, uymayanları cezalandırdığı bir güven ortamı yaratmış değil, bugüne kadar ertelendi. Biz bunu tartışıyorken dünden bu yana da Humus'taki, Hama'daki, oradaki Alevi vatandaşlarımıza, kardeşlerimize yönelik saldırı haberlerini görüyoruz. Eğer Türkiye'nin Suriye'de bir gram söz söyleme hakkı varsa bu olayların engellenmesi, engellenemediği yerde faillerinin çok kısa bir sürede cezalandırılarak bu cezanın kamuoyunu tatmin edici bir şekilde kamuoyuna da gösterilmesi yönünde bir pozisyon alması gerekiyor. Bu, tarihsel sorumluluğumuzdur, bu insani sorumluluğumuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Bu, 10 Mart anlaşmasına atfettiğimiz önemin, güvenlik perspektifinin gerçekleşmesinin de bir gereğidir. Hani o insanlara acımıyorsak, üzülmüyorsak 10 Mart anlaşmasının Türkiye açısından güvenliği ve bunun hayata geçirilmesinin Suriye'deki genel güvenlikle, genel güven ortamıyla olan ilişkisini de kabul etmemiz gerekiyor.
Sayın Başkanım, kumar ve bahisle ilgili olarak sürekli buralarda konuşuyoruz. İktidar partisi milletvekillerimiz de "yasa dışı kumar" diyor çünkü yasal kumarı konuşmaya kimsenin yüzü yok. Demirören grubuna sadece bir Millî Piyango özelleştirildi, birkaç tane de şans oyunu, bugün yüzün üzerinde "casino" cep telefonunda yasal bir şekilde ailelerin evini yıkıyor ve bugün Aile Yılı ilan eden bir iktidarın döneminde gözümüzün önünde her gün Türkiye'nin dört bir yanında intiharlar yaşanıyor ve yasal kumar yoluyla yaşanıyor ha.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam edin.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Yasa dışı kumarı engellemek için de gerekli elektronik tedbirler alınmıyor ama bu bahsettiğimiz yasal kumar yoluyla oluyor Sayın Başkanım ve yasal kumarda trajikomik mi diyelim, hazin mi diyelim, oturup dizimizi mi dövelim, yeni bir aşamaya geçtik. Dünden beridir, Milliyet gazetesinden Kübra Çelebi'nin haberine göre, asgari ücret üzerine bahis açılmış. Asgari ücretin 27.500 liranın altında olacağına 6,24, üstünde olacağına 1,22 oranında pey verilmiş. Yani bunun nasıl trajik olduğunu, nasıl bir trajedi olduğunu, Hükûmet açısından nasıl ağlanası bir hâl olduğunu hangi kelimelerle ifade edeceğimi bilmiyorum, belki diğer arkadaşlarımız sıra onlara gelinceye kadar bunu tarif edecek doğru kelime ve cümleleri bulurlar ama biz artık şunu biliyoruz: Yeşilayın da raporlarına göre her 7 kişiden ikisi kumar bağımlısı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son dakikayı veriyoruz, sekizinci dakika.
Buyurun.
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Efendim, bu konuda bir not daha var, mutlaka diğer arkadaşlar da değerlendirecek. Son olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in Türk Yargı Etiği Bildirgesi'nin 3.4'üncü maddesine aykırı bir şekilde Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 4'üncü ve 62'nci maddeleri gereğince basına beyanat mevzusunu da Genel Kurulun takdirine sunuyorum. Hâkimler gibi savcılar da kararlarıyla konuşur. Eğer bir hâkim ya da savcı mülakat vermek yoluyla iddiasını ispata çaba gösteriyorsa o iddiasının zayıf olduğunu, gerçekten öyle sağlıklı bir iddianame olmadığını ortaya koyuyor ama Hâkim ve Savcılar Kurulu da bu konuda maalesef bir adım atmıyor. En son Hatay'da Dörtyol'da önceki gün Suriyeli bir vatandaşımız sabah 05.00 sularında ev baskınında yanlışlıkla öldürüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN EKMEN (Mersin) - Tamamladıysam...
Suriyeli olması, yanlışlık olması bir başlık değil, burada güvenlik görevlilerinin bu suçu bu kadar kolayca işliyor olmasıdır sorun.
Teşekkür ediyorum.