| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 26.11.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) - Önergemiz doğrultusunda, İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri, Çevresel Etki Değerlendirmesi yani ÇED süreçleri doğal hayatı ve ekosistemi korumanın en önemli güvencesidir. Bundan dolayı, bu süreçler hata ve kasıtlardan uzak, bilimsel, objektif, şeffaf ve tarafsız şekilde yürütülmelidir. Ne yazık ki son yıllarda ÇED raporları ve özellikle "ÇED Gerekli Değildir" kararları yoğun eleştirilere maruz kalmaktadır. Bu kararlar verilirken çoğunun bilimsel kriterlere uyulmadan, şeffaflıktan yoksun şekilde ve çevresel etkilerin yeterince değerlendirilmeden verildiği yönünde ciddi iddialar bulunmaktadır. Bu iddiaların büyük bir kısmı da ne yazık ki doğrudur.
ÇED süreçleri 2872 sayılı Çevre Kanunu ve yönetmelikle düzenlenmiş olup amacı da kamu yararını ve çevreyi korumaktır ancak uygulamada ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Gördüğümüz ilk ve en büyük sorun, bilimsel kriterlere aykırılıktır; raporlar bağımsız veri ve analizden yoksun, proje tanıtım dosyaları eksik ve yüzeyseldir. Mesela, Aydın'daki Jeotermal Sondaj Projesi bunun somut örneğidir. Burada verilen "ÇED Gerekli Değildir" kararı mahkeme tarafından iptal edilmiştir. Mahkeme, toprak ve su kirliliği risklerinin yeterince değerlendirilmediğini açıkça belirtmiştir. Karşılaşılan ikinci sorun, bağımsızlık eksikliğidir. Raporları hazırlayan firmaların proje sahiplerince finanse edildiği iddia edilmektedir ve görülmektedir. Bu durum tarafsızlığı ortadan kaldırmakta, kamu yararı ve özel çıkar dengesini bozmaktadır.
Görülen üçüncü sorun ise halk katılımı sürecinin göstermelik tutulmasıdır. Hâlbuki yönetmelik halkın görüşünü almayı zorunlu kılmaktadır. Ancak halkın görüşleri dikkate alınmamakta ve bu toplantılar âdeta formaliteye dönüştürülmektedir.
Dördüncü sorun ise hukuki ihlallerdir. Büyük projeler parçalanarak çevresel etki potansiyelini belirleyen ek-1 ve ek-2 listelerinden kaçırılmaktadır. Bu durum projelerin yargı denetimine yeterince açık olmaması sonucunu doğurmaktadır. Hâl böyle olunca bir RES projesi davasında Anayasa Mahkemesi mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği yönünde tarihî bir karar vermiştir.
Tüm bunlar bir araya gelince çevresel felaketler âdeta kaçınılmaz bir hâl almaktadır. Bunun en trajik örneği Erzincan İliç'te yaşanan altın madeni faciasıdır. Muhterem milletvekilleri, kamuoyu da bu tarz çevresel felaketlere haklı olarak tepki göstermektedir. Vatandaşlarımız çevrenin ve sağlıklarının riske atıldığını söylemekte, ÇED süreçlerinin şeffaf olmadığını yüksek sesle dile getirmektedir.
Muhterem milletvekilleri, yaşananlar tesadüf değildir. ÇED sisteminin kuruluş amacından uzaklaştığı aşikârdır ve bu yöndeki kanıtlar gün geçtikçe artmaktadır. ÇED süreçlerinin bilimsel ve objektif olmaktan çıktığı aşikârdır ve kamu yararının ikinci plana itildiği toplumsal bir kanaat hâline gelmiş durumdadır. Ülke olarak hem kalkınma çabalarımızı doğa ve çevreyle uyumlu hâle getirmek yani tabiatı korumak hem de ÇED raporlarına kaybettiği güvenilirliği kazandırmak zorundayız. Bu doğrultuda bir, tüm süreçler mercek altına alınmalı; iki, rapor hazırlayan firmalar denetlenmeli; üç, halk katılımı etkin hâle getirilmeli; dört, yargı yolu tamamen açılmalı; beş, yasal düzenlemeler yapılmalı ve son olarak da cezai yaptırımlar artırılmalıdır. Bütün bu sebeplerden dolayı İYİ Parti olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir araştırma komisyonu kurulmasının zorunlu olduğunu düşünüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
METİN ERGUN (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)