| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 26.11.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk askeri, sadece bir güvenlik unsuru değil, bu milletin yüz yıllardır ayakta kalmasının, devletimizin varlığını korumasının, bayrağımızın göklerde özgürce dalgalanmasının temel direğidir. Bu kahramanlar, sınırlarımızı bekleyen, milletimizin geleceğini omuzlarında taşıyan adsız neferlerdir. Her bir Mehmetçik, annelerinin, babalarının vatana emanetidir; giydikleri üniforma ise yalnızca bir kıyafet değil, millet adına edilen bir yeminin, şeref ve sadakatle verilen bir sözün sembolüdür. Ancak ve ne yazık ki anasının gözünden bile sakladığı bu evlatlarımızı koruyamadığımız gerçeği her yeni bir ölümle birlikte yüzümüze tokat gibi çarpıyor. Emir komuta zincirinde kaybolan sorumluluklar görmezden gelinen gerçekleri daha da ağırlaştırıyor. Biz burada kanunları tartışırken bir yerlerde bir Mehmetçik'imiz yalnız bırakılıyor ya da ihmaller zincirinin karanlığına itiliyor ve sorumlular hesap vermediği için benzer acıları tekrar tekrar yaşıyoruz. Bu durum bir kader değildir; bu durum, göz göre göre biriken ihmallerin, umursamazlığın ve vurdumduymazlığın sonucudur. Askerlik görevine teslim olduğu andan itibaren devletin koruması altında olan bu gençlerimizin şüpheli ölümleri, intiharları veya kaza denilerek kapatılan vakaları artık vicdanları kanatmaktadır. Kimi zaman mühimmat depolarındaki patlamalarla, kimi zaman yemekten zehirlenerek, kimi zaman da güneş altında saatlerce bekletilerek ve kimi zaman da hiçbir makul açıklama yapılmadan intihar kayıtlarıyla karşımıza çıkmaktadır. Bu yaşananların üstünün örtülmesine tepkisiz kalmak, bu gidişe ortak olmaktadır. Şunu yüksek sesle söylemek zorundayız: Bu ölümlerin hiçbiri kader değildir. Bir Mehmetçik'in güneş altında bekletilip beyin kanaması geçirmesi kader değildir, donarak ölmesi kader değildir, susuzluktan can vermesi asla ama asla kader değildir. Bütün bunların adı, açıkça, ihmal, sorumsuzluk, denetimsizlik ve liyakatsizliktir ve bizler bu ölümleri kader ya da "Askerliğin fıtratında var." diyerek geçiştiremeyiz. Hatay'da yaşanan hadise, 2 Mehmetçik'imizin susuzluk yüzünden hayatını kaybetmesinden ibaret değildir, devletin en temel sorumluluklarında bile nasıl bir derin aksama yaşandığının acı bir sonucudur. Bir Mehmetçik'in yok yere vefat etmesi "ihmal" kelimesiyle geçiştirilemeyecek kadar ağır bir tablodur. Bu durum apaçık bir yönetim zaafı, kabul edilemez bir skandaldır. Böylesine vahim bir olayın üzeri örtülemez, örtülmesine de asla izin verilemez. Buradan açık ve net bir soru soruyorum: Bu evlatlarımızın canı, gerçekten kimin umurunda; komutanların mı, siyasetçilerin mi? Eğer gerçekten umurunuzda olsaydı her ölümün ardından aynı ezber açıklamaları tekrarlayıp dosyaları alelacele kapatmazdınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Benzer şekilde Emniyet teşkilatlarında yaşanan intihar vakaları da artık alarm vermektedir. Artan görev yükü, mobbing iddiaları, ağır çalışma koşulları ve yetersiz psikolojik destek, bu trajedilerin zeminini oluşturmaktadır. Bir polis memurunun çaresizlik içinde kendi hayatına son vermesi, yalnızca bireysel bir acı değil kurumsal düzenin çürüdüğüne dair sert bir uyarıdır. İşte bu nedenlerle, bu mesele, siyasi değil siyasetüstüdür, hayati bir öneme sahiptir. Bu şüpheli ölümler tüm yönleriyle araştırılmalı, ihmali, kusuru, sorumluluğu olan kim varsa; rütbesi makamı, görevi ne olursa olsun en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bu ülkenin çocuklarının canı hiçbir bürokratın siyasi hırsından, hiçbir komutanın rütbe geleceğinden daha değersiz değildir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)